Enternasyonalist öncü Emine Erciyes ve iki yoldaşı için açıklama
HPG, yaşamını yitiren Türkiyeli devrimci Emine Erciyes’in YJA Star Merkez Karargâh Komutanlık Üyesi olarak 24 yıl boyunca kadın özgürlük mücadelesini ve halkların özgürlük mücadelesini doruklara taşıdığını belirtti.

Haber Merkezi - HPG, Türkiyeli devrimci YJA STAR Merkez Karargâh Komutanlığı üyelerinden Emine Erciyes’in iki arkadaşı ile birlikte yaşamını yitirdiğini açıkladı. HPG Basın İrtibat Merkezi, Emine Erciyes (Nazlı Taşpınar) ile YJA STAR’lı Zîn Zagros (Leyla Acar) ve Ekîn Amara Toldar’ın kesintisiz bir şekilde özgürlük mücadelesi verdiklerini belirtti.
HPG’nin açıklamasının devamında şu ifadeler yer aldı:
"YJA Star ve HPG Komuta Konseyi Üyesi ve YJA Star Merkez Karargâh Komutanlık Üyesi değerli komutanımız Emine Erciyes yoldaş ile Apocu fedai çizginin yiğit militanları Ekîn Amara Toldar ve Zîn Zagros yoldaşlarımız, 20 Nisan 2020 tarihinde işgalci Türk devletinin Garê bölgesinde gerçekleştirdiği saldırı sonucunda şehadete ulaştı.
Türkiye ve Kürdistan devrimcileri, halkların ortak devrimine ve hakiki sosyalizme inanarak Demokratik Türkiye Özgür Kürdistan amacı temelinde yarım asırdan fazladır mücadele etmektedir. Önder Apo, yiğit ve önder devrimciler İbrahim Kaypakkaya, Mahir Çayan ve Deniz Gezmişlerin amaç ve anılarına sahip çıkarak PKK mücadelesini başlatıp büyüttü. Önder Apo, halkların özgür yaşamı uğruna verdiği 52 yıllık bu mücadeleyi, bugün demokratik ulus anlayışı ve halkların birlikteliği temelinde bir sonuca ulaştırmaya çalışmaktadır. Önder Apo’nun ortaya koyduğu bu anlayışa, çizgiye ve mücadeleye on yıllar içinde birçok değerli ve yiğit Türkiye devrimcisi katıldı, savaştı, bir kısmı kahramanca şehadete ulaşarak halkların kardeşliğinin ortak bilinci, değeri ve ruhu haline geldi. Birçok enternasyonalist yiğit kadın ve erkek yoldaşımız da halen bu mücadelenin bayrağını onurluca taşıyarak halkların özgürlük mücadelesini kararlıca yürütmektedir.
Erciyes, Botan ve Zagros dağlarının yiğit kadınları el ele verdi
Türk halkının yiğit bir kadın evladı olarak Erciyes dağının eteğinden kalkıp bu mücadeleye katılan, bir adım bile geri atmadan 24 yıl boyunca kesintisiz mücadele eden, özgür kadın duruşunu çok güçlü sergileyen, birçok devrimci görevi şerefle üstlenen bir yoldaşımız ve öncümüz de, Emine Erciyes yoldaşımızdı. Emine yoldaş, Türkiyeli bir devrimci olarak yüreği başta Kürt halkı olmak üzere ezilen tüm halklarla atan hakiki bir sosyalist ve enternasyonalist devrimciydi. Devrimin güzelliğini ve hakikati Apocu ideolojide ve Kurdistan dağlarında buldu. İnançla, bilinçle, emekle, coşku ve sevdayla bu mücadeleye katıldı. Gerilla mücadelemizin her kademesinde yer alarak, yaşamını ilmek ilmek emekle örerek kendisini baştan başa yeniden yarattı. Özgür kadın duruşuna ve öncülüğüne erişerek YJA Star Merkez Karargâh Komutanlığımızın bir üyesi olarak en üst düzeyde kadın özgürlük mücadelemizin sorumluluğunu üstlendi. Çok yönlü ve renkli kişiliğiyle şiirden tiyatroya, müzikten filmlerde oynamaya kadar gerillacılığın sadece savaşmaktan ibaret olmadığını ve en büyük özgür yaşam modeli olduğunu gösterdi. Gerillanın bir şiir gibi akan özgür yaşamını yaşadı; hem militanlığını ve hem de komutanlığını yaptı. Önder Apo’nun hakiki bir yoldaşı, militanı, halkların özgürlük mücadelesinin emsalsiz kadın komutanı olarak 24 yıllık mücadelesini doruklarda taçlandırdı.
