Mirabel Kardeşlerin mücadele ateşi direnişle harlanıyor

Mirabel Kardeşlerin ardından gelişen mücadelede olduğu gibi bugün kadınlar, katledilen kız kardeşlerinin ardından mücadele ve direnişten vazgeçmiyor. Kadınlar 63 yıl sonra 21’inci yüzyılda direnişin tarihini yazıyor.

SARYA DENİZ

Haber Merkezi- 25 Kasım, 1960 yılından günümüze tüm dünya kadınlarına mücadele ve direniş çağrısında bulunuyor.  Mirabel Kardeşler, diktatörlüğe karşı kadınların ve toplumun kurtuluş mücadelesinde, kadın öncülüğünün örneklerinden biri oldu.

Dominik Cumhuriyeti’nde faşist diktatörlüğe karşı verdikleri direnişle tarih sayfalarına isimlerini yazdıran Mirabel Kardeşler, 25 Kasım’da tecavüz edilerek katledildiler. Patria, Minerva ve María Teresa Trujillo yönetimine karşı insan hakları ve demokrasi mücadelesi verdikleri için defalarca tutuklandı ve işkenceye maruz kaldı. Üç kız kardeşten birinin kod adının “Kelebek” olmasından esinlenilerek Mirabeller aynı zamanda “Kelebekler” adıyla tanındı ve anıldı. Mirabel Kardeşlerin tutuklanmasına rağmen mücadelelerinden vazgeçmemesi diktatörlük için bir sonraki sonu hızlandırdı. Hayatları boyunca yaşamın her alanında baskıya maruz kalan kardeşler, önce hedef gösterildi. Bu aynı zamanda kardeşlerle ilgili katillere de bir mesajdı.

Sembol oldular

Hapishane ziyaretinden dönen üç kız kardeşe önce tecavüz edildi ardından katledildiler. Mirabellerin cesetleri bir uçurumdan aşağı atılmıştı. Diktatör yanlısı basın katliama “trafik kazası” dedi. Ancak bu haberlere kimse inanmadı.  O tarihten sonra kelebeklerin etkisi tüm ülkeyi etkisi altına aldı. Kadınların ve toplumun direnişi Mirabel Kardeşlerin mücadelesi ile güçlendi. Diktatörlük yıkıldı. Diktatörlüğün yıkılmasında büyük rol oynayan ve katledilen Mirabel Kardeşler 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nün sembolü oldu.

1999’dan bu yana kadınlar sokakta

Güney Amerikalı ve Karayipli kadınlar ilk kez Mirabel Kardeşlerin ismine sahip çıkarak kongrelerinde 25 Kasım’ı ilan etti. 25 Kasım ondan sonra şiddetle mücadele günü olarak anılmaya başlandı. Dünyanın her yerinde karşılığını bulan 25 Kasım, şiddetin devlet şiddetiyle de nasıl iç içe geçtiğini özetleyen ve kadın mücadelesinin ne kadar gerekli olduğunu ifade eden bir gün. Aynı zamanda kadınların talepleri ile şiddete karşı sokaklara çıktığı da bir tarih.  Birleşmiş Milletler (BM) ise 25 Kasım’ı 1999’da resmi olarak tanıdı ve o zamandan bu yana kadınlar dünyanın her yerinde şiddete karşı alanlara çıktı.

‘Bahane Yok!’

UNWOMEN, 25 Kasım günü başlayacak ve 10 Aralık İnsan Hakları Günü’ne kadar sürecek olan kampanyasını bu yıl da düzenliyor. Bu yıl da kadınların etkinlik rengi turuncu ve kadınlara “Unite/Birleşin” şeklinde sesleniliyor. Kadınlara ve kız çocuklarına şiddettin son bulması için çağrıda bulunan örgüt, ülkelere “Kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddeti önlemek için yatırım yapın” diyor. Bu yıl aynı zamanda hükümetler, kadın ve kız çocukları ile ilgili çalışmalarını paylaşmaya çağrılıyor. UNWOMEN’ın bu yılki sloganı ise “#Bahane Yok!”

‘Şiddet rapor edilmiyor’

UNWOMEN, kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddetin çoğunlukla rapor edilmediğine dikkati çekerek fiziksel, cinsel ve psikolojik biçimlerde kendini gösteren şiddet de şu şekilde sıralıyor:

“*Yakın partnerden kaynaklanan şiddet (dayak, psikolojik istismar, evlilik içi tecavüz, kadın cinayeti);

*Cinsel şiddet ve taciz (tecavüz, zorla cinsel eylemler, istenmeyen cinsel yaklaşımlar, çocukların cinsel istismarı, zorla evlendirme, sokak tacizi, ısrarlı takip, siber taciz);

*İnsan ticareti (kölelik, cinsel sömürü);

*kadın sünneti ve çocuk evliliği

*Zorla evlendirilen çocuklar”

Kadınların önüne şiddeti iktidar koyuyor

Kadına yönelik şiddet Türkiye’de artarak devam ediyor. Kendi yaşamlarında söz sahibi olmak isteyen kadınlar, evlerinde, sokaklarda, iş yerlerinde erkekler tarafından katlediliyor. Bugün Türkiye’de son 10 ayda 264 kadın erkekler tarafından katledildi; 164 kadın ve 24 çocuğun ölümü de kayıtlara şüpheli olarak geçti. Kadını ‘aile’’ kavramı içine hapseden ve kamusal alandan çıkarmaya çalışan AKP iktidarı özellikle son seçimin ardından gerçekleştirdiği ittifaklarıyla kadınların kazanımlarını daha da hedefi haline getiriyor. Kadını yok sayan iktidar bloğu kendine “uygun” ya da ‘makbul’ olamayan kadınların önüne şiddet silahını da kendisi koyuyor.

