‘İsrail saldırıları insan hakları yalanlarını ortaya çıkardı’

İsrail’in Gazze’ye saldırılarının savunmasız ülkelere yönelik insan hakları yalanlarını ortaya çıkardığına vurgu yapan hukukçu Salwa Al-Hamruni, İsrail’in “imha savaşına” karşı UCM’nin eşitlik temelinde hareket etmesi gerektiğini söyledi.

ZOUHOUR MECHERGUI

Tunus- İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik devam eden saldırılarında çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 14 bini aşkın insan hayatını kaybederken, 30 bin kişi yaralandı. Gazze'de bugün girmesi beklenen 4 günlük geçici ateşkes konusunda da belirsizlikler devam ediyor. Uluslararası kamu hukuku alanında uzman Profesör Salwa Al-Hamruni, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını değerlendirdi.

‘Saldırılar insan hakları yalanlarını ortaya çıkardı’

Gazze'de yaşananların insanlığın kayıtsızlığını açığa vurduğuna işaret eden Salwa Al-Hamruri, bu savaşın savunmasız ülkelere yönelik insan hakları yalanlarını ortaya çıkardığına vurgu yaptı. Gazze Şeridi’nde sivil insanların İsrail’in saldırılarıyla soykırıma maruz kaldığını söyleyen Salwa Al-Hamruni, uluslararası anlaşmaların hiçe sayıldığını söyledi. Salwa Al-Hamruni, şunları kaydetti:

"Uluslararası insancıl hukuka saygı, basit ve açık zorunluluk ilkelerine saygıyı gerektirir. Bunlardan ilki siviller ile sivil olmayanlar arasında yapılması gereken ayrımdır. Bir yere askeri saldırı gerçekleştirilecekse sivillere zarar vermeden bunların karşılanması gerekiyor. Sadece siviller değil, hastaneler, okullar, hayati önem arz eden kurumlar da savaş durumunda korunması gerekiyor. Cenevre Sözleşmesi'nde de geçtiği gibi, savaş durumunda çocuklar, kadınlar, yaşlılar ve emziren anneler için özel barınma yerleri sağlama konusunda pek çok gereklilik vardır.”

‘Yaşananlar bir imha savaşı’

İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarında uluslararası sözleşmelere uymadığını belirten Salwa Al-Hamruni, “Tüm bu ilkelerin bu savaşta hiçbir etkisi yok, sanki tam tersi oluyor. İsrail sivilleri doğrudan askeri hedef olarak görüyor ve sivilleri kazara öldürdüğünü iddia ediyor. Oysa belgelenen her şey kasıtlı olduğunu gösteriyor. Bu yaklaşımında bir imha savaşı olduğunu anlıyoruz. Yaşananlar askeri harekât olarak okunamaz, daha ziyade belirli bir varlığın ortadan kaldırılmasına yönelik bir imha savaşıdır.”

‘Sessizlik 70 yıldır devam ediyor’

Filistin’e yönelik saldırılara karşı Uluslararası toplumun sessizliğinin 70 yılı aşkındır devam ettiğini hatırlatan Salwa Al-Hamruni, “İsrail’in Filistin’e yönelik saldırıları 7 Ekim 2023’te Mescid-i Aksa Tufanı ile başlamadı. İsrail'in kuruluşundan bu yana aslında saldırılar hiç durmadı. İşlenen zulümlere sessiz kalan, İsrail’i cesaretlendiren, ona silah ve manevi destek sağlayan ülkeler var. Mescid-i Aksa Tufanı, tüm bu ülkelerin çirkin yüzünü açıkça ve çekinmeden ortaya çıkarmıştır. İsrailli bir çocuğun hayatı ne kadar önemliyse Filistinli bir çocuğun hayatı da o denli önemlidir” şeklinde konuştu.

 ‘UCM eşitlik temelinde hareket etmelidir’

Yaşanan çatışma ortamlarında en çok kadınların zarar gördüğüne değinen Salwa Al-Hamruni, kadınların korunmasıyla ilgili mevcut yasaların tam tersinin yaşanarak kadınların savaş aracı olarak kullanıldığını vurguladı. Salwa Al-Hamruni, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Birleşmiş Milletlerin kararlarına göre kadınların silahlı çatışmalardan uzak tutulması gerekiyor. Mevcut kararların uygulanması ve yerine getirilmesi gerekiyor. Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Statüsüne göre, kadınların esaret altına alınması ya da insan ticareti gibi konularda hükümler yer alıyor. Koruma ve kararlardan bahsediyoruz ama savaş durumuna rağmen bugün uluslararası insancıl hukuk uygulanmıyor. Gazze, Suriye, Yemen, Libya ve Sudan'da her gün ortaya çıkan savaş suçlarına rağmen gereklilikler yerine getirilmiyor. Farklı milletlerden ve ülkelerden bir grup avukat, İsrail'in vahşetine karşı Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde dava açtı. UCM, çifte standart temelinde değil, eşitlik temelinde hareket etmelidir."