Ekîn ve Zîn yoldaşlarımız da, Emine yoldaşımız gibi özgürlük aşkıyla PKK’ye katılan yiğit Kürt kadınlarıydı. Onlar da halkımızın özgürlük mücadelesi için her türlü zorluğu göze alarak katıldılar. Kurdistan dağlarında cesurca mücadele edip savaştılar, savaştıkça özgürleştiler ve özgürleştikçe güzelleştiler. Yiğit birer YJA Star savaşçısı ve komutanı olarak adlarını mücadele tarihimize yazdırdılar.
Erciyes, Botan ve Zagros dağlarının yiğit kadınları olarak el ele verip mücadele eden halkımızın asil, soylu ve yiğit kadın militanları Emine Erciyes, Ekîn Amara Toldar ve Zîn Zagros yoldaşlarımızı saygı, sevgi ve minnetle anıyoruz. Şehit yoldaşlarımızın değerli aileleri başta olmak üzere Anadolu ve Kurdistan halklarına baş sağlığı diliyoruz. Bu kahraman kadın komutanlarımız şahsında halkların kardeşliği için özgürlük devrimimizi zaferle taçlandırma sözümüzü yineliyoruz.”
HPG, açıklamada Emine Erciyes’in yaşamına dair anlatımlarına da yer verdi. Emine Erciyes’in, yaşamına dair ifadeleri şu şekilde:
“Okuduğum okul Türkiye’nin her yerinden başarılı çocukları devşirerek sisteme kadro yetiştiren modern bir devşirme ocağıydı. Okula gitmek, yeni yaşama açılan bir pencereydi benim için. Derler ya ‘okursun, mesleğin olur, ekonomik özgürlüğün olur.’ O yönlü bir kurtuluş kapısıydı benim için. Kadına dayatılan klasik bir yaşam seyri vardı ve ben ‘eğer okursam bundan kurtulabilirim, böyle yaşamak zorunda değilim’ diye düşünüyordum.
‘Anlamlı yaşamak istiyorsun’
Bizim orada kadın ve erkek arasındaki fark çok belirgindi. Kadının hiçbir hakkı yoktu, yaşamın her ayrıntısından sorumlu olmasına rağmen üstüne üstlük sürekli bir şiddete de maruz kalıyordu. Böyle bir kadın olmak istemiyordum. Kaba bir reddim yoktu ama bu yaşamdan kurtulma arayışım vardı. Okulun bana verdiği buydu, sanki bana ‘bundan kurtulabilirsin’ diyordu. Ama okumak için gittiğin İstanbul’da, kendimi o yüksek binaların içinde çaresiz bir karınca gibi hissetmiştim. Belki insan bilerek bir şeyin içine girse o kadar cesur olamaz. Nevşehir gibi bir yerden çıkıp o koca şehre doğru yol almıştım. Bilsem İstanbul öyle bir yer, gitmem belki. Bir süre gerçekten sürekli bir şeyleri anlayamama halinde yaşadım. Üniversiteyi kazanmıştım. Fakat üniversiteye başlamakla birlikte amaçlarımın sonu geldi, feodal ölçülerde olmasa da küçük burjuva ölçülerde rutin bir hayat akışı karşıma çıkmaktaydı. Üstelik şehir ortamının maneviyatı yüzeysel, çıkarcı, ahlakı zayıf ölçüleri beni çözümsüz bir çıkmaza sokuyordu. Birçok arkadaşta şehir ortamına geldiğinde onunla çabuk bütünleşme, geçmişini unutma oluyordu ama ben nereden geldiğimi, nasıl bir aileden geldiğimi biliyordum. Ondan vazgeçemiyordum ve şehirdeki bocalamam da hep bir şekilde böyle devam ediyordu. Okul okumak bir yaşam dayatıyor sana. Diğer yandan Nevşehir’deki ailemin de bana dayattığı bir yaşam tarzı vardı. İşin gerçeği ben her ikisine de ait değildim. Yaşadığım manevi boşluğun yerini bir türlü bir şeylerle dolduramadım. Bu çaresizliği fark ettiğim anda aslında bende ‘ne yapmalıyım’ arayışı başladı. Çünkü yaşam bir kez eline geçiyor ve sen onu anlamlı yaşamak istiyorsun. Ve ne İstanbul’da ne de Nevşehir’de bulduğum anlam bana yetmiyordu.
