EŞİK: Eşitsizliği pekiştiren her söz her eylem şiddetin sebebidir

EŞİK, kadın erkek eşitsizliğini pekiştiren her söz, her eylem ya da eylemsizliğin şiddetin sebebi olduğuna dikkat çekerek, “Sesimizin sözümüzün ulaştığı her yerde, cinsiyet eşitsizliğinin şiddetle hatta ölümle sonuçlandığını anlatacağız” dedi.

Haber Merkezi- Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK), 25 Kasım Kadına Karşı Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü’ne ilişkin yazılı açıklama yaptı. Açıklamada, kadınlar olarak her yıl olduğu gibi ülkenin her yerinde 25 Kasım nedeniyle bir dizi etkinlikler düzenlendiğine işaret edildi.

‘Kaç kadının öldürüldüğünü saymak zorunda bırakılıyoruz’

25 Kasım 1960 tarihinde Dominik Cumhuriyeti’nde diktatör Trujillo'nun emriyle vahşice öldürülen üç siyasi kadın aktivist olan Mirabel kardeşlerin anıldığı açıklamada, “Erkeklerin kadınlara hükmetme isteği ve zorbalığı yüzünden ülkemizde katledilen yüz binlerce kadından adı aklımıza kazınan Güldünyalar, Özgecanlar, Gülistanlar’dan bahsediyoruz. En temel insan hakkından; yaşam hakkından söz ederken kaç kadının öldürüldüğünü saymak zorunda bırakılıyoruz. Bu yıl da ‘Kim bilir kaçıncı kez bu ülkede kadınlar sadece kadın oldukları ve boyun eğmedikleri için şiddete maruz kalıyor, günde en az 3’ü katlediliyor, farkında mısınız?’ diyeceğiz” denildi.

‘Cinsiyet eşitsizliğinin şiddetle, ölümle sonuçlandığını anlatacağız’

Her geçen giderek artan çocuk cinsel istismarını önlemek için hiçbir şey yapılmaması karşısında sözcüklerin boğazlarına dizildiğinin ifade edildiği açıklamada, şöyle denildi:

“Çocukları ‘evlilik’ adı altında veya devletin eğitimi ihale ettiği paralel kuruluşların sözüm ona koruması altındayken istismar edenlerle; cinsel istismarcıları affedenlerle ve çocukları cinsel obje olarak görüp karma eğitime karşı çıkanlarla aynı göğün altında yaşıyor olmaktan dolayı tarifsiz bir acı duymamız bizleri mücadeleden alıkoymuyor, tam aksine öfkemizi büyütüyor. ‘Neden kadına ve çocuklara şiddet yıldan yıla artıyor?’ diye soracağız. Yanıtı yine bizler vereceğiz. Sesimizin sözümüzün ulaştığı her yerde, cinsiyet eşitsizliğinin şiddetle hatta ölümle sonuçlandığını anlatacak; asıl sebep, eşitsizliği pekiştiren her söz ya da sessizlik, her eylem ya da eylemsizliktir diyeceğiz.”

‘İstanbul Sözleşmesi’nden çıkışla sorumluluklar terk edildi’

“Yargı felç, adalet rafta, cezasızlık normalleşti, şiddetle mücadele yasaları devre dışı bırakıldı” denilen açıklamada, kadınlara karşı şiddetin temel sebebini cinsiyet eşitsizliği olarak tanımlayan İstanbul Sözleşmesi’nden hukuksuz çıkışla, Sözleşme’nin şiddetle mücadelede devlete yüklediği önleyici sorumlulukların da terkedildiğine vurgu yapıldı. Topluma anlatılanın aksine Sözleşme’den çıkılmasının asıl nedeni bu tanım ve yükümlülükler olduğuna işaret edilen açıklamada, “Hukuksuz çıkış kararı potansiyel failleri cesaretlendirirken, kadınların şiddete karşı direnme gücünü zayıflattı” diye kaydedildi.

‘28 Kasım’da yine Danıştay’da olacağız’

Danıştay’da süren İstanbul Sözleşmesi davasının duruşmaları için 28 Kasım’da yine Danıştay’da olacaklarının hatırlatıldığı açıklamada, “İstanbul Sözleşmesi’ni savunmaya, ‘Sözleşme’den çıkış hukuksuzdur’ demeye devam edeceğiz. Sözleşme’nin her bir maddesi Anayasa’nın 90. maddesi ve 6251 Sayılı Yasa gereğince yasa hükmündedir ve hala yürürlüktedir. Mücadeleden vazgeçmeyeceğiz” diye ifade edildi.