Şiddet katmanlı hale geldi

2023 hedefleri ile kadınlara vaatlerde bulunan iktidar hiçbir zaman sözünü tutmadı, adımlarını da kadınlardan yana atmadı. 2023 yılının 25 Kasım’ında da her şey olduğu gibi kaldı. Cumhuriyetin 100’üncü yılı nedeniyle anlamlandırılan 2023’te şiddet daha katmanlı hale geldi. 2023 yılı için açıklanan 100’e yakın hedef yazıda kaldı. Kadınlar işsizliğin pençesinde kıvranırken yaşanan ekonomik krizle birlikte açlığa mahkum edildi. Kadın işsizliği endişe verici boyutlara ulaştı. Kadınlar ve çocuklar temel gıda maddelerine dahi erişemezken tahmin edilenden çok daha fazla çocuk okuldan ayrılıp çalışmak zorunda bırakıldı. Okulu bırakanlar, erken yaşta evlendirilenler, çalışmak zorunda olanlar ve her türlü istismara karşı korumasız kalanlar şiddet veri tablolarında yerini aldı.

Siyasetçi kadınlara engelleme ve şiddet

Halkların Demokratik Partisi’nde (HDP) siyaset üreten ülke tarihinde görülmemiş bir baskıya maruz kaldı. "Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve ortadan kaldırmayı amaçladığı" gerekçesiyle HDP’nin kapatılması ve partinin eş genel başkanları Mithat Sancar ve Pervin Buldan'ın da bulunduğu 687 üyeye siyasi yasak getirilmesi talep edildi. HDP üyesi birçok isim gözaltına alındı; tutuklandı. Bunların çoğunluğu kadınlardı. Kadınlara anadillerinde savunma yapmaları yasaklandı. Bunun birçok örneği yaşandı. Özgür Kadın Hareketi (TJA) Sözcüsü Ayşe Gökkan’ın görülen 20’nci duruşmasında anadilinde savuma yapmasına izin verilmedi. Mardin'in Nusaybin ilçesinde 21 Mart 2010'da kutlanan Newroz'u tertip eden komite üyelerine açılan davanın duruşmasında Kürtçe savunmaya izin verilmedi. Demokratik Toplum Kongresi Eş Başkanı Leyla Güven ve HDP Amed İl Eş Başkanı Hülya Alökmen’in Kürtçe savunma yapmaları Türkçe bildikleri gerekçesi ile reddedildi.

Türkiye diktatörün izinde

Kendi karşısında olan tüm kadınları düşmanlaştıran iktidar, 63 yıl önce diktatörlüğün yapmaya çalıştığının benzerlerini hayata geçirmeye çalışıyor. Diktatörlüğe karşı mücadele veren ve devlet tarafından katledilen Mirabel Kardeşlerin izinden giden kadınlar, bu sebepten Türkiye devletinin en vahşi haliyle karşı karşıya kalıyor. Rojava’da devrimin öncüsü olan, bu devrimin kazanımlarını koruyan, anlatan, duyuran kadınlar katlediliyor. Türkiye’nin doğusunda kayyımlarla çevrelenen hayatta kadınların örgütlenmesinin önüne geçmek için her şey yapılıyor. Kadınlar üzerinden geliştirilen baskı politikaları bizzat üniformalı kişiler tarafından şiddet, taciz ve tecavüzle sonuçlanıyor. Neredeyse her sokaktan bir şiddet hikayesinin çıktığı coğrafyada failler cezasızlık zırhlarıyla kuşatılıyor.

Kadınlar ateşi harlıyor

Bugün Mirabel Kardeşlerin mücadelesinden ilham alan kadınlar, 21’inci yüzyılı kadınların yüzyılı yapmakta kararlı. Dayatılan ataerkil sistemi reddeden kadınlar, özgür bir yaşam ve gelecek için çalışıyor. Bu yüzdendir ki Türkiye ve Kürdistan topraklarında kadınlar hedef alınıyor ve katlediliyor. Bugün Kürt kadınlarının isyanı tüm dünyada ‘Jin, jiyan, azadi’ sloganıyla dünyanın birçok noktasında yankılanıyor. Mirabel Kardeşlerin katledilmesinden 63 yıl sonra aynı şekilde diktatörlerin hedefi olan kadınlar, halk ayaklanmalarının kıvılcımlarını harlamaktan geri durmuyor.  İşte tam da bu yüzden Hevrîn Xelef, Nûjiyan, Rojîn, Viyan, Nagihan, Sewe, Sara, Deniz… katledildiler.

Kadınlar silahlardan daha güçlü

Ancak tıpkı Mirabel Kardeşlerin ardından gelişen mücadele gibi bugün kadınlar, katledilen yoldaşlarının ardından mücadele ve direnişten vazgeçmiyor. Bugün Türkiye’de Galatasaray Meydanı’ndan seslenenler, cezaevlerinde tutsak edilenler, barış için meydanları boş bırakmayanlar, Rojava’da Kadın Devrimi’ne öncülük edenler, Filistin’de sürülenler her an her zaman direnen kadınların tüm silahlardan daha güçlü olduğunu gösteriyorlar.