Cizîr yasaklarının üzerinden 8 yıl geçti: Yargılanan kimse yok

Cizîr ’de kadın, genç, bebek onlarca insanın yaşamını yitirdiği sokağa çıkma yasaklarının üzerinden 8 yıl geçmesine rağmen tek bir sorumlu dahi yargılanmadı.

SERPİL SAVUMLU

Haber Merkezi- Cizîr ’de Şırnak Valiliği tarafından 14 Aralık 2015’te ilan edilen sokağa çıkma yasağı tam 79 gün sürdü.  2 Mart 2016’da sona eren yasaklar boyunca 177’si üç ayrı binanın bodrum katında olmak üzere belirlenebilen 288 kişi yaşamını yitirdi. Raporlara göre bu kişilerden biri bebek, 41’i çocuk, 22’si ise kadındı. Bodrumlar dışında ayrıca doğmamış bebeklerden, 3 aylık Miray İnce’ye, annelere, gençlere kadar onlarca sivil, devlet şiddeti sonucu yaşamlarını yitirdi. Cizîr günlerce kimi noktalardan tanklar tarafından top atışlarıyla yoğun saldırılara maruz kaldı. Cizîr, insan hakları ihlallerinin en ağır günlerini yaşadı.

Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) o dönem hazırladığı raporda yer alan bilgilere göre; Cizîr’deki ablukada anne karnında katledilen ceninler de dahil henüz 3 aylık bir bebek olan Miray İnce ve her yaştan çocuk hayatını kaybetti. Üç çocuk annesi 32 yaşındaki Hediye Şen 8 kurşunla tarandı. Hediye Şen Cizîr ’de yaşamını yitiren ilk sivildi. Bişeng Garan 12 yaşındaydı. Ailesi ile sığındıkları bodrumdan çıktığında hedef oldu. 17 yaşındaki Nidar Sümer, oturduğu evin hemen yakınlarında hastaneye yakın bir yerde konuşlanan zırhlı araçlardan açılan ateşle yaralandı ve hayatını kaybetti. Cahide Çıkal mutfakta iken göğsüne ve karnına isabet eden şarapnel parçalarıyla öldü. 22 yaşındaki Zehra Uca katledildiğinde 8 aylık hamileydi. Hamile olan 32 yaşındaki Güler Yamalak evinin önünde karnından vuruldu. Bebeğini kaybetti.

Vahşet bodrumları

Cizîr ’deki bodrum katlarında insanlar yakıldı. Kimisi yaralıyken infaz edildi. Yaşamını yitirenler önce kimlik bilgileri açıklanmadan kimsesizler mezarlığına defnedildi. DNA eşleşmesinden sonra kimi cenazeler aileleri tarafından alınabildi. Yaşananlar sadece bununla da kalmadı katledilen insanların cenaze parçaları yıkılan binaların enkazıyla birlikte Cizîr ve Amed’de Dicle Nehri’ne döküldü. Cenazelerin neredeyse tamamının ya yanmış ya da parçalandığı için tanınamaz halde olduğu ortaya koyuldu. Ve aradan geçen 8 yıla karşın hala bodrumlarda kaç kişinin olduğu bilinmiyor ve cenazeleri bulunamayanlar var. Yaşananalar aynı zamanda “JİTEM, PÖH, JÖH” gibi paramiliter güçler tarafından kullanılan dijital medya hesaplarından paylaşılan fotoğraflarla da belgelendi.

