Nuray Özdoğan: Deprem bölgesindeki işkence suçları soruşturulmadı

Deprem bölgesinde “yağma” iddiasıyla ortaya çıkan işkence olaylarına ilişkin herhangi bir soruşturmanın başlatılmadığına işaret eden HDP’li Nuray Özdoğan, “İşkence suçları, iktidardakilerin açıklamalarıyla tetiklendi ve yaygınlaştı” dedi.

SARYA DENİZ

Haber Merkezi- Mereş merkezli 6 Şubat’ta meydana gelen iki büyük depremde 11 kentte büyük yıkım yaşandı. Arama kurtarma çalışmaları geç başladı, yardımlar zamanında yetiştirilmedi. Arama kurtarma çalışmaları sona ererken, enkaz kaldırma çalışmaları başladı.

Devletin deprem bölgesine geç gitmesine karşı başlayan tepkiler sürerken, “yağma” iddiaları gündeme getirildi! Ardından güvenlik güçlerinin deprem bölgesinde işkence ettiği insanların görüntüleri peş peşe ortaya çıktı.

Bakanların açıklamaları birbiriyle çelişti

Türk Adalet Bakanı Bekir Bozdağ deprem bölgesinde 75 yağmalama olayında 64 şüpheli hakkında işlem yapıldığını bunlardan 57’sinin de tutuklandığını açıklarken, Türk İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise 13 Şubat'ta Mereş’te yaptığı açıklamada "Kahramanmaraş merkezli deprem afetini yönettiğimiz şu süreçte yaşadığımız tek güvenlik sorunu yağmacılık değil, yalancılıktır" dedi.  Süleyman Soylu, bu bölgede güvenliği sağlamak için yaklaşık 80 bin kişiye ek olarak 5 bin bekçi gönderdiklerini belirterek, bekçilerin gece boyunca sokaklarda dolaşacağını söyledi.

Deprem bölgesinde gözaltında işkence ile ölüm

Binlerce can enkaz altında kurtarılmayı beklerken, “yağma” iddiaları insanları karşı karşıya getirdi. Yusuf ve Mehmet kardeşler Hatay'ın Antakya ilçesinde ailelerinin ilaç ihtiyacını karşılamak için girdikleri eczanede yağmacı oldukları yayılması sonucu darp edildi. Hatay'ın Altınözü ilçesine bağlı Büyükburç Köyü'nde ise 11 Şubat'ta kardeşiyle birlikte gözaltına alınan Ahmet Güreşçi götürüldüğü Altınözü Jandarma Karakolu'nda darp edildi. Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Ahmet Güreşçi’nin gözaltında işkence ile katledildiğini açıkladı. Bölgedeki işkence olayları ile ilgili olarak avukatlar suç duyurularında bulundu.  ÇHD, İçişleri Bakanlığı’na bağlı kolluğun özel harekat birimlerinin olduğunu tahmin ettikleri üniformalı ve silahlı kişi ve grupların plakasız araçlarla Hatay’da bulunduklarını paylaştı.

HDP’den işkence olaylarına ilişkin suç duyurusu

Öte yandan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu ile parti avukatları da deprem bölgesindeki linçler, saldırılar ve işkencelere dair suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusu dilekçesinde, İçişleri Bakanı, Vali, Vali Yardımcıları, Emniyet müdürleri, fiili bizzat işlemiş ve/veya iştirak etmiş kamu görevlileri ve fiili bizzat işlemiş ve/veya iştirak etmiş kamu görevlisi olmayan kişilerin soruşturulması istendi.

Suç duyurusunda suç görüntüleri delilleriyle birlikte yer alırken ilgili kişiler hakkında, “işkence suçu”, “eziyet suçu”, “görevi kötüye kullanma”, “kasten yaralama”, “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi”, “hakaret”, “kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma” suçlarından işlem yapılması talep edildi.

İşkence olaylarına ilişkin soruşturma başlatılmadı

HDP, ayrıca Hatay’ın İskenderun ilçesinde aralarında HDP İskenderun Yöneticisi Rıdvan Atman’ın da bulunduğu 10 kişiye işkence yapılmasıyla ilgili suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusunda, Hatay Valisi ve Emniyet Müdürü, İskenderun İlçe Emniyet Müdürü ve işkence fiilini işlemiş olduğu belirtilen kamu görevlileri hakkında, işkence suçunu işlemekten işlem yapılması istendi. Ancak işkence olaylarına ilişkin herhangi bir soruşturma başlatılmadı.

 ‘Devlet hiçbir mekanizmasını harekete geçirmedi’

HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Eş Sözcüsü Nuray Özdoğan, depremin ilk gününden itibaren deprem bölgelerinde gelişen ya da geliştirilmek istenen olaylara ilişkin ajansımıza konuştu. Türkiye’nin ilk kez deprem yaşamadığını hatırlatan Nuray Özdoğan, ülkenin bu konuda hem yapısal hem de deprem olduktan sonra birçok olanak ve mekanizmasının olduğuna işaret etti.

