8 Mart direniş ve mücadele günüdür

2023 yılının 8 Mart’ı Kürdistan’da yükselen kadın mücadelesinin devrime yürüme iddiasını ortaya koyduğu bir 8 Mart’tır. 8 Martları yaratan Raperin Amed yoldaş gibi özgürlük tutkusuyla savaşan kadınlardır, mücadele eden kadınları selamlıyoruz.

RAPERÎN MUNZUR

PAJK Koordinasyon üyesi Raperîn Munzur’un ajansımız için kaleme aldığı, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne dönük yazısını sizlerle paylaşıyoruz.

Bir 8 Mart’a daha mücadele ve direniş içinde giriyoruz. Tüm kadınların 8 Mart mücadele ve özgürlük gününü kutlarken, bizlere üzerinde yürüyeceğimiz mücadele mirasını bırakan, özgürlük tarihimizi yaratan şehitlerimizi saygı ve sevgiyle anıyoruz. Kongra Gel Başkanlık Divanı üyesi Raperin Amed yoldaşın 30 yıllık mücadelesiyle özgürlük tarihimize olan eşsiz katkılarını unutmayacağımızı belirtiyor ve sevgiyle, minnetle anıyoruz. 8 Martları yaratan Raperin yoldaş gibi özgürlük tutkusuyla savaşan kadınlardır. Yine tüm dünyada özgürlük için mücadele eden kadınları selamlıyoruz.

Kürt kadın hareketi olarak büyük bir mücadelenin içindeyiz. Kadın özgürlüğü temelinde yeni bir yaşam yaratmak, kadın özgürlüğünü merkeze alarak gelişecek bir toplumsal devrim çağımızın yeni devrimlerinin karakteridir. Merkezine kadın özgürlüğünü, ekolojiyi, demokrasiyi alan yeni bir toplumsal mücadele çağı içindeyiz. Bu mücadeleyi Önderliğimizin paradigması ekseninde geliştiriyoruz. Demokratik, ekolojik ve kadın özgürlüğüne dayalı paradigma kendi devrimini, kendi modernitesini yaratma çabasındadır. Mücadelemizle bu devrimler çağına öncülük yapma iddiasındayız. Ataerkil kültür ve cinsiyetçilikle örülmüş yaşamı dönüştürme, egemen kapitalist sistemi ortadan kaldırma ve özgür bir yaşamı, özgür bir toplumu yaratma mücadelesi büyük bedellerle yürütülüyor. Bu nedenle her gün erkek egemenlikli devletçi uygarlıkla yoğun çatışma, mücadele içindeyiz. Bu mücadelede yaratılan militanlık ve kadın özgürlüğünü yaratmaya adanmış devrimci anlayış dünyada eşi olmayan bir fedakarlıkla mücadele etmektedir. 

Devletçi, iktidarcı sistem toplumların en büyük felaketi

Büyük bir iddia ve devrim amacıyla yürütülen mücadele elbette ki 8 Martlarda daha güçlü haykırılmakta, bugün vesilesiyle direniş büyütülmektedir. Bu 8 Mart da direnişin, faşizme, kapitalizme ve erkek egemenliğinin her türlü katliamcı saldırılarına karşı mücadeleyi büyütme günüdür. Dünyanın her yerinden kadınların erkek egemenliği ve kapitalist sistemin savaş, yıkım, göç, katliam saldırılarına karşı mücadele günüdür. Özelde kapitalist sistemin Ortadoğu’ya dönük saldırılarına, politikalarına karşı yaşamın ve uygarlığın beşiği olan Ortadoğu’yu savunmak, burada yaratılan kadın kültürüne sahip çıkarak mücadeleyi büyütmek bizlerin görevidir. 

