Tülay Hatimoğulları: Ortadoğu’yu kan gölünden çıkaracak çözüm ‘Demokratik Ulus’

Yeşil Sol Parti Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları, Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırıları ve Filistin-İsrail çatışmalarının son bulması, Ortadoğu’yu kan gölünden çıkaracak en temel reçetenin Demokratik Ulus Sistemi olduğunu söyledi.

SERPİL SAVUMLU

Haber Merkezi- Ortadoğu topraklarında onlarca yıldır yaşanan çatışmaların ateşi son günlerde daha da harlandı. Filistin ve Kürt halkı egemen devletlerin saldırılarıyla tüm dünyanın gözleri önünde katlediliyor.

Hamas’ın İsrail’e dönük başlattığı ‘Aksa Tufanı’ saldırısı sonrasında başlayan çatışmalar ve bombardıman sürüyor. Kayıpların her geçen gün giderek arttığı İsrail saldırılarında, Gazze havadan ve karadan vuruluyor. Ayrıca Gazze’ye yönelik alınan ‘topyekün abluka’ kararı sonrasında elektrik, gıda ve akaryakıt tedariki de kesildi. Uluslararası insan hakları örgütleri yaşananları ‘son derece vahim’ olarak tanımlarken, İsrail saldırıları ‘savaş suçu’ kapsamında değerlendiriliyor.

Aylardır abluka altında yaşamaya zorlanan Kuzey ve Doğu Suriye halkı ise Türk devletinin hedefinde. Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik Silahlı İnsansız Hava Aracı (SİHA) ve savaş uçaklarıyla 5 Ekim’de başlattığı saldırılar devam ediyor. Aralıksız süren saldırılarda siviller, su ve enerji istasyonları (petrol ve elektrik), okul, hastane gibi kamu binaları hedef alındı. Saldırılar sonucunda onlarca insan yaşamını yitirdi ve yüzlerce yer de kullanılamaz hale getirildi.

Saldırılar Türkiye’nin 100 yıllık inkar politikası

Türk devleti saldırılarını 1 Ekim’de Ankara’da İçişleri Bakanlığı’na dönük gerçekleşen eylem sonrasında arttırdı. Saldırıların perde arkasında Türkiye’nin yüz yıllık inkar politikası olduğu belirtilirken, amacında Demokratik Ulus Sistemi olduğuna dikkat çekiliyor. Üstelik bugün Rojava’ya yönelik saldırıların yoğunlaşmış olması geniş bir planın parçası olarak değerlendiriliyor. Bugün öyle ki Kuzey ve Doğu Suriye’den gelen görüntülerle Filistin’de yaşananlar birbirinin aynısı. Dijital medyada Kuzey ve Doğu Suriye saldırılarında yaralanan bir çocuğun resmi ‘Bu çocuğu İsrail yaktı’ sözleri ile paylaşılabiliyor.

Ortadoğu’da yaşananları Yeşil Sol Parti Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları ile konuştuk. 

‘Bu saldırıları asla kabul etmiyoruz’

Ankara’da İçişleri Bakanlığı’na dönük saldırının gerçekleşmesinin ardından Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Kuzey ve Doğu Suriye’ye saldırıları meşrulaştırmak adına açıklamalar yaptığına dikkat çeken Tülay Hatimoğulları, bu açıklama ile siviller ve sivil yaşam alanlarının açıkça hedef gösterildiğine dikkat çekti. Demokratik Suriye Güçleri (QSD) Genel Komutanı Mazlum Abdi, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın “Ankara’daki saldırının failleri Suriye’den geldi” açıklamasına karşılık “Ankara’daki saldırıyı yapanlar bölgemizden gitmedi; Türkiye saldırı için bahane arıyor” yanıtını vermişti. Bu yanıtı da hatırlatan Tülay Hatimoğulları, şunları söyledi:

“Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik sivillerin yaşam alanlarına elektrik santrallerine, hastanelere, okullara, benzin istasyonlarına dönük çok ciddi bir saldırı gerçekleşti. Bunu tırnak içinde Allah’ın lütfu olarak görerek hareket ettiler. Aslında Hakan Fidan bakan olmadan önce yürüttüğü görevi olan MİT müsteşarıyken ‘Suriye ile savaşa tutuşmak çok kolay, dört adam yollarız, karşıdan sekiz füze attırırız. Alın size savaş gerekçesi’ demiş bir insan. Dolayısıyla ‘Kuzey ve Doğu Suriye sınırından geçmemiştir’ açıklamasına rağmen sınırdan geçtikleri iddia edilerek, sivillere dönük bu saldırıları gerçekleştirmeye devam ediyorlar. Sivillere dönük bu saldırıları asla kabul etmiyoruz.”