Tüm bu olanakların kullanılmadığını vurgulayan Nuray Özdoğan, “Mesele şu. Bu büyük afette öncelikli ilk iki üç gün zaten hiçbir şekilde girişimde bulunulmadı. Devletin hiçbir mekanizması harekete geçmedi. Çok daha sonra yavaş yavaş bölgeye gitmeye başladılar. Devlet elindeki askeri, askerin elindeki tüm olanakları kişilerin veya özel kurumların elindeki tüm olanakları kullanmadı. Oysaki iş makinaları, kurtarma makinaları, her türlü yardım malzemesini alma ve hızlıca bölgeye nakletme yetkisi vardı. Ancak devlet elindeki gücü kullanmadı. Bu süreci kolaylaştırmak ve insanlar için arama kurtarma faaliyeti tercih etmedi” şeklinde konuştu. 

‘OHAL koşulları yoktu’

Afetin sonuçlarının büyük olduğuna dikkati çeken Nuray Özdoğan, “Aslında oluşum sebebi insanların can ve mal güvenliğini korumakken tam tersi insanlar enkaz altında gerçekten tabiri caiz ise bağıra bağıra öldüler” dedi. İnsanların cenazelerini aradıklarını söyleyen Nuray Özdoğan, yaşanan sürecin insanlarda büyük kırgınlık ve öfke yarattığını ifade etti.  Tüm bu yaşananlar içinde iktidarın OHAL ilan ettiğini dile getiren Nuray Özdoğan,  “OHAL ilan koşulları yoktu. Elbette ki bir seferberlik olmalıydı ama bu seferberlik arama kurtarma ve yardım faaliyeti için olmalıydı. OHAL tümüyle güvenlik politikalarını uygulamak amaçlı kullanılan bir yetki. Buna da hükümet yağma haberlerini gerekçe yaptı. Adalet Bakanı önce sayı açıkladı. OHAL ilanı için gerekçe gösterilen şey dört gün sonra inkar edildi.”

‘Devlet en iyi bildiği şiddeti devreye soktu’

Yağma ve işkence görüntülerine değinen Nuray Özdoğan, bu görüntülerin bilinçli olarak servis edildiğini düşündüklerini söyledi. Bir korku iklimi yaratılmak istendiğini belirten Nuray Özdoğan, “Çünkü bu kadar büyük afette insanları kurtarmak yerine doğacak olan öfkeyi bastırmak istediler. Devletin mekanizmalarına bu şiddet olarak yansıyor. Şimdiye kadar bu iktidarın yaptığı şey şiddet araçlarını kullanarak bu ülkeyi yönetmekti. Devlet en iyi bildiği şeyi yaptı ve şiddeti yine devreye soktu” şeklinde konuştu.

‘Paramiliter gruplarla korku iklimi yaratıldı’

Kimi paramiliter gruplar üzerinden korku ikliminin yaratılmaya çalışıldığına işaret ederek, çok fazla işkence haberinin yayıldığına vurgu yapan Nuray Özdoğan, şunları kaydetti: “Biz genel olarak bu işkence suçlarının iktidardakilerin açıklamalarıyla beraber tetiklendiğini ve yaygınlaştığını düşünüyoruz. Bununla ilgili olarak hem yetkililer hakkında hem de suç işleyenler hakkında bir suç duyurusunda bulunduk ama henüz hiçbir savcılığın bu konuda harekete geçtiğini görmedik. En son Hatay’da bir vakada bir kişi gözaltındayken gördüğü işkence sebebi ile öldü. Raporları geldi ailenin iddiası var diğer gözaltına alınan bireylerin iddiaları var. Ağır darp ve işkenceye maruz kalınıyor ve ardından da gözaltında ölüm haberi geliyor. Bu konuda hem hukuk kurumları hem biz ve vekillerimiz sürece müdahil olduk.”

‘Korku iklimi mülteciler üzerinden yapıldı’

Kasıtlı bir korku yaratılmaya çalışıldığını ve bunun özellikle en korumasız grup olan mülteciler üzerinden yapıldığını sözlerine ekleyen Nuray Özdoğan, “Buradan bir meşruluk sağlanmaya oradaki ırkçı politikaların yarattığı zeminden bir fayda sağlamaya çalışmak gibi çirkin, ahlak dışı sistem izlemeye çalıştılar” dedi. 

‘Bu enkazdan birlikte çıkabiliriz’

Özellikle bir grubu bir kesimi hedef alan yaygın işkence suçlarının Türkiye’de genelde cezasızlık politikasının ürünü olduğunu söyleyen Nuray Özdoğan, ülkede bu konuda bir hafızanın olduğunu dile getirdi. Nuray Özdoğan, son olarak şunları söyledi: “Bir yandan tetikte olmamız lazım. Ayrımcılığın ve ırkçılığın yaygınlaştırıldığı bir ülkede bu kadar büyük acıyla beraber trajik sonuçlara yol açabilir. Mesele dayanışmayı öne çıkartmak, birlikte bu enkazdan çıkmayı öne çıkartmak. Bu dayanışmayı aslında siyasal bir birlikteliğe de dönüştürerek bu büyük enkazdan hem deprem afetinden kaynaklı hem de bu siyasi enkazın altından birlikte çıkmak mesele. Kamuoyuna da çağrımız bu olur.”