‘PKK halklara özgürlük vaadinin gerçekçiliğini ifade ediyordu’
PKK sempatizanlarını uzun zamandır tanıyordum. Onlar lisede en çok güvendiğim, benim için ideal olan insanlardı. Yaşamla çelişkilerim, arkadaşlarımda gördüğüm PKK, yine PKK’nin kendini örgüt gücüne dönüştürmüş olması, PKK’nin halklara özgürlük vaadinin gerçekçiliğini ifade ediyordu. Okulda değişik çevreler de vardı. Türk solu da vardı mesela. Türk solunda konuşmalar daha keskin ama PKK bir güç olarak kendini ispatlamış, devleti zorluyor, adımları daha sağlam geliyordu bana. Türk solunda çok ciddi bir örgütlülük yok, yaşam tarzı ile söyledikleri çok uyuşmuyor. Küçük burjuva çizgi hâkim. O zamanlar çok keskin bir tanım koyamasam da sezgisel olarak bunu fark edebiliyordum. PKK ile ilişkisi olan arkadaşların daha tutarlı olduğunu fark edebiliyordum. Türkiye devrimini geliştirme amacı da vardı. Güven ve inanç kaynaklarımın gücüyle doğrunun PKK olduğu kararına vardım ve o temelde PKK’ye katıldım.
Hakikate adanmış bir yaşam
Bir demokratik ulus üyesi olarak buradayım. Bu halkla bütünleşmişim ve kendimi hiçbir şekilde farklı görmüyorsam aslında gerçekten zihniyet olarak bütünlük var. Yaşadığım yaşam, yaşadığım zorluklar, sistemle çelişkilerim beni Kürtlerle daha ortak bir zihniyette bütünleşmeye getirdi. Onun için diğer farklılıklar çok fazla anlam ifade etmiyor.
Zagroslar bana çok şey kattı ve kazandırdı. Zirvelerinde geçirdiğim günleri, hayattan kazandığım günler olarak görüyorum. Zagros bana beni aşmaya zorlayan alan oldu. Yetersizliklerimi tüm acımasızlığıyla yüzüme vurdu, kof gururumu kırdı. Başarmanın en zor olduğu alanlardan biriydi. Girişken olmam önündeki bireyciliklerimi ve tabularımı kırdı. Kendine güven gücü ve inisiyatif kazandırdı. Yoldaş yaşamının sorumluluğunu almanın hassasiyetiyle bireysel önceliklerimi yıktı. Şimdi Zagroslar benim için bir zaman aralığını ifade ediyor. Defalarca geçtiğim patikalarında, zirvelerinde, vadilerinde daha önce buraları paylaştığımız birçok yoldaşın anısı benimle gidip geldi. Yaşanan şehadetler yaşamın, özgürlüğün ve yoldaşlığın anlamını, kıymetini defalarca yeniden karşıma çıkardı. Onlar şahsında Parti’yi daha çok kendime ve kendimi de Parti’ye ait buldum. Partililik görevlerimi en çok onlar şahsında buldum. Şimdi yaşamın anlamı ve amacı benim için onlar uğruna yaşamaktır.
Kürtlerin kavgasını sevdi
’Sevgi benim için hayatın anlamı ve amacıdır. İçime sığdırabildiğim sevginin bana doğru yol ve yöntemi göstereceğine inanıyorum. İnsanlarla sevgiyi paylaşmakta ise az veya çok sevgiden ziyade, her insanın farklı bir sevgi rengiyle sevilebileceğine inanıyorum, yani farklılık kadar sevgide adalet de önemlidir.
‘Bu yolun yürüyüşçüsü olmaktan hiçbir zaman pişmanlık duymadım’
Hakikat arayışçıları yaşamın anlamına ulaştıklarında aslında ölümün kendileri için artık çok da önemli olmadığını hissederler. Çünkü sen aradığın yaşamı bulmuşsundur. Benim de aradığım yaşam buradadır, istediğimiz gibi kuruyor ve yürütüyoruz. Sistemle bir mücadele vermek gerektiğini hissediyorsun ve mücadele de ediyorsun. Bu, yaşamın anlamıdır. Bu anlamı bulduktan sonra ölümüne verilen bu savaşın keskinliği de eskisi kadar zorlamıyor seni, daha güçlü mücadele etmek, daha ön cephede olmak, daha çok savaşmak için yarış halinde oluyorsun. Çünkü savaşmak için çok fazla gerekçen var. O gittikçe büyüyor ve sen bunu tutamıyorsun. Ben İstanbul’da ya da Nevşehir’de bulamadığım yaşam anlamını, Kurdistan dağlarında buldum ve her hakikat arayışçısında olduğu gibi, bu anlama ulaştığım anda artık ölümü bile yaşamın bir gerçeği olarak anladım ve bu yolun yürüyüşçüsü olmaktan hiçbir zaman pişmanlık duymadım.’’