Êzidî çocuğu kaçıran IŞİD’linin davası Ankara’da görüldü

Ankara’da Êzidî çocuğun kaçırılmasına dair açılan davanın ilk duruşması görüldü. Bakanlığın tanığı çocuğun Ezidi olduğu ya da satışa çıkarıldığına dair bilgilerinin olmadığını söylerken, duruşma ertelendi.

Haber Merkezi- Êzidî çocuğun IŞİD tarafından kaçırılması ile kaçak yollarla Türkiye’ye getirmek ve hürriyetinden yoksun kılmak suçundan açılan davanın ilk duruşması görüldü. 

Ankara 15’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu, Amed Milletvekili Adalet Kaya, HEDEP Kadın Koordinasyonu, İnsan Hakları Derneği (İHD) Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Toplumsal Hukuk, Demokrasi İçin Hukuk, Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi ve çok sayıda avukat katıldı.

Duruşma gergin başladı

Duruşmanın başlayacağının duyurulmasıyla içeri giren avukatlar mahkeme heyeti tarafından dışarı çıkarıldı. Duruşmaya katılma talepleri dinlenmeden salondan çıkarılan avukatlar mahkeme heyetine tepki gösterdi. Avukatlar mahkeme heyetine, “Dosyanın içeriğini açın öyle. Bizi buraya almama gerekçesi nedir? Dosyada doğrudan zarar görmemizden dolayı mı?” sözlerine heyeti “evet” yanıtını verdi. Tepkilerin artması üzerine heyet duruşma salonunu terk etti; avukatlar hakkında da tutanak tutuldu.

Mahkeme heyeti her bir dernekten bir kişinin olması suretiyle duruşmaya başladı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, ÖHD, Ankara Barosu, Toplumsal Hukuk ve ÇHD davaya katılma taleplerini sundu.

‘Münferit yargılama yapılamaz’

Duruşmada ilk olarak söz alan ÖHD avukatı Hülya Yıldırım, Êzidî halkına dönük bir soykırım olduğunu belirterek, “Êzidî kadınları ve çocuklarını kendilerine mal olarak gördüklerini ve sattıklarını biliyoruz. IŞİD yöneticileri tarafından bazı fetvalar verilmişti” dedi ve Kürt ve Êzidî kadınları hakkında verilen fetvaları hatırlattı. Bunun üzerine mahkeme heyeti Hülya Yıldırım’a “Biz DAİŞ’i yargılamıyoruz” sözleri ile müdahale etti. Konuşması sık sık kesilen Hülya Yıldırım, “Bu durumun münferit olarak kullanılmaması gerektiğini, insanlığa karşı suç değerlendirmesi yapılmasını istedi.

Katılma taleplerini değerlendiren iddia makamı, hak örgütlerinin “doğrudan zarar görmediklerini” öne sürerek katılma taleplerinin reddini istedi. Heyet, aynı gerekçelerle katılma talebinin ayrı ayrı reddine karar verdi. Heyetin, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın aynı gerekçelerle katılma talebini kabul etmesi ise dikkat çekti. Avukatlar, duruma tepki gösterdi.

‘Çocuğun Êzidî olup olmadığı bilinmiyormuş’

Duruşmanın ardından, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı çalışan tanık Kübranur Akçoray, dinlenildi. Kübranur Akçoray, çocuğu kimsenin aramadığını sormadığını, çocuğun bir gün yanına geldiğini ve ailesini çok özlediğini dile getirdiğini belirtti. Ardından çocuğun, bilgilerini araştırdığını sonrasında ailesine ulaştığını kaydeden Kübranur Akçoray, konuşmasına şöyle devam etti:

“Irak ile iletişime geçtik, çocuğun Êzidî kökenli olup olmadığı noktasında bize bir belge gelmedi. Çocuğun Êzidî kökenli olduğu iddiaları var sadece. İkamet ettikleri adrese gittiğimde çocuğun amcasının IŞİD üyesi olduğunu ve onlarla bir bağının olmadığını gördüm. Yatılı izin sürecine başladık mağdur çocuk için. Yatılı izin sürecinde aile ile ilgili herhangi farklı bir durum tespit etmedim. Bu çocuğun aile ortamında büyüyen bir çocuk olduğunu, aile albümlerinde gördüm. Ben bu süreci takip etmeye başladım, bu çocuğun internet üzerinden satışa çıkarıldığı bir iddia vardı. Ben araştırdım bize gelen öyle bir belge yok.”

‘Yalan söylüyorsunuz’ tepkisi

Tanığın ifadelerine karşı haberi yapan Gazeteci Hale Gönültaş da “Ankara TEM eve operasyon düzenledi ve operasyonla bu çocuğu kurtardı, yalan söylüyorsunuz. Ankara TEM operasyon yaptı ve açıklama yaptı. Ben Irak’tan bu yana bu çocuğu takip ediyorum” sözleriyle tanık beyanlarına tepki gösterdi. Mahkeme heyeti, Hale Gönültaş’ın sözünü keserek, polisi salona çağırdı. Heyet, Hale Gönültaş’ın polisler eşliğinde duruşmadan çıkarılmasını istedi. Araya avukatlar girerek heyete tepki gösterdi.

Tanıktan çocuk esirgeme güzellemesi

Yeniden ifadelerine devam eden Kübranur Akçoray, “Ben çocuğun derin internete satışa çıkarıldığını yeni haberlerde gördüm. Bize bu konuda herhangi bir belge ve bilgi verilmedi” dedi. Israrla ailenin IŞİD ile bağlantılı olmadığını savunan tanık, çocuğun Êzidî olduğuna dair herhangi bir belgenin olmadığını ileri sürdü. 2021’de göreve başladığını çocuğun, 2022’de ailesine teslim edildiğini kaydetti.