Bir gecede Anayasa’nın onlarca maddesi ihlal edilerek Sözleşme’den çıkılmasına karşı yürüttükleri mücadelenin salt şiddetsiz hayat hakkı ve kadın erkek eşitliğini savunmak olmadığının vurgulandığı açıklamada, “Aynı zamanda Anayasa’ya ve ülkenin hukuk güvenliğine de sahip çıkma mücadelesidir. Bugün karşı karşıya kaldığımız, Anayasal düzeni askıya alma ve istisnasız her vatandaşın hukuk güvenliğini tehlikeye atma girişimine sessiz kalmayacağız” diye belirtildi.

‘Ailenin asıl düşmanının şiddet olduğu gerçeğinin üzeri kapatılıyor’

İstanbul Sözleşmesi’nin ulusal mevzuatta tamamlayıcısı olarak hazırlanan 6284 sayılı Şiddetle Mücadele Yasası’nın, çarpıtılmış iddialarla aşındırıldığı için uygulamada çoğu zaman devre dışı bırakıldığına dikkat çekilen açıklamada şöyle denildi:

“Amacı, kadınları ve çocukları şiddetten korumak olan bu Yasa da aile düşmanı ilan edildi. Ailenin asıl düşmanının şiddet olduğu gerçeğinin üzeri kapatılıyor, kadınlar şiddete boyun eğsin, şikayet etmesin isteniyor. Kadınlara karşı işlenen suçların yargılanmasında cinsiyetçi şekilde uygulanan iyi hal, haksız tahrik gibi ceza indirimlerinin, şiddetin artarak devam etmesindeki etkisini yüzlerce örnekle yıllardır anlatıyoruz. Cezasızlık politikalarının özellikle son 3 yılda getirildiği durum ise failleri değil, mağdurları cezalandırmaya dönüştü.”

‘Siyasetçiler, kadınlar, gazeteciler infaz sisteminden yararlandırılmadı’

Şiddet failleri yakalansa da mahkemelerde verilen cezanın Meclis’te infaz düzenlemesi adı altında affedildiğine işaret edilen açıklamada, “Kadın katilleri ve tecavüzcüler salıveriliyor, cezasızlık bu suçları körüklüyor. Covid önlemleri bitti ama, Nisan 2020’den bu yana Covid izni adı altında uygulanan af halen bitmedi” denildi. Açıklamada, siyasi suçluların, barınma hakkını arayan öğrencilerin, haber yapan gazetecilerin, milletvekillerinin, belediye başkanlarının, siyasetçilerin ve Anayasal hakkını kullanarak sokak protestosu yapan kadınlar da dahil hiç kimsenin 31 Temmuz’da yürürlüğe giren infaz sisteminden yararlandırılmadığına vurgu yapıldı.

‘İtaat eden birer varlıktan ibaret olmamızı istiyorlar’

“Organize eşitlik karşıtları doğduğumuzda babamıza, evlendiğimizde kocamıza, yaşlandığımızda oğlumuza itaat eden birer varlıktan ibaret olmamızı istiyorlar. İktidarla el ele, hiçbir hak iddia etmeden, şikayet etmeden, erkeklerin çıkardığı savaşlar için asker, neoliberal düzeninin dönmesi için ucuz işçi doğurmamızı, tek başımıza bakıp büyütmemizi türlü şekillerde dayatıyorlar” denilen açıklamada, aynı çevrelerin kadın haklarını savunan kadınları, LGBTİ+’ları, sanatçıları ve sporcu kadınları, muhalif kadın siyasetçileri aile düşmanı ilan ederek şiddet kültürünü ve eşitsizlik fikrini körüklediğine dikkat çekildi.

‘Savaşsız, şiddetsiz bir dünya mümkün’

Savaşsız, şiddetsiz ve kaynakların eşit paylaşıldığı bir dünyanın herkesin çabasıyla mümkün olduğuna vurgu yapılan açıklamanın devamında şu ifadeler yer aldı:

“Dünyada yükselen savaş, ayrımcılık, ırkçılık iklimi ve ekolojik kriz bütün ülkeleri etkiliyor. Yanı başımızdaki ülkelerde süren savaşlar bütün hayatımızı ateş çemberiyle sardı. Filistin’de binlerce çocuk ve kadın kırıma uğratılırken kınamanın yetmediği bir insanlık sınavındayız.  Genç yaşlı, yoksul zengin, dindar dindar olmayan, köylü kentli, A partili B partili fark etmeksizin demokrasiden, adaletten, eşitlikten, hukuktan, eşit paylaşımdan yana vicdan sahibi herkesin, tüm bunların ve kadın erkek eşitsizliğinin diğer bütün eşitsizlikler kadar önemli olduğunu görmesi ve sorumluluk alması gereken gün bugündür. Eşitlik ve özgürlük mücadelesine katılan kadınlar bu sorumluluğu tarih boyunca aldı, almaya devam ediyor. Yaşasın kadın dayanışması!”