Sokağa çıkma yasaklarının yıl dönümünde Cizîr’de anma

Cizîr’de sokağa çıkma yasaklarının dönümünde konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Kürtler yok edilmek istendi ama yok olmadı” derken mücadelelerinden asla vazgeçmeyeceklerini söyledi.

Haber Merkezi- Cizîr’de 14 Aralık 2015 yılında ilan edilen ve 79 gün süren sokağa çıkma yasağının yıldönümünde açıklama yapıldı.

Açıklama Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları’nın katılımıyla gerçekleştirildi.

Açıklamada konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, ülkede defalarca OHAL ilan edildiğini hatırlatarak, “En son ilan edilen OHAL’de günlerce, haftalarca devam eden ablukalarda çok sayıda canımızı kaybettik. Burası adeta bir savaş alanına döndü. Cizre’de on binlerce kolluk kuvveti başka bir ülkeyi işgal etmeye gidiyormuşçasına Cizre’de operasyon gerçekleştirdi. Bodrumlarda adeta bir vahşet yaşandı. Cizre’de ve diğer illerde dünya tarihinde unutulmayacak vahşetlerden biri yaşandı. Kürdistan adeta savaş alanına döndü. Dün buraya gelirken yeniden anılmak için o dönem çekilmiş olan videoları izlemeye çalıştım. İnsan izlerken bile ürküyor” şeklinde konuştu.

‘Vahşet bodrumlarında insanlık katledildi’

Cizîr’de yaşananları deprem bölgelerinde yaşananlara benzeten Tülay Hatimoğulları, şunları söyledi: 

“Deprem bölgesinde yaşayan bir arkadaşınızım. Depremde Hatay’da Maraş’ta, Malatya’da yaşanan depremin aynısını burada insan eliyle, kolluk kuvveti eliyle gerçekleştirdiniz. Bunu kabul etmemiz mümkün değil. O vahşet bodrumlarında insanlık katledildi. Kürtler yok edilmek istendi ama Kürtler yok olmadı. Bu vahşi saldırıların sonucunda Kürt halkının biat etmeyeceğini, çökmeyeceğini, MGK’nin aldığı Kürt halkını Çöktürme Planını hayata fiilen geçirildiği halde burada bir geri adım atılmadığını hala Ankara, buradaki kolluk kuvveti ve Ankara’daki siyasi irade görmedi mi?”

‘Zerre geri adım atmış değiliz’

Tülay Hatimoğulları, Cizîr Halk Meclisi Eşbaşkanı Mehmet Tunç’un, “Bodrumların altında insanlık da çöktü hayatlar da” sözünü anımsatarak konuşmasına şöyle devam etti:

“Bu söz ablukaların özetiydi. Onların ve Kürt halkının özgürlük mücadelesi devam ediyor. Bundan hiçbir zerre geri adım atmış değiliz. Aziz Yural bir sağlık emekçisiydi. Aziz Yural burada Cizre’de yaralanmış bir kadına yardım etmeye çalışırken vurularak katledildi. Buradan kendisini de saygıyla anıyorum. Yine bu vahşet hikayesinde asla unutamayacağımız noktalardan biri Taybet Ana’dır. Taybet Ana, sokakta katledildi ve 7 gün boyunca cenazesinin alınmasına izin verilmedi. Bu mudur ölüye saygı, bu mudur dini vecibeleri yerine getirme anlayışı? Bir insan nasıl ölmüş ya da öldürülmüş olursa olsun o cenazenin toprakla buluşması bu coğrafyanın en önemli geleneklerindendir. İnancımız gereği de bunu böyle yerine getirmeliyiz. Ama insanların ölülerini bile toprağa vermesine izin vermediniz. İnsanların yasını tutmalarına izin vermediniz, öyle bir acımasız senaryoyu hayata geçirdiniz ki Cemile’nin ailesi cenazeyi günlerce derin dondurucuda tutmak zorunda kaldı.”

‘İsrail’in Filistin’e yaptığından farkı yoktu’

Mazlum Filistin halkı için gözyaşı dökenlerin, bu coğrafyada yaşayan Kürt halkı için acıyı reva gördüğünü ifaden eden Tülay Hatimoğulları, yaşananların ne düşman hukukunda ne de savaş hukukunda olduğunu söyledi. Tülay Hatimoğulları, “Bunu dünyadaki hiçbir zalim anlayış yapmaz, yapamaz. Ama ne yazık ki tarihe dönüp baktığımızda, İsrail bunu Gazze’de Filistinlilere yapıyor. Mescid-i Aksa'ya nasıl girdiyse Gazze’ye bu şekilde girmeye çalışan ve oradaki coğrafyayı insansızlaştırmak Filistinsizleştirmeye çalışan anlayışın aynısını biz ne yazık ki burada bir kere daha gördük. Bu zihniyetin bu iktidarın Kürt halkına yaptıklarından bir farkı yok. Biz mazlum Filistin halkının sonuna kadar yanında olduğumuzu belirtiyoruz. Acılarımız aynı, tarihsel siyasal olarak yaşadığımız süreçler ve acılar aynı. Bize burada bu vahşeti yaşatan zihniyetle İsrail’in Filistin’e yaşattığı zihniyet arasında hiçbir fark görmüyoruz” diye konuştu.

‘Öcalan’ın özgürlüğü herkesin talebi’

Konuşmasında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecride dikkati çeken Tülay Hatimoğulları, “Sayın Öcalan’dan 3 yılı aşkındır haber alınamıyor. Ağırlaştırılmış tecridin ortadan kaldırılması için 106 cezaevinde dönüşümlü açlık grevi başladı. Ülkenin sorunlarını anayasanın çiğnenmesine karşı hakkı ve hukuku savunmak bu ülkede hak ve adaleti savunmak ne yazık ki artık bir suç olarak görüldüğü için ‘ağırlaştırılmış tecrit kaldırılsın’ dediği için insanlara eziyet ediyorsunuz. Ağırlaştırılmış tecridin ne Türkiye anayasasında ne hukukunda ne de insanlık hukukunda yeri yoktur. Cezaevlerindeki tablo, daha da ağırlaşmadan tecrit kalkmalıdır. Sayın Öcalan üzerindeki bu tecridin kalkmasıyla beraber fiziki özgürlüğüne kavuşması, Kürt halkı başta olmak üzere bölge halkları ve Ortadoğu haklarının ortak talebidir” ifadelerini kullandı.

‘Kürt halkının haykırışını herkes duymak zorunda’

Tülay Hatimoğulları, konuşmasının sonunda mücadelelerin de zerre kadar geri adım atmayacaklarını kaydederek, “Kürt halkı yaşadığı bütün acılara rağmen, hala barış diyorsa bunun bir anlamı vardır. Anaların bu barış haykırışını, Kürt halkının demokratik çözümdeki haykırışını herkes duymak zorundadır. Herkes duyana kadar bu konuda hukuki ve siyasal gelişmeler sağlanana kadar mücadelemiz her yerde devam edecek. Mücadeleye ve barış demeye devam ediyoruz. Bizler kazanacağız, halklar kazanacak, Kürt halkı kazanacak” diye konuştu.