‘Formasyonun nedir?’

HEDEP Milletvekili Adalet Kaya’nın tanığa soru sormak istemesi durumunda, heyet Adalet Kaya’ya tepki gösterdi.  Adalet, “Uzman mısınız? Eğitiminiz nedir? Nasıl her şey de kanaatinizi belirtiyorsunuz?” sorularını tanığa yöneltti. Sorular yanıtsız bırakıldı.  Çocuğun aile fotoğraflarını heyete sunan tanığa heyet, “Fotoğrafta duran kim” sorusuna, tanığın, “Çocuğun annesi yanındaki çocuk” diyen tanığa, Adalet, “Gerçek annesi değil” sözlerine karşılık Adalet’in sözleri yeniden kesildi. Adalet, “’Tanığın formasyonu nedir?’ sorusunu sorsanıza ama soracak kimse yok” diye belirtti.

Söz alan gazeteci Hale Gönültaş da heyetten, tanık olma talebinde bulundu. Türk Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’ndan gelen avukat da “Hale Gönültaş’ın tanık olarak dinlenilmesini ve süre talep ediyorum” dedi.

Duruşma ertelendi

Mahkeme heyeti çocuğun verildiği ailenin bir sonraki celsede hazır edilmesine karar verdi. Mahkeme, Hale Gönültaş’ın tanık olarak dinlenilmesi talebini de reddetti. Duruşma 18 Ocak 2024’e ertelendi.

Duruşmanın ardından açıklama: Dosyanın takipçisi olacağız

Duruşmanın ardından, HEDEP milletvekilleri ve avukatlar davaya ilişkin adliye önünde açıklama yaptı.

Açıklamada ilk olarak söz alan ÖHD avukatı Hülya Yıldırım, “İnsanlığa karşı suç talebimiz reddedilerek takipsizlik kararı verildi. İnsan kaçakçılığı açısından IŞİD üyesi hakkında bir dava açıldı. Bugün bu duruşmada hukuk kurumları olarak katılma taleplerinde bulunduk. Mağdur çocuğun haklarının üstün yararının korunmasını istedik ancak katılma talebimiz reddedildi. Sivil toplum örgütleriyle iş birliği içerisinde olmayı reddeden idare ve yargının baktığımızda çocuğun üstün yararını korumadığını, çocuğun IŞİD’li aileye teslim ettiğini, bugün burada sanık olarak yargılanan kişiyle ve aynı zamanda tanık olarak bulunan ailenin kadın üyesi ile birlikte aynı evde yaşadığını tespit ettik. Bu tüm yargılama sürecinin aslında çocuğun üstün yararını korumaya engel olduğunu, bizlerin kendini koruyamayan mağdur çocuğu korumak istediğimizi söylüyoruz. Ancak 15’inci Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin bizi tamamen duruşma ve konunun dışına itme olduğunu gördük. Bir acelesi vardı, hakikati gizlemek istiyordu ve katılma talebimiz kabul edilmedi. Ama buna rağmen bu dosyanın takipçisi olacağız” şeklinde konuştu.

 ‘Endişelerimiz artıyor’

HEDEP Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu da Türkiye’de çok önemli bir dava sürecinin yaşandığını, ilk defa IŞİD tarafından kaçırılan Êzidî bir çocuğun insan kaçakçılığı üzerinden davası görüldüğünü kaydetti. Halide Türkoğlu, “Türkiye’de yargı süreçleri hep erkek egemen üzerinden gitmişti. Ama bugün bir Êzidî kız çocuğunun hem kaçırılmasıyla birlikte hayatının yeniden değiştiği, ailesinin akıbetini bilmediğimiz, küçük yaşta kaçırıldığında dilini, kültürünü, kimliğini kaybetmiş bir çocuktan söz ediyoruz. Mahkeme bu konuda savunmak isteyen avukat arkadaşlarımızı dışarı çıkarmak istedi. Heyetin ön yargılı tavrı, Êzidî kız çocuğuna, hakkına, geleceğine nasıl bir karar vereceğine dair endişelerimiz var. Mahkemeye dahil olan Aile ve Sosyal Hizmetler’e bağlı bir sosyal hizmet çalışanın ifadeleri içler açısı. Bir yandan IŞİD’e dair operasyon ortaya çıkıyor, çocuk Aile ve Sosyal Hizmetler’e teslim ediliyor ama aradan geçen iki yılda çocuk yeniden IŞİD’li aileye teslim ediliyor” dedi. Halide Türkoğlu, davanın takipçisi olacaklarını belirterek “Êzidî kadınlar, çocuklar sahipsiz değildir, mücadelesini her yönüyle vereceğiz. Zorla alıkonulan kadınların, geleceklerini yaşamlarını korumak için bu mücadeleyi vereceğiz. Savcının insanlığa karşı suç değil de insan kaçakçılığı olarak ele almasının temel nedenlerinden biri bedenine zarar gelmediği ihtimalini ele alması. Bir yandan alıkonulması bir gerçeklik var, IŞİD’in bu kadar katliamda yer almasını bildiğimiz halde, kadın ticaretini yaptığını bildiğimiz halde savcının taraflı davrandığını söyleyebiliriz. Kız çocuğun bedenine zarar gelmemiş olabilir ama geleceğine, kendi toprağında yaşama hakkını yitirdi. Bu da soykırımın bir parçası haline geldi. Bunu kınıyoruz” diye ifade etti.