Şubat ayı başında Kürdistan, Türkiye ve Suriye halklarını büyük acıya boğan, on binlerce insanın ölümüne yol açan bir felaket yaşandı. Devletçi, iktidarcı sistemin toplumların en büyük felaketi olduğu bu afet ile bir kez daha ortaya çıktı. On binlerce insanın doğanın değil, devletin kurbanı olduğu açıktır. Özelde Türk devletinin faşizan, toplum kırım politikaları ve ranta dayalı siyasetleri insanların katliamına yol açmıştır. Bu nedenle devletçi-merkezi sistem yerine; yerele dayalı, konfederal yapılanmaların gereği, ekolojik bir mücadelenin gereği yaşamsal biçimde açığa çıkmıştır. Ekoloji mücadelesi sadece doğayı en genel koruma mücadelesi değil tüm yaşamı koruma ve devletçi, iktidarcı sistemle, kapitalizmin saldırı ve yok etme politikaları ile mücadele olarak yükseltilmelidir. Kadınlar olarak en temel mücadelemiz kapitalist sistemin azgın, kara dayalı, insan yaşamını önemsemeyen ve hatta bilinçli olarak yok etmeye dayalı politikaları ile mücadele etmektir. Ekoloji mücadelesi ile kapitalist sistemin katliam politikalarına karşı mücadele her zamankinden daha çok iç içe geçmiştir. Bu mücadelenin başını da çekecek olan yine kadınlar olacaktır.

Kadınlar devrime yürüyor

2023 yılının 8 Mart’ı özelde Kürdistan’da yükselen tarihi kadın mücadelesinin artık devrime yürüme iddiasını ortaya koyduğu bir 8 Mart’tır. Rojava’da kadınlar öncülüğünde gelişen özgürlük devrimi ardından Rojhilat Kürdistan’ında ve İran’da “jin jiyan azadi” sloganı ile büyüyen kadın serhildanları şunu gösteriyor; kadın sorunu çözümünü dayatan bir sorundur. Dünyanın her yerinde kadınların özgürlük mücadelesi evrenselleşerek gelişiyor. Hiçbir baskı bunu engelleyemez. Kadınların özgürlük mücadelesi tüm toplumu içine katan ve toplumu etkileyen bir mücadeledir. Bu çağı değiştirecek, özgür yaşamı yaratacak olan kadın öncülüğünde gelişecek olan devrimdir. Kürt kadın hareketi olarak buna en örgütlü ve güçlü giriyoruz. Neredeyse 40 yılı bulan bir mücadele tarihimiz, deneyim ve tecrübemiz var. Örgütlülük ve mücadele gücü olarak son derece dinamik, dönüştürücü, güçlü durumdayız. Büyük bir iddia ile mücadele eden militanlığımız, kadın özgürlük savaşçılığı var. Yine ideolojik, paradigmasal donanım ve derinlik, çağın tüm sorunlarına cevap olacak düzeydedir.

Bu yılın 8 Mart’ının önemi, bir Kürt kadını olan Jina Emini’nin katledilmesiyle dünyaya yayılan kadın isyanının gösterdikleridir. Tüm kadınların özgürlük arayışı ve anlayışının “jin jiyan azadi” sloganı etrafında birleşmesidir. Bir felsefe, bir yaşam anlayışı ve bir özgürlük iddiası olarak ortaya çıkan bu sloganın dilden dile yayılarak tüm kadınlara ve dünyaya mal olduğunu gördük. Bunun Kürdistani olanın evrensel olduğunu gösterdiğini biliyoruz. Bu sorumlulukla kadın devriminin gerçekleşmesinin mücadelesi içine girmemiz, ataerkil sisteme ve kapitalizme karşı mücadeleyi yükseltmemiz gerektiği açıktır.21’inci yüzyılın kadın özgürlük çağı olması tezi, uygarlıklar savaşı yaşandığı için savunulmaktadır. Bu anlamda kadın özgürlüğünü, kadın uygarlık çağını savunanlar ile komplocu erkek egemen sistem güçleri karşı karşıya gelmiştir.