‘Öldürülen herkes örgüt üyesi kabul edildi’

Cizîr ’de yaşananların hukuki sürecini takip eden Avukat Ramazan Demir, sokağa çıkma yasağı sırasında yaşamını yitirenlerle ilgili çok fazla bir yargısal süreç olmadığını belirtiyor. “Her ölüm olayı üzerine savcılığın kendiliğinden resen başlatması gereken ölüm soruşturması bu dosyalarda da yapılmış gibi görünse de aslında savcılık yeni ve meydana gelen ölümlerin sorumlularının, faillerinin ortaya çıkartılması için gereken soruşturma işlemlerinin hiçbirini yapmadan sonuca ulaştı” diyerek söze başlayan Ramazan Demir, konuşmasında özellikle şunlara dikkat çekti:

“Dosya içeriklerine baktığımızda istisnasız öldürülen herkesin örgüt üyesi olduğu kabulüyle delillerin toplandığı, toplanan delilerin de TEM Şube ve polis eli ile toplandığı, tutanakların da bu şekilde hazırlandığı, dolayısıyla faillerin olaydaki sorumluluğunu aklamaya yönelik işlemler yapıldığını görüyoruz. O yüzden teknik olarak aslında bağımsız ve tarafsız bir yargılama ve soruşturma sürecinden bahsedilemez. Bunlarla ilgili hiçbir gelişme yok. Savcılıklar hem Şırnak hem Silopi hem de Cizre ’de bütün dosyalarda tıpa tıp aynı kararı aynı hatalarla üstelik verdi.”

‘Etkili bir soruşturma yapılmadı’

Ramazan Demir, hiçbir şekilde özel bir soruşturmanın yapılmadığına işaret ederek, savcılıkların verdikleri kararlarda yazım yanlışlarının, mantık hatalarının bile aynı olduğunu vurguluyor. Ramazan Demir, “Ne bodrumlarda yakılarak öldürülen insanların ne de diğer ilk yasak sırasında anne karnında hayatını kaybeden bebekler için dahi herhangi bir etkili soruşturma yükümlülüğüne uygun işlem yapmadı savcılıklar. O yüzden aslında teknik anlamda bir yargılama olduğundan söz edilemez bizce. Bütün bunları zaten Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) yapılan duruşmalarda dile getirdik. Bu savcılık aşamasının, savcılık dosyalarının incelemelerinin bu dosyalar açısından bir başarı şansı tanımadığını, savcılığın bu dosyalarda taraf gibi davrandığını, bu soruşturma delillerini fail statüsündeki polislerin eliyle topladığını dolayısıyla her türlü tahrifata açık bir şekilde soruşturma yürütüldüğünü söyledik. Ancak buna karşı herhangi bir şey yapılmadı” şeklinde konuştu.

‘Askerler dosyada yok’

Bugüne kadar Cizîr için yapılan başvuruların hiçbirinde hiçbir soruşturma dosyasında tek bir polis dahi ifade vermedi. Buna özellikle dikkat çeken Ramazan Demir, konuşmasına şöyle devam ediyor:

 “Kendiliğinden bu insanlar ölmüş gibi. ‘Öldürülen de zaten çatışmada ve örgüt üyesi olduğu için zaten hukuka uygun bir ölümdür’. Takipsizlik kararı verdiler. Kamuoyundan biliyoruz tanklar kullanıldı şehir içinde sivil bölgelerde. Askerler dosyada yok. Dosyalarda askerlerin adı bile geçmiyor. Hiçbir yerde hiçbir askerin komutanın birliğin adı geçmiyor; göremiyoruz. Komple dosyalarda bütün o operasyondan silinmiş gibi hiçbir yerde geçmiyor. Operasyon planı yok. AHİM’de de biz bunu devletten istenmesini talep ettik. Devlet AİHM’deki savunmasında ‘operasyon planı gizlidir. Devlet sırrıdır veremeyiz’ dedi. Buradan tabi özellikle operasyonda yer alan askerlerin kimlikleri sonrasında çıkarılan yasayla hepsine dokunulmazlık zırhı sağlanmıştı. Askerlerin tamamen bu sürecin dışında tutulmak istendiğini hiçbir yerde adlarının geçirilmeyerek korumaya alındıklarını gördük soruşturma dosyalarında.”

