Ortadoğu’da halklara karşı savaş suçu işleniyor

Türk devletinin hastaneleri, sivilleri ve alt yapıyı hedef aldığı saldırılar görmezden geliniyor. Bugün Filistin- İsrail çatışmasıyla yeniden gündeme gelen ‘savaş suçlarına’ her gün Rojava’da bir yenisi ekleniyor.

SARYA DENİZ

Haber Merkezi- Hamas'ın 7 Ekim'de Gazze Şeridi'nde İsrail'e karşı "Aksa Tufanı" adıyla başlattığı saldırının ardından gelişen çatışma ve bombardımanlarda kayıpların bilançosu giderek ağırlaşıyor. Tüm dünyanın canlı olarak izlediği çatışmalarda İsrail sivilleri hedef alıyor.

İsrail’in denizden ve havadan vurduğu görüntüler, aynı zamanda Filistinli çocuk ve kadınların katledilmesi ‘savaş suçu’ olgusunu bir kez daha gündeme getirdi. İsrail- Filistin çatışmasında Türkiye ‘ortadan’ açıklamalar yaparken, Türk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ‘Savaşın da bir adabı bir ahlakı vardır’ sözleri tam da bu dönemde gözleri bir kez daha Türk devletinin saldırılarını devam ettirdiği Rojava’ya çevirdi. Türk devleti 1 Ekim tarihinde Ankara’da bulunan Türk İçişleri Bakanlığı’na dönük eylemin ardından Kuzey ve Doğu Suriye’yi hedef alarak saldırılarını başlattı. Savaş uçakları, Silahlı İnsansız Hava Aracı ve top atışlarıyla gerçekleştirilen saldırılarda petrol, elektrik, su tesisleri, okullar ve hastane gibi kamu hizmet alanları ile siviller hedef alınıyor. Bölgede yaşayanlar, işgalin sona ermesini isterken, Türk devleti ve çetelerin çekilmesini, işledikleri savaş suçları nedeniyle uluslararası mahkemelerde yargılanmalarını ve garantör devletlerin bu saldırıları durdurmasını talep ediyor.

Acil çağrı

Sivillerin hedef alındığı saldırılara karşı Kuzey ve Doğu Suriye Toplumsal Diplomasi Platformu öncülüğünde bir imza kampanyası başlatıldı. "Acil Eylem Çağrısı: Kuzey ve Doğu Suriye'de İnsanlığa Karşı Savaşı Durdurun" başlığını taşıyan kampanyada farklı ülkelerden birçok sivil ve demokratik kuruluşun imzası bulunuyor. İmza metni, internet ortamında online olarak imzaya açıldı. İngilizce, İspanyolca ve Portekizce olmak üzere 3 dilde hazırlanan imza metninde, tüm uluslararası kuruluşlara Türkiye’nin saldırılarına karşı acil adım atma çağrısı yapılıyor.

Kampanyaya İspanya, Brezilya, Meksika, Şili, Kolombiya, Hindistan, Çin, ABD, Almanya, İngiltere ve Irak gibi ülkelerde faaliyet yürüten insan hakları kurumları başta olmak üzere birçok örgüt, platform ve insan hakları destek verdi. Toplanan imzalar daha sonra açık bir mektup eşliğinde Birleşmiş Milletler, Lahey Uluslararası Adalet Divanı ve diğer ilgili uluslararası kuruluşlara gönderilecek.

Savaş suçu nedir?

Ukrayna- Rusya arasında yaşanan savaşla birlikte sıkça dile getirilen bugün Filistin –İsrail çatışmasında yeniden gündem olan Rojava’da dünya devletlerinin kör ve sağır olduğu savaş suçu nedir? Savaş suçları nasıl tespit edilir? Tespiti ve yargılaması nasıl yapılır? Bu soruların cevaplarını haberimizde derledik.

Devletler arasındaki savaşın kuralları kimi uluslararası anlaşmalar ve yasalarla belirleniyor. Savaşlarda siviller, siviller için yaşamsal öneme sahip olan hastaneler ya da kamusal alanlar hedef alınamaz. Kimyasal silahların kullanılması yine kimi silahların kullanılması yasak. Çatışmalı ortamda kişilerin sağlık hizmetleri engellenemez. Kasten belli bir gruba, topluluğa, ırka saldırı düzenlenemez. Cinayet, tecavüz, toplu ölümler, işkence, mülklerin tahrip edilmesi ya da sahiplenilmesi, alıkoyma, göçe zorlama da yasalarca ‘insanlığa karşı suç’ şeklinde tanımlanıyor. 

Savaş suçu nasıl belirlenir ve soruşturulur?

Dünyadaki her ülke savaş suçu iddialarını soruşturma yükümlülüğünde. Ancak bugün savaş suçu iddialarını soruşturmak devletler arası ilişkilere ve çıkarlara bağlanmış durumda. 2’nci Dünya Savaşı’ndan bu yana savaş suçlarını yargılamak için bir dizi mahkemeler kuruldu.  Günümüzde savaş suçlularının yargılanması Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) ve Uluslararası Adalet Divanı’nın yetkisinde bulunuyor. Uluslararası Adalet Divanı genellikle devletler arasındaki anlaşmazlıkları kapsamına alıyor. Bireysel savaşları kovuşturma yetkisine sahip olan yargı organı UCM olarak belirleniyor. Buradaki savcılar savaş suçlarını araştırıyor. Suçlar kanıtlanırsa fail ya da failler için yakalama emri çıkartılabiliyor. Yargılama Lahey’de gerçekleştiriliyor. Ancak mahkeme yargılama kararı alsa bile kişilerin gözaltına alınması ve tutuklanması devletlerin yetkisinde.