‘Kürtler hedef alınıyor’

Kuzey ve Doğu Suriye’de tamamen askeri üstler mevcut gibi bir algı yaratılmaya çalışıldığına işaret eden Tülay Hatimoğulları, “Oysa tıpkı Ankara’nın göbeğindeki bir mahallede olduğu gibi normal hayatlarını süren siviller, evine işine, barkına gitmeye çalışan, geçinmeye çalışan sivillerin yaşam alanları orası ve Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bir bölge. Burada Kürtler hedef alınıyor. Bu saldırıların bir an önce bitmesi için herkesin üzerine düşen görev ve sorumluluğu yerine getirmesi gerekir” şeklinde konuştu.  Sadece Suriye ile Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik değil dört parça Kürdistan’da izlenen siyasete değinen Tülay Hatimoğulları, Ortadoğu siyaseti bağlamında Türkiye’nin bütün dünya ülkeleriyle ilişkilerinde öncelikli konunun Kürt meselesi olduğunu dile getirdi.

‘Hedef Demokratik Ulus Sistemi’

Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye saldırılarını arttırması dönemsel olarak da manidar bulunuyor. Saldırıları Ankara’daki eyleme yanıt olarak okumanın yanı sıra Türkiye’nin öncelikli hedefinin esasen Demokratik Ulus Sistemi olduğu düşünülüyor. Tülay Hatimoğlulları da Demokratik Ulus Sistemi’ne dikkat çekerek şunları dile getirdi:

“Saldırıları elbette Demokratik Ulus Sistemi’ne yönelik bir saldırı olarak okumak da mümkün. Çünkü Demokratik bir ulus sistemini ne yazık ki Türkiye istemediği gibi emperyalist güçler de bunu istememektedir. Rojava modelinin gerçekleşmesi, hayat bulması herkesi rahatsız etmiş durumdadır. Bu modelin kalıcı bir hale gelmesi, modelin bütün Ortadoğu ülkelerine örnek alınmasını tehlike olarak gördükleri için emperyalist güçlerin de kabulü söz konusu değil. Uluslararası güçlerin birçok konuda bu kadar sessiz durmalarının bir nedeni de buradaki Demokratik Ulus anlayışının hayat bulmasının önüne geçmek olarak okumak mümkün.”

‘En temel reçete’

Esasen Türkiye dahil olmak üzere Ortadoğu toplumları açısından en temel biçimin bu yönetim sistemi olduğunu belirten Tülay Hatimoğlulları, “Bir konfederal yönetim modelinin oluşması bölgedeki halkların kendi renkleriyle, kendi dilleriyle demokratik bir zeminde yaşayabilmelerini, eşit bir şekilde yaşayabilmelerinin önünü açacak bir modeldir. Ve Ortadoğu halkları açısından en temel reçetelerden birisidir “dedi. Uluslararası güçlerin saldırılara karşı sessizliğinin birkaç açıdan okumanın daha doğru olacağına inanan Tülay Hatimoğulları, “Birisi biraz önce söylediğim Demokratik Ulus, konfederal yapılanma modeline itirazlarıdır. Çünkü böylesi bir oluşum böylesi bir yapılanma olursa emperyalist güçlerin bölgedeki sömürü sistemleri bozulur. Yüz yıllardır devam eden emperyalist güçlerin sömürgeci anlayışını bölgede devam ettirebilmeleri için esasen bu modele bir karşı çıkış söz konusu. İkincisi daha konjektürel bir şeydir o da Türkiye’de beş milyona yakın sığınmacı var ve Erdoğan’ın bugüne kadar dış siyasette izlemiş olduğu şantaj siyasetinin bir parçası da ne yazık ki buradaki sığınmacılar. Sığınmacıları adeta araçsallaştırdılar.  Hem Türkiye’ye para girdisinin sağlanması için Erdoğan hem de batılı güçler özellikle Avrupa Birliği (AB) için kimi yaptırımlar söz konusu olduğu zaman sınır kapılarını açarak sığınmacıların Avrupa’ya gitmelerini sağlarız tehdidini sürdürdü. AB ülkeleri de Türkiye’den bu sığınmacıların kendi ülkelerine girmelerini istemiyorlar ve her tülü Türkiye’ye karşı taviz vererek sığınmacıların Türkiye’de kalmasını sağlayıp aslında bir sığınmacı ülkesi haline gelmesini sağlamak için her türlü adımı atıyorlar. Kürt sorunu meselesinde de bu kadar sivil insanın yaşamına kıyıldığı bir yerde uluslararası güçlerin siyasetin sessizliğini buradan okumak mümkün” şeklinde konuştu.

‘İki temel sorun: Filistin ve Kürtler’

İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarına dair ise Tülay Hatimoğulları şu değerlendirmede bulundu:

“Ortadoğu ve Filistin, İsrail meselesini ayrı bir başlıkla ele almak mümkün. Hamas’ın İsrail’e yapmış olduğu bu operasyonun akabinde İsrail’in çok daha büyük bir karşı saldırı gerçekleştireceği bilinen bir gerçekti. Bunu şöyle değerlendirmek lazım; Büyük Ortadoğu Projesi’nin bir parçası gibi devam ediyor. Türkiye kara mayınlarını temizledikten sonra hatırlayacaksınız vekalet savaşları başladı bölgede. Aslında bu da bu projenin bir parçasıydı. Filistin sorunu aslında Ortadoğu’nun kanayan yarası. Ortadoğu açısından iki temel konu mevcut halklar nezdinde bir Filistin sorunu bir de Kürt sorunudur. Birbirine kaderleri itibarıyla çok benzeyen bir sorundur.”