‘AYM’de diğerleri gibi hareket etti’

Avukat Ramazan Demir, genel itibarıyla Cizîr ’deki ve Şırnak’taki sokağa çıkma yasağı sırasında hayatını kaybeden insanların dosyalarının aynı şekilde yürütüldüğünü belirterek, “Hepsinde öldürülen herkes örgüt üyesiymiş gibi bu ön kabulle soruşturmalar yürütüldü. Delil toplanmamış toplanmış gibi gösterilmiş. Ve hepsinde takipsizlik kararı verilerek kapatıldı. AHİM’de bu dosyalar aynı zaman da Anayasa Mahkemesi’nde de (AYM) devam ediyor diye reddetti başvuruları” diyor.

Ramazan Demir, konuşmasında AYM kararını da hatırlatıyor: “Genel kurul kararıyla Gazal Kolanç ve diğerleri pilot başvurusuyla bu dosyalara ilişkin görüşünü açıkladı. Savcılıkların yaptığı gibi AYM de bütün herkesi örgüt üyesi kabul etmiş, savcılığın tespit ettiğinin ötesine geçmemiş. Anayasal hak incelemesi yapması gereken mahkeme savcılık ne dediyse nasıl tespit yaptıysa polis nasıl tespit yaptıysa, polis nasıl bir sonuca vardıysa bire bir aynı sonuca vardı. Farklı hiçbir şey söylemedi ki biz özellikle polis tarafından tahrip edilen delillerin aslında bu dosyaların konusu edildiğini, delillerin karartıldığını, daha insanların cenazeleri çıkartılmadan yıkım işlemine başlandığını, olay yeri olması gereken bütün evlerin dozerle girilerek tamamen yıkıldığını dolayısıyla delillerin aslında nasıl karartıldığını insan bedenine ait parçaların çıktığını söyledik. Ancak AYM de savcılık gibi polisin askerin gidip olay yerinde biz 10 kişi ya da şu kadar kişiyi şöyle yakaladık, yanların da silah da vardı açıklamasıyla hareket etti. Bu insanların o silahları kullanıp kullanmadığı araştırılmadı. Silahların kime ait olduğu araştırılmadı. Operasyon sırasında kullanılan gücün orantılılığı tartışılmadı. İnsan bedenini yakacak ve paramparça edecek şekilde sivil yerleşim alanında kullanılan gücün orantılı olup olmadığı tartışılmadı. Olayda faillerin açığa çıkarılması yükümlülüğünün çok da önemli olmadığı minvalinde karar verildi. Biz zaten farklı bir sonuca ulaşmasını beklemiyorduk. AHİM kararından 4 yıl sonra bu karar verildi.”

Feride Yıldız nerede?

Hala kaç kişinin öldüğünün net olmadığını kaydeden Ramazan Demir, “Failler yargılanamadı; kim nerede bilmiyoruz. Şu an kaç kişi ölmüş bilmiyoruz. Cenazesi bulunamayan insanlar var. Mesela Feride Yıldız nerede bilmiyoruz. Muhtemelen TOKİ’lerin altında temelde bir yerde kaldı diye tahmin ediyoruz. Hala onun davası devam ediyor. Avrupa Konseyi’ne ve AİHM’e Türkiye, kaç ölüm olayı olduğunu belgelendiremedi. Tam olarak kaç kişinin öldüğü ve nasıl öldüğüne dair devlette herhangi bir kayıt tutmamış” diyerek,  AİHM’e yeni başvuruların olduğu bilgisini paylaşan Ramazan Demir, şu ana kadar 20’ye yakın başvurunun olduğunu ancak AİHM’in henüz bunlara yanıt vermediğini aktarıyor. Ramazan Demir son olarak, “Sadece başvuruların kayda alındığına ilişkin bir belge geldi. Daha AİHM dosyalarının esasına incelemeye karar vermedi. Onu bekliyoruz. O biraz zaman alan süreç zaten. Ancak daha önce kendi önüne geldiği ve inceleme yaptığı bir konu olduğu için hızlı ve etkili bir inceleme bekliyoruz AİHM’den” diye ifade etti.