Hiçbir adım atılmadı

Türk devleti ve ona bağlı çeteler yıllardır Kuzey ve Doğu Suriye’de insanlık dışı uygulamalarına devam ederken halkın uluslararası kamuoyuna çağrıları duymazdan geliniyor. Türkiye Cenevre’de olduğu gibi aynı zamanda kimyasal silahların üretimini, stoklanmasını ve kullanımını yasaklayan Kimyasal Silahlar Sözleşmesi’ne (CWC) taraf ülkelerden biri. Ancak tüm açıklama delillere karşın Türkiye’nin eylemlerinin son bulması için bir adım atılmadı. 

BM raporlarında yer aldı

Türkiye’nin işlediği suçlara dair kamuoyunda defalarca haber yer aldı. BM, daha önce Suriye’nin politik ve ekonomik durumunun yanı sıra ülkede devam eden çatışmalardan kaynaklı yaşanan insan hakları ihlallerine değinilen raporunda, Türkiye’nin Rojava’ya dönük hava saldırılarına ve işgali altındaki bölgelerde işlenmeye devam eden savaş ve insanlık suçlarına da yer ayırdı. Raporda; Türkiye’nin saldırıları sonucunda özellikle Halep, Hesekê, Reqa, Eyn Îsa ve Til Temir bölgelerinde sivil ölümlerin gerçekleştiğine vurgu yapıldı. Raporda, Türkiye’nin farklı tarihlerde silahlı insansız hava araçlarıyla (SİHA) Rojava’ya dönük gerçekleştirdiği saldırılarda sivillerin de hedef alındığının altı çizildi. Raporda, “Türk devleti sivil ayrımı ve sivil altyapı gözetmeksizin saldırılar gerçekleştirmiştir” denildi.

Türkiye’nin savaş suçlarına birkaç örnek

Türkiye yıllardır kimyasal silah kullanarak uluslararası yasalara karşı bir tutum sergiliyor. Soruşturma çağrıları yanıtsız kalıyor. Birçok saldırıda savaşçılara karşı kimyasal silahlar kullanıldı. Birleşmiş Milletler 2019 yılında kimyasal silah müfettişleri Türk devletinin çocuklara karşı beyaz fosfor kullandığı iddialarına ilişkin bilgi topladıklarını duyurdu. Ancak bu duyurunun sonunda nasıl bir soruşturma yürütüldüğü açıklanmadı. Türkiye’nin Efrîn’e ilk saldırısında napalm bombası kullandığı belirtildi. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, iddia taraflarından biriydi. Yüzlerce sivilin yaşadığı Um El-Kef köyü de Türk devleti tarafından bombalandı. İncelemede misket bombasının kullanıldığı tespit edildi. Til Temir’e de misket bombası atıldığı açıklandı. Türkiye’nin KDP ortaklığı ile Federe Kürdistan sınırındaki alanlara yönelik saldırılarda kimyasal silah kullanıldı. 18 Ekim 2022’de medyaya düşen görüntülerde tünel girişlerinde yoğun dumana sebep olan bazı cisimlerin bırakılarak bölgeden uzaklaşıldığı ve uzaktan bu cisimlerin patlatılarak tünellerin içine kimyasal bir tür gazın sevk edildiği görülüyordu.

İhlallerin ardı arkası kesilmedi

Türk devleti bölgede yer isimlerini değiştirdi. Kimi sokakların isimleri Türkçe olarak değiştirildi. Efrin halkı ve diğer bölge ve kentlerde insanlar göçe zorlandı. İşgal altındaki bölgelerde Türkçe dayatıldı. Okullarda fiili olarak Türkçe zorunlu hale getirildi. Kadın ve çocuklar hedef alındı. Bölgede kaçırılan kadınların hala sayısı tam olarak bilinmiyor. Kadınlardan bazıları Türkiye’ye bağlı çetelerin elinden kaçmayı başarırken kimileri köle pazarlarında ‘satıldı.’ Bazı kadınlar, fidye karşılığında ailelerine kavuşabildi.  İhlallerin ardı arkası kesilmedi. Ağaçlar kesildi. Zeytin ağaçları ya kesildi ya da satıldı. Tarlalar, tarihi eserler, kutsal mekanlar tahrip edildi. En temel yaşam ihtiyacı olan suya halkın erişimi engellendi. Elektrik, enerji, yakıt ihtiyaçlarının karşılanması da engellendi.

Rojava’da halk tüm baskı ve insanlık dışı uygulamalara rağmen topraklarından ve direnmekten vazgeçmiyor. Demokratik Ulus Sistemi ile kendi yaşam alanlarında özgürce yaşamak isteyen halkın sesi, egemen devletler tarafından boğulmak istense de halklar örgütlülüğünü koruyor.