‘Kadın Koruma Evleri’ kadınlar için güvenli bir sığınak

Cizîr Bölgesi’ndeki Kadın Koruma Evleri, kadınları sadece korumakla yetinmiyor, ayrıca kadınlara mesleki, sanatsal eğitimlerin yanı sıra, bilinç düzeylerinin gelişmesi içinde bir dizi programı hayata geçiriyor.

EBÎR MUHEMED

Qamışlo- Kadın Koruma Evleri, 2015 yılında Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Kadın Kurulu, Kongra Star Koordinasyonu, Kadın Evi ve Cizîr Bölgesi’ndeki İç Güvenlik Güçleri- Kadın Güvenliği Koordinasyonu tarafından kuruldu. Kadın Koruma Evleri, şiddete maruz kalan kadınlar için kurulurken, birçok kadın sorunları güvenli ve hukuki bir şekilde çözülene kadar bu evlere yerleştiriliyor. Kadın Komitesi, geçici merkezler ve kalıcı merkezler olmak üzere üç bölümden oluşan bu sistemle onlarca kadını katledilmekten kurtardı. Kadın Koruma Evleri’ne bir yılda toplamda 84 kadın yerleştirilirken, bu davalardan 77’si de hukuki ve barışçıl yollarla çözüldü. Şu anda Kadın Koruma Evi'nde 7 kadın kaldı ve onlar için de çalışma yürütülüyor.

Kadınları desteklediler

Cizîr Bölgesi Kadın Meclisi Başkanı Evîn Paşo, Kadın Koruma Evi sisteminin amacını ve önemini şöyle değerlendirdi: "Rojava Kürdistan Devrimi'nde kadınlar ve gençler, kadınları şiddetten korumak için geliştirdikleri projelerle önemli rol oynadılar. Özyönetim organlarından biri olan Kadın Meclisi'nin amacı, Özyönetim sistemi içerisinde, kurum ve kuruluşlarda ve ayrıca toplumda kadınların sorunlarına yanıt vermek ve çözüm bulmaktır. Meclisin kuruluşundan bu yana temel görevlerinden biri toplumun meşru gördüğü şiddete karşı kadın koruma evlerini inşa etmektir. Amacımız sadece bu kadınları korumak, onlara bir yer sağlamak ve yaşamsal ihtiyaçlarını sağlamak değildir, aynı zamanda onları geliştirmeyi ve güçlendirmeyi de hedefledik. Onlarca kadın, Kadın Koruma Evi'ne girdiğinde okuma yazma bilmiyordu, onlara eğitim verdik. Ayrıca bilinçlendirme eğitimleri verilmekte, aynı zamanda sanat ve el sanatlarını geliştirme fırsatları da bulunmaktadır. Biz istiyoruz ki bu kadınlar normal hayatlarına devam edebilsinler, aileleri onlara sahip çıkmazsa Kadın Meclisi, Kongra Star ve Kadın Güvenliği onlara aile olabilir. Diğer isteğimiz ise kendilerine güvenebilmeleri ve kendilerini destekleyebilmeleridir."

Kadınların haklarının kazanılması amacıyla Kadın Koruma Evleri’ne sığınan kadınların haklarını hukuki bir şekilde mahkemelere bir dava olarak sunduklarını kaydeden Evîn Paşo, "Davalardan bazılarını Uzlaşma Komiteleri tarafından çözüldü. Barışçıl yollarla çözülemeyen davalarla; Kadın Konseyi Hukuk Bürosu ve Kadın Adalet Konseyi ilgileniyor. Kadınlar barıştıktan sonra ailelerine teslim edildiğinde bu kadınların bir daha şiddete maruz kalmaması ve hayatlarının korunması için yasal olarak teslim ediliyor” ifadelerinde bulundu.

‘Gerçeği bilmeyi ve güçlü olmayı öğrendim’

Şiddete maruz kalan üç kadın da ajansımızla hikayelerini paylaştı. Kadınların güvenlikleri nedeniyle gerçek isimleri haberde kullanılmadı. Xanim Soranî, eşi ve eşinin ailesi tarafından şiddete maruz kaldığını söyleyerek, “Bundan 7 yıl önce kendime güvenli ve yeni bir yaşam bulmak için Kuzey ve Doğu Suriye’ye taşındım ve şu an da Kadın Koruma Evi’nde kalıyorum. Hem eşim hem de ailesi tarafından şiddete maruz kaldım. Aynı zamanda ihanete uğradım. Bunu kabul etmedim ve içinde bulunduğum hayattan kaçmaya karar verdim. Bizim orada kadınların eşlerinden ayrılması büyük bir ayıp olarak görülüyordu ve ailem ben reddetti. Bizim toplumumuz kadınların köle olmasını istiyor ve her şeyi kabulleniyor. Kadın Koruma Evi’nde kendi ayaklarımın üzerinde durmayı, gerçeği bilmeyi ve güçlü olmayı öğrendim. Yıllar geçtikçe kişiliğimde değişiklikler oluyor. Bir kadın olarak bir daha zulmü ve şiddeti kabul etmeyeceğim" diye belirtti.