Demokratik uygarlığın ruhunu belirleyen kadındır

Kapitalist uygarlıkla demokratik uygarlık artık karşı karşıya gelmiştir. Kapitalist güçlerin telaşı sistemi biçimsel olarak yenileyerek sürdürmektir. Demokratik uygarlık güçlerinin telaşı ise var olmak, kazanmak ve böylelikle insanlık tarihinde bir ilki başarmaktır. Bunun yaratıcısı kadın olacaktır. Demokratik uygarlığın ruhunu, iradesini ve toplumsal yaşamını belirleyen kadındır. Kadınların isyana geçmesi uygarlıkla hesaplaşmadır. Komplocu erkek zihniyetinden arınma, kendi olmadır. Ataerkil kültürden zihniyet ve fiziki olarak sonsuz boşanmadır.

Kapitalist sistemin insanlığın reddi olduğunu, kadın cinsiyetçiliği üzerinden topluma egemen olduğunu, kadını denetim altında tutmak için cinsiyetçiliği kullandığını, bunun beş bin yıldır süregeldiğini biliyoruz. Olumlu ve olumsuz başlangıçların mekânı olan Ortadoğu’da sömürgecilik tohumu atılıp kaba bir cinsiyetçilik dayatılıyorken Avrupa’da kadın sömürüsü cilalanarak gizlenmiş ve özelde cinsel sömürüde kapitalist sistemle zirveye ulaşmıştır. Kapitalizm cinsiyetçilikle kadın ve toplum üzerinde iktidarını kurumsallaştırmıştır. Kapital finans döneminin günümüzdeki kadın politikaları korkunç düzeydedir. Sisteminin sürdürülmesi, ayakta kalması için cinsiyetçiliği sistematik olarak örgütlemektedir. Bu nedenle hem zihniyet hem pratik olarak ataerkil iktidarlara karşı sorgulamaları derinleştirerek söylem ve eylemlerimizi radikalleştirmemiz, güçlendirmemiz gerekir. Günlük olarak kapitalist sistemin, devletin kadın ve toplum yaşamına müdahalesi, yıkıcı saldırılarını önlemek için alternatif örgütlenmeler, kendi sistemini kurmak önem kazanmaktadır.

Faşizm, cinsiyetçilik havuzunda mayalanır

Çağımızda faşizmin siyasal yüzü daha fazla görünürdür. Oysa cinsiyetçilik yüzünü daha fazla öne çıkararak mücadeleyi yoğunlaştırmalıyız. Faşizm, cinsiyetçilik havuzunda mayalanır. Milliyetçiliğin, faşizmin yükseldiği yerlerde dikkat edilirse kadın cinayetleri, şiddeti doğru orantılı bir artış içindedir. En yakın örnek olarak Türkiye, İran, Afganistan’ı verebiliriz. Kapitalist sistemin kendisi cinsiyetçilik, milliyetçilik, bilimcilik üzerine kuruludur. Bunun faşizm olarak açığa çıktığı bir dönemi yaşamaktayız. Bir ülkede faşizm açıktan iktidardaysa, bu erkeğin kadına yaklaşımının da faşizm politikaları temelinde olacağını gösterir. Bütün faşizm dönemlerinde en korkunç saldırı, taciz-tecavüz ve şiddeti, işkenceyi kadınlar yaşamıştır. Önümüzdeki dönem açısından faşizm ve cinsiyetçiliği kuramsal ve politik olarak daha fazla ortaya koymak ve buna dönük çalışma, mücadeleyi derinleştirmek gerekiyor. Eylemsel olarak da faşizm döneminde kadın mücadele politikaları ve eylem çizgisi üzerinde değişim yaratabilmeliyiz.

