Tablodaki figürden fırçayı tutan özneye: Fas’ta kadın ressamların direnişi

Toplumsal baskı ve beden ile kadın imgesine dair geleneksel yaklaşımlar arasında, Faslı kadın ressamlar hem ifade özgürlüğü için hem de erkek egemen sanat sahnesinde kendi konumlarını pekiştirmek için çifte mücadele veriyor.

HANAN HARET

Fas – Fas’ın renkli ama bir o kadar da zorlu sanat sahnesinde, kadın ressamlar yalnızca tuvalleriyle değil, varlıklarıyla da mücadele ediyor. Fırçaları; sessizce örülmüş toplumsal duvarlara, görünmez yasaklara ve sanat dünyasının erkek egemen kodlarına karşı birer direniş aracı. Onlar, sadece resmedilen figürler olmaktan çıkıp, hikâyeyi bizzat anlatan öznelere dönüşüyor. Ve her tablo, hem estetik bir ifade hem de hayata kazınmış mücadele unsuru oluyor.

Bu dönüşümün perde arkasında, sosyal baskılar, kısıtlı kurumsal destek ve kadın bedenine yönelik kültürel tabularla örülü çok katmanlı bir mücadele var. Kadın ressamlar, hem sanatlarını hem de kimliklerini savunarak, erkek egemen sanat ortamında kendilerine kalıcı bir yer açmaya çalışıyor.

‘Eskiden sahne tamamen erkeklerin kontrolündeydi’

Ressam ve sanat sosyolojisi araştırmacısı Lubna Binrabah, geçmişe kıyasla durumun değiştiğini belirterek, “Eskiden kadın sanatçı sayısı azdı ve sanat sahnesi tamamen erkek isimlerin kontrolündeydi” diyor.

Son yıllarda genç kadın sanatçıların kendi bakış açılarını ve kişisel meselelerini yansıtan güçlü eserlerle öne çıktığını belirten Lubna Binrabah, “Bazı kadınlar kendilerini güçlü şekilde ortaya koydu, sahnede yerlerini aldılar. Ancak ayrımcılık hâlâ varlığını sürdürüyor” şeklinde konuşuyor.

Lubna Binrabah’a göre kadın sanatçılar hem kadın oldukları için hem de Fas’taki sanatçıların genel olarak yaşadığı sorunlar (az destek, uygun sergi mekânlarına ulaşım zorluğu) nedeniyle bileşik bir ayrımcılık yaşıyor. Yine de kadınların sanat sahnesindeki imzasının giderek daha görünür olduğunu, bunun da kadın temsiliyetinin hem sayı hem de içerik açısından öneminin artmasıyla desteklendiğini söylüyor.

Yaratıcılık ile sansür arasında

Kadın sanatçıların karşılaştığı hassas konulardan biri “beden”. Fas’ta ve genel Arap-Mağrip bölgesinde beden hâlâ tabu sayılabiliyor. Bu yalnızca kadın bedeni değil, erkek bedeni için de geçerli.

Lubna Binrabah, bazı sanat galerilerinin beden temalı eserleri kabul etmediğini, bunun yalnızca devlet sansürü değil, aynı zamanda kültürel kurumların kendi içinde uyguladığı sansür veya toplumsal değerlerin belirlediği “kamu zevki” nedeniyle yaşandığını belirtiyor.

Lubna Binrabah kendi yaklaşımını şöyle ifade ediyor:

“Ben beden çizerim çünkü beni ilgilendiren fikir, sadece konu değil. Eğer galeri bu tür eserleri kabul etmezse, orada sergi açmam. Ama çizmeye devam ederim. Çünkü benim için sanat, düşünmenin aracıdır; sadece sergileme amacıyla yapılmaz.”

Bu bağlamda, 1980’lerde kadın bedenini işlediği için büyük tepki gören sanatçı Abdurrahman Virdan’ın yaşadığı reddedilme örneğini hatırlatan Lubna Binrabah’a göre, toplumun bakışı hâlâ temkinli, hatta kimi zaman karşıt.