‘Suriye ve Lübnan’a saldırı gerçekleştirmesi an meselesidir’

Gazze’de 2 milyon insanın yıllardır yarı açık cezaevinde tutulduğunu ifade eden Tülay Hatimoğulları, 16 yıldır kesintisiz bir şekilde abluka altında olan insanların katledildiklerini belirtti. İsrail’in bu saldırılarla yetinmeyeceği yorumunda bulunan Tülay Hatimoğulları, “Bu gerçekleşen durumu çok daha derin okumak mümkün. İsrail’in sadece Filistin topraklarına saldırılarla yetinmeyeceği aşikâr ki haberlere baktığımızda Suriye ve Lübnan’ı da hedefine koyduğu görülüyor. 2006’da zaten Güney Lübnan ve Beyrut’a bir saldırı gerçekleşmişti. Bu dönem yine Güney Beyrut’a bir saldırı hazırlığı haberlere yansıdı. Aynı şekilde Suriye’nin Golan tepelerinin bir bölümünü almıştı. Şimdi buranın da tamamını almak üzere İsrail’in harekete geçtiği söylenebilir. Bu olayı daha derinlemesine irdelemek gerekiyor. Hamas’ın gerçekleştirmiş olduğu bu operasyon ve akabindeki yaşananlar ileriki zamanlarda çok daha fazla bir analize ihtiyaç duyulan gelişmeler. Çünkü şu anda İsrail savaş ilan etti ve düğmeye basmış durumda. Bu işin ucu İran’a kadar ulaşabilir. Elbette şu an için İran’a dönük bir saldırı gerçekleştirmesinden bahsetmiyorum fakat Suriye ve Lübnan’a bir saldırı gerçekleştirmesi an meselesidir” diye konuştu.

‘Sivil katliamlar derhal durdurulmalıdır’

Tüm bu yaşananlar karşısında Filistin halkının ne dediği ve ne istediğinin önemli olduğuna dikkat çeken Tülay Hatimoğulları, “Filistin halkı on yıllardır özgürlük mücadelesi veren bir halktır. Çok acı çeken, çok katliamlara maruz kalan toprakları işgal edilen bir halktır ve Filistin halkının en son geldiği nokta iki devletli adil ve barışçıl bir çözümün fiilen hayata geçirilmesi talebiydi. Fakat bu konuda ABD’nin ortaya koyduğu tutum ortadadır. Trump döneminde yüz yıllık anlaşma adı altında aslında bu iki devletli adil barış çözümünü kabul etmediklerini ifade etmiş oldular. Adeta Filistin’in kalan topraklarını parayla satın almayı teklif ettiler. Bu konuda körfez ülkelerinin sermayelerini kullanmak için kimi adımlar attıklarını biliyoruz. Burada elbette mazlum Filistin halkıyla bir yandan dayanışma içinde olmalıyız, haklı bir mücadele yürütüyorlar. Öte yandan da genel olarak hem İsrail’de hem de Filistin’de sivillerin ölümlerine karşı hayatı- yaşamı savunan insanlar olarak bizler hiçbir sivilin ölmesini istemiyoruz. Bu bakımdan da şimdiki savaşın sivilleri hedef alan bir savaş olduğunu görmemiz gerekiyor. Sivil katliamlar derhal durdurulmalıdır” dedi.

‘Çözüm belli’

Tülay Hatimoğulları son olarak hem Filistin halkı hem de Kürt haklı için demokratik ve barışçıl bir çözümün yanında durduklarını söyleyerek, AKP iktidarının Filistin ile Kuzey ve Doğu Suriye’deki Kürt halkı arasındaki ikili duruşuna da işaret etti. Tülay Hatimoğulları, “Hiçbir biçimde hiçbir ülkede sivil ölümleri kabul etmiyoruz. Savaş ve çatışmalar asla çözüm değildir. Adil ve barışçıl bir sistemin kurulması elzemdir. Bugün Türkiye’de hükümetin yaptığı açıklamalara baktığımızda Filistin ile ilgili yapmış olduğu açıklamaları, Kürt halkı için yapmadığını görüyoruz. Bu savaşta sivil ölümlerinin gerçekleşmesiyle ilgili ortaya bir tutum koydu ve ‘siviller ölmemeli’ dedi. Ama bu açıklamaları yaptığı saatler içerisinde Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük saldırıları gerçekleştirirken aslında orada siviller katledilmiş oluyor. Burada apaçık tüm dünya kamuoyu nezdinde tutarsızlık söz konusu. Biz herkesi tutarlı olmaya davet ediyoruz. Kürt sorunun, Filistin sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesi acildir. Bölgenin kanayan yaralarıdır. Bu yaraların iyileştirilmesi gerekir. Demokratik ulus ve konfederal bir yapılanma modeli çok önemlidir. Bu modelin hayata geçmesi otomatik olarak esasen hem Kürt sorununu hem de Filistin sorununa köklü bir çözüm getirebilir” şeklinde konuştu.