İdeolojik mücadeleyi yükseltmemiz lazım

Kapitalizm-faşizm-cinsiyetçilik ve cins mücadelesi gündemli tartışmaları daha güçlü yürütmek ve bu bağ ekseninde mücadeleyi geliştirmek gerekmektedir. Faşizmin toplumsal politikası, faşizmin kadın politikası, faşizmin sanat politikası vb. konularında sistemin saldırılarını teşhir ve ideolojik mücadeleyi yükseltmemiz lazım. Mücadelemiz ağırlıkta siyasal kalmaktadır. Oysa toplumsal yaşamda ve zihniyette ne kadar dönüşüm yarattığımız önemlidir. Kadınların, toplumun zihniyet dünyası her gün bombardıman altındadır. İktidarlar, sistemsel olarak toplumu 24 saat eğitiyor, zihniyetini şekillendiriyor. Bu nedenle bizler de kavramsal-kuramsal tartışmaları geliştirerek ideolojik kuşatmaları yarabiliriz. Eğitim ve örgütleme çalışmalarını tüm çalışmaların başına koymalıyız. Kapitalizme, kapitalist moderniteye karşı tepkileri büyüten bir öncülük yapabilmeliyiz. Kavramsal-kuramsal tartışmalara öncülük etme, kadın kurtuluş ideolojisini dünya kadınlarına mal etme dönemi bizi bekliyor. Anti-kapitalist duruşumuzla da tüm anti-kapitalistlerle ortak mücadeleyi örgütlemeliyiz.

Toplumumuzda düşmana karşı öfke-tepki vardır. Ama kapitalist yaşam sistemine, değerlerine karşı bu tepki bilinç ve eylem düzeyinde yeterince gelişebilmiş değil. Alternatif yaşam kültürünü demokratik siyasal örgütlenme ve kurumlarla somutlaştırma düzeyi oluşmuş fakat bu yapılanmalar içerik olarak zayıftır. Yine toplumsal yaşam kültürümüzün demokratik modernite kültürüne evrilmesi yetersizdir.

En fazla savaşmamız gereken kapitalist sistemin zihniyetidir

Karşısında en fazla savaşmamız gereken kapitalist sistemin zihniyetidir. Kadın kurtuluş ideolojimiz, yeni paradigmamız ve güçlü ideolojik, teorik argümanlarımız var. Bu ideolojik, teorik çerçeve temelinde kadın mücadelesinin zihniyet alanını güçlü örgütlemeye, mücadeleyi ideolojik olarak geliştirmeye ihtiyaç vardır. Sistemin kadınlarla mücadelesi son derece ideolojiktir. Etkili, dönüştürücü öncülük yapılamamasının temel nedeni ideolojik mücadelenin zayıf olmasıdır. İdeolojiden uzak, kopuk bir politikleşme, mücadele egemen ideolojiye hizmet etmekten kendini kurtaramaz.

Ortadoğu ve dünyada ideolojik boşluk, felsefesizlik ve kapitalist modernite felsefesinde tıkanma ciddidir. 21. yüzyıl henüz felsefik-sosyolojik çıkışını yaratabilmiş değil. İnsanlığı tarihten, sosyolojiden, felsefeden koparan kapitalist çağın zihniyet saldırılarına karşı yeniden tarihsel-felsefik bağ içinde sosyolojiye dönüş gereklidir. Bu anlamda sosyolojik tıkanmaya, siyasi tıkanmaya cevap olacak, ideolojik boşluğu dolduracak donanıma sahibiz. 20. yüzyıldan kalma ve 21. yüzyılın devraldığı felsefik çöküş ve iflas yeni özgür yaşam felsefesinin gelişim şartı ve zeminidir. 21.yüzyılda kapitalist modernite felsefesini sonlandıran Reber APO’nun Hakikat Rejimidir. Yeni bir yaşam felsefesi ve hakikati temelinde yaşamı özgür kılmanın mümkün olduğu ortaya çıkmıştır. Hakikat rejimini kurmak özgürlük anlayışı ve zihniyetini hakim kılmaktır. Kapitalist moderniteye karşı alternatif olarak demokratik modernite bilinci, kültürü, estetiği, yaşam tarzını geliştirerek, özgürlüğü toplumsallaştırarak başarıyı yaratabiliriz. Başka türlü kadın özgürlük davasında başarı ölçüsü ortaya koyamayız.