Yetenek ile sanat pazarı arasında

“Beden konusunun yanı sıra, kadın sanatçıların önünde tanınma ve sanatsal güvenilirlik gibi daha derin engeller var” diyen Lubna Binrabah sözlerine şöyle devam ediyor: “Birçok kadın sanat yapmak ve bundan geçimini sağlamak istiyor, ama bu kolay değil. Sanat, araçlar, malzemeler, zaman gerektiriyor. Üstelik yalnızca Fas’ta değil, dünyanın her yerinde, sadece sanatla geçinmek zor.”

Lubna Binrabah çoğu kadın sanatçının başka bir işte çalışmadığını, bu sayede üretime zaman ayırabildiğini ama eserlerini dağıtmak, sergilemek ve izleyiciye ulaşmakta zorlandığını belirterek, “Sahne her zaman açık değil. Rekabet sadece yeteneğe dayanmıyor” diyor.

Daha da kötüsü, bazı kişilerin “sanatçı” unvanını haksız şekilde kullanıp eserlerini başkalarına yaptırarak kendi imzasını atması gibi etik dışı durumların olduğunu hatırlatan Lubna Binrabah, kadınların bu tür sahtecilik suçlamalarına erkeklerden daha çok maruz kaldığını, bu yüzden kendilerini kanıtlamak için iki kat daha fazla çaba sarf etmek zorunda kaldıklarını vurguluyor.

‘Kültürel kurumların desteği zayıf’

Lubna Binrabah, kültürel kurumların desteğinin zayıf ve düzensiz olduğunun altını çiziyor. Kültür Bakanlığı destek sağlasa da bu miktar az ve yararlanan kadın sanatçı sayısı sınırlı. Lubna Binrabah sözlerini şöyle sürdürüyor: “Özel kültürel kurumlar, dernekler veya bağımsız girişimler de katkı sağlasa da bu genellikle festival veya sergi gibi dönemsel etkinliklerle sınırlı kalıyor. Bu nedenle, istisnalar ve geçici durumlar yerine sürekliliği olan, adil ve şeffaf bir kurumsal vizyon gerekiyor.”

Tablodaki figür olmaktan fırçayı tutan özneye

Ressam Halime el-Furati, bugün kadınların Fas plastik sanatlarında artık tesadüfi bir varlık olmadığını, aksine ağırlığı artan bir aktör haline geldiğini söylüyor. Halime el-Furati, kadınların yalnızca estetik obje değil, toplumsal, bireysel ve politik konuları işleyen üretken özneler olduklarını belirtiyor.

Geçmişte kadın figürünün çoğunlukla erkek sanatçının bakışıyla işlendiğini; kadının “içeriden” değil, “dışarıdan” temsil edildiğini, bunun da özneyi edilgen kıldığını söyleyen Halime el-Furati, bu görsel kullanımın genellikle bakışın eril kodlarıyla şekillendiğini, kadını masumiyet, bereket, annelik ya da çekicilik gibi sosyal değerlerin sembolü haline getirdiğini; fakat kadına bağımsız bir ifade aracı olarak yaklaşmadığına dikkat çekiyor.

Bu nedenle, Fas ve Arap plastik sanat mirasının yeniden okunması gerektiğini, bunun amacının inkâr değil, kadın imgesinin nasıl temsil edildiğini anlamak olduğunu savunuyor.

20’inci yüzyılın ikinci yarısında başlayan dönüşüm

Halime el-Furati’ye göre, 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren bazı Faslı kadın ressamlar bu eril temsil anlayışına karşı çıkarak kendi deneyimlerini ve toplumsal meselelerini tuvale taşıdı.

Bu öncü kadınlar; beden, otoriteyle ilişki, sembolik şiddet, zoraki mirastan kopuş gibi konular işledi. “O dönemde sanat, kadınlar için toplum tarafından ‘kabul edilemez bir lüks’ veya ‘tehlikeli bir yol’ olarak görülüyordu” diyen Halime el Furati, buna rağmen, kadınların Fas plastik sanatlarında kadın merkezli bir ekol kurmayı başardığını dile getirdi.

Bugün genç kuşak, bu mirası evrensel referanslarla, daha açık tekniklerle sürdürüyor. Ve hem tanınma hem de özgür yaratım hakkı için çifte mücadele veriyor.

Halime el-Furati, birçok Faslı kadın ressamın eserinin hem estetik bir ifade hem de sessiz bir direniş bildirgesi olduğunu belirterek, “Kadın artık sanatta yalnızca resmedilen değil, fırçayı tutan özne” diyor.