‘Beni iki seçenek arasında tercihe zorladılar’

Kadın Koruma Evi’ne sığınanlardan biri de Esmehan. 18 yaşında ailesi tarafından iki kez evlendirilen Esmehan, evlendirildiği erkek tarafından şiddete maruz kaldığını dile getirerek, "Yaşım çok genç olduğu için pek bir şey bilmiyordum. Genç yaşta evlenmek çok yanlış. Evlendiğim kişi Suriye dışındaydı, bana çok kötü davrandı, beni perişan etti ve ailem her şeye inandı. Aile beni öldürmek istedi. En sonunda beni özgür bırakmak için yaşamım üzerinden pazarlık yaptı. Beni serbest bırakmak için 3 bin dolar istedi. Ardından ailem ‘ya kuzeninle evlenirsin ya da ölümü kabul edersin’ dedi. Beni iki seçenek arasında tercihe zorladılar. Onunla evlenmek zorunda kaldım. Daha sonra Kadın Meclisi beni o hayattan kurtardı” dedi.

‘Zorluklarla yüzleşmekten vazgeçmeyeceğim’

Toplumun zihniyetini eleştiren Esmehan, şunları söyledi: "Toplum, kadınlara yaşam alanlarında kendilerini geliştirme fırsatı vermiyor, kadınların erkeklerin gölgesinde kalmasını istiyor, kadınlar çok çalışıyor, güçlü ve yetenekli ama kadınların önlerine engeller konuluyor. Okumaya devam etme hayalim ve hedefim vardı, okulda zekiydim ama evlilik yüzünden bu hayalim yıkıldı. Önümüzdeki zorluklarla yüzleşmekten vazgeçmeyeceğim. Yeni bir kişilik inşa etmek için çok çalışacağım. Özerk Yönetim ve Kadın Meclisi, bana onurlu bir yaşam fırsatı verdi. Artık toplumda kendimi kanıtlayacak güçlü bir kişilik oluşturmak için çok çalışıyorum. Özellikle aileme var olduğumu ve birçok şeyi değiştirebileceğimi söylemek için…”

‘Cesur olduğumu hissediyorum’

Aile içi şiddete maruz kalan Berçem de, 2015 yılından bu yana ailesinden uzakta ve Kadın Koruma Evi’nde yaşıyor. Hayatının acı ve işkence ile geçtiğini kaydeden Berçem, “Babamdan sürekli dayak yedim. Bizi ve annemizi sürekli dövüyordu, hatta bize elektrikle ve her türlü yöntemle işkence yapıyordu. Bu hayata dayanamadım ve evi terk etmeye karar verdim. 2015 yılından bu yana Kadın Koruma Evi’nde yaşıyorum. Artık fikrimi paylaşabileceğimi ve cesur olduğumu hissediyorum. Kadın Koruma Evi’nde el sanatları öğrendim, bu da hem geçimimi sağlamama hem de bir zanaat öğrenmeme yardımcı oldu. Eğitim konusunda Kadın Meclisi de bizim gelişimimiz için çalışıyor" şeklinde konuştu.

‘Kadınlara aile dışında seçenek sunulmuyor’

Psikolog Helîme Fehid ise, Kadın Koruma Evi'ne gelen kadınların yaşadığı psikolojik duruma dikkat çekerek, kadınlara aile dışında başka bir yaşam seçeneğinin verilmediğini ifade etti ve “Bu çağda yaşadığımız en tehlikeli şey şiddettir, şiddetin her türlüsü kadının her türlü ihtiyacının ihlalidir. İşim sırasında en sık karşılaştığım durum cinsel tacizdi. İlk başta anlamakta ve içinde bulundukları kötü ruh halinden çıkmakta zorluklar vardı. Zihinsel yaratıcılık, diyalog ve kadınların haklarına dair bilgi sahibi olması gibi birçok kilit noktaya odaklandığımız teorik ve pratik bir eylem planı geliştirdik. Farklı düzeylerde bu olumlu bir sonuç gösteriyor" diye belirtti.