‘Erkeği de katarak egemen zihniyete ve iktidara karşı birlikte mücadele’

Bu anlamda kadınlar olarak aktif, kendi özgürlüğünü yaratma mücadelesinin meşruluğuna inanarak ve güvenerek her alanda daha hamleci olmak gerekiyor. Sistemin saldırıları kadın merkezli yoğunlaşarak gelişiyor. Ortadoğu ve Kürdistan coğrafyası zaten yoğun ve acılı bir savaş içindedir. Bu nedenle bir görevimiz de halkı bölge ve dünya gerçeğine göre kendini savunmaya hazırlamaktır. Bu anlamda her yerde kadın savunma güçlerinin aktif mücadelesi, öncülüğü göze çarpmaktadır. Dünyayı etkileyen öz savunma bilincini geliştiren, bu konularda ihtiyacı ortaya koyan bir durum olduğuna inanıyoruz. Özel savaş politikalarıyla topluma yönelim, kadınlara yönelim üst boyuttadır. Bunları etkisiz kılmak, saldırıları boşa çıkarmak en önemli çalışmalardan biri olmaktadır. Son derece örgütlü ve topyekun gelişen saldırılara karşı örgütsüz ve özsavunmasız olunmayacağı anlaşılmıştır. Özsavunma örgütlenmesi ve gücü olmadan kendini savunmak, yaşamını korumak mümkün değildir. Bu nedenle önümüzdeki dönemde kadın özsavunmasını daha da geliştirmek hayati önemdedir.

Yine kadın öncülüklü bir toplumsal özgürlük iddiasına denk olarak özgürlük mücadelesine erkeğin de katılımını sağlamak gerekir. Özgürlük sorunu sadece kadının değil, erkeğin de sorunudur. Cinsiyetçilikle zehirlenmiş erkek gerçeğinin ciddi bir dönüşüm ve mücadeleyle yenilenmeye ihtiyacı vardır. Önderliğin ‘erkeği de katarak egemen zihniyete ve iktidara karşı birlikte mücadele’ perspektifi Rojhilat serhildanları ile pratikleşmiştir. Kadın özgürlük sorunu hiçbir zaman sadece kadınla sınırlı kalmaz. Çünkü tüm toplumun yaşamını ve özgürlük düzeyini belirlemekte. Cinsiyetçilikle mücadele ve cins mücadelemizin kapsamı oldukça genişlemiştir. Buna göre ideolojik-politik mücadeleyi yükseltmeye ihtiyaç var.

Nasıl yaşamalı, nasıl savaşmalı?

PAJK ideolojisi, kadın özgürlüğüne dayalı toplumsal özgürlük anlayışımızdır. Yaşamsallaştırma cins mücadelesini güçlendirmekten ve yükseltmekten geçmektedir. Cins mücadelesi, kadın mücadelesi tüm mücadelelerin kökeni, merkezidir. Erkek egemen dünyaya, zihniyete karşı kadın zihniyeti, ideolojisi ile mücadele edeceğiz. Mevcut durumda kapitalist uygarlıkla demokratik uygarlığın karşı karşıya gelişinin yeni bir çağı doğuracağını ve böyle bir savaşın, alt-üst oluşun içinde olduğumuzu söylüyoruz. Bu yüzden nasıl yaşamalı, nasıl savaşmalı konusu da önemli oluyor. Toplumsal yaşam projesi olarak konfederalizmi tartışmak, inşasını geliştirmek kendi sistemimizi kurumlaştırmanın güvencesidir.

Kadın özgürlüğünün kadın partisi, kadın ordulaşması, KJK olarak sistemleşmesini yaratması en büyük güvencemizdir. Tüm bunlara sahibiz ve buna göre de mücadeleyi yükseltme, ortaklaştırma ve tüm dünyada ortak mücadeleyi daha da geliştirme sorumluluğundayız. Kadın özgürlüğünün büyük militanlığı ve savaşçılığına sahibiz. Devrimin, mücadelemizin yarattığı muazzam imkanları güçlü bir öncülükle toplumsal devrime dönüştürme görevlerimiz bizi beklemektedir.

Bu 8 Mart’ın tüm bunlara vesile olması ve özgür yaşamı yaratma mücadelesinde önemli bir rol oynaması dileğiyle tüm kadınların ve Önderliğimizin 8 Mart’ını bir kez daha kutluyoruz. Herkese başarılar diliyoruz.