Alia Abu Şahba: İranlı kadınlar özgürlük hayalinden vazgeçmiyor

İran ve Rojhılatlı kadınların çalınan haklarını geri almak için mücadelesini sürdürdüğünü vurgulayan Mısırlı Alia Abu Şahba, “Özellikle genç kadınlar, haklarını elde etme konusunda kararlılar” dedi.

ASMAA FATHI

Kahire –İran’ın başkenti Tahran’da ‘ahlak polisleri’ tarafından 13 Eylül’de gözaltına alınması sırasında işkence edilen Jina Mahsa Amini, kaldırıldığı hastanede 16 Eylül 2022 tarihinde hayatını kaybetti. Jina Mahsa Amini’nin katledilmesinin ardından başlayan protestolar kısa sürede ülke geneline yayıldı. Protestolar, kadınların öncülüğünde İran ve Rojhılat’ta “Jin, jiyan, azadî” ayaklanmasına dönüştü.

Dünyadaki kadınların çeşitli eylemleriyle de destek verdiği ayaklanma, İran rejimi tarafından idam, işkence, tutuklama, zehirleme, insan kaçırma, hapis cezası gibi birçok baskı yöntemiyle bastırılmaya çalışıldı. Mısırlı kadınlar, bir yılı geride bırakan ayaklanmaya ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Rose Al-Yusuf Vakfı Yazı İşleri Direktör Yardımcısı Alia Abu Şahba, İran'daki kadın devriminin Ayetullah Humeyni'nin ülkede iktidara gelmesinden bu yana devam ettiğine vurgu yaptı.

‘Kadınlar kısıtlamaları kabul etmiyor’

Kadınların kendilerini zincirleyen kısıtlamaları reddettikleri için baskılara maruz kaldığını belirten Alia Abu Şahba, “Şimdiki nesil okul okudukları için diğerlerinden farklı. Geçmişte bazı durumlara karşı ses çıkarılmamış olabilir ancak bugün kadınlar kendilerini kısıtlayan hiçbir durumu kabul etmiyor. Dolayısıyla sonuç farklı olacaktır. Yeni nesil, konuyu küreselleştirme gibi bir yeteneğe sahip” dedi.

‘Çalınan haklarını geri almak için mücadele ediyorlar’

Savaştan ve ekonomik açıdan sıkıntı çeken Irak gibi komşu ülkelerde de kadınların mücadelesinin aktif olduğunu ifade eden Alia Abu Şahba, kadınların mücadeleleriyle art arda kazanımlar elde ettiğini vurguladı. Elde edilen kazanımların motivasyon sağladığını kaydeden Alia Abu Şahba, şunları dile getirdi:

“Kadınlar kendilerinden zorla çalınan hakları geri almak için mücadele yürütüyor. İran’da ‘ahlak polisi’nin itici uygulamaları, özellikle kurallara uymayanlara yönelik cezalandırma araçları halkta ve kadınlarda öfke ateşini körüklüyor. İran'daki kadın hareketinin bütünlüğünün en önemli göstergelerinden biridir. Kişisel alan ve hak ihlaline yol açan zorunlu başörtüsü kuralları ve buna bağlı olarak ortaya çıkan işkence ve öldürme oranlarının yüksek olması, kadınları haklarını elde etme konusunda büyük bir kararlılığa götürüyor. Kadınlar bu gerçekliğe karşı öfke ve isyan içindedir.”

‘Genç kadınlar güçlü mesajlar yaydılar’

İran devriminin en önemli güçlerinden birinin genç kadınlar olduğunu vurgulayan Alia Abu Şahba, “Onlar büyük bir coşkuya ve çok az korkuya sahip. Haklarını elde etme konusunda kararlılar. Mağdur olmaları bile onları özgürlük hayalinden caydırmıyor. İran ve Doğu Kürdistan'da mücadele eden genç kadınlar, çeşitli sosyal medya platformları aracılığıyla güçlü ve mükemmel mesajlar yaydılar. İran’a kadın hakları konusunda büyük bir ivme kazandırdı. Olaylara yaklaşımları kadar, haklarının farkında olmaları ve bunları farklı şekilde ifade etmeleri esasına dayanıyor” diye konuştu.

Ancak uluslararası toplumun desteğinin eksik ve yetersiz olduğunu söyleyen Alia Abu Şahba, “Daha güçlü bir destek verilseydi devrim süreci daha büyük ölçüde başarıya ulaşırdı” dedi.

‘Kadınların hakları her açıdan desteklenmeli’

Temyiz Avukatı Zeyneb Ebû Talib ise, İran'da kadınların, hakları baltalanarak yaşamlarının tamamen kontrol altına alınmaya çalışıldığını vurguladı. İran ve Rojhılat’taki kadın hareketinin gelecekte hedeflerine ulaşacaklarını düşündüğünü söyleyen Zeyneb Ebû Talib, “Ancak gerek yurtiçinde ve gerekse de yurtdışında sivil toplumun İran ve Doğu Kürdistanlı kadınlarla dayanışması önemli. Oradaki kadınların hakları her açıdan desteklenmeli” diye konuştu.

‘Ahlak polisinin varlığı hukuk ihlalidir’

İran rejiminin kadın özgürlüğünü reddettiğini kaydeden Zeyneb Ebû Talib, “İran ve Doğu Kürdistan’daki kadınların davaları için daha fazla desteğe ihtiyacı var. Ancak uluslararası toplum İran meselesine sırtını döndü. Örneğin ‘ahlak polisi’nin varlığı bariz bir hukuk ihlalidir. ‘Ahlak’ kelimesi kendi içinde esnektir ve yasaları bizzat ihlal edebilir. Bu konu uluslararası müdahaleyi gerektirir” dedi.

İran ve Rojhılat’ta kadın hareketinin güçlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Zeyneb Ebû Talib, “Aynı zamanda kadın-erkek fark etmeksizin kişisel haklar ve insan hakları konusunda farkındalık yaratılmalı. Medyanın da çok önemli bir rolü var. Medya konuya ışık tutmalı, sınır ötesi feminist örgütler bu konuda harekete geçmeli. İran otoritesine, insan haklarına daha saygılı önlemler alması ve uluslararası standartları ve yasaları ihlal etmeyi durdurması konusunda baskı yapmalı” diye kaydetti.