Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da 2024: İnadına direniş

Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da iktidar 2024 de kadınlara; savaş, katliam, şiddet, tecavüz, ayrımcılık, kayyımlarla irade gaspı, kaybettirme ve yoksulluk reva görse de kadınlar yaşamın her alanına yaydıkları direnişi inadına ve daha yüksek sesle sürdürdü.

SARYA DENİZ

Haber Merkezi- Türkiye ve Kuzey Kürdistan’ın 2024 yılı gündemini; kadına yönelik şiddet, katliam, çocuklara yönelik işlenen suçlar ve özel savaş politikalarının yanı sıra kadınların her alana yaydığı direniş ve mücadeleleri oluşturdu.

AKP-MHP iktidarının uygulamalarıyla birlikte şiddet en vahşi şekliyle yaşanmaya devam ediyor. Kadınların ve kız çocuklarının can güvenlikleri her geçen gün daha da tehlikeye giriyor. Ülkenin her noktasından gelen haberlerde kadınların yaşadıkları aynı zamanda bir çöküşün de göstergesi. Kadınların kendisini güvende hissetmediği Türkiye’de eşitsizlik her alanda yaşanıyor. Evde, sokakta, okulda, iş yerinde, Meclis’te yaşamın her alanında şiddet ve eşitsizliğe maruz kalan kadınların yaşadıkları iktidarın baskıları nefret söylemleri ve kaosla ülkeyi yönetmeye çalışmasıyla çok ilişkili görülüyor.

410 kadın erkekler tarafından katledildi

Ocak ayından bu yılın Kasım ayına kadar 410 kadın erkekler tarafından katledildi. 237 kadının da ölümü ise şüpheli bulundu. Ülkede bu yılla birlikte şüpheli kadın ölümlerinin yüzde 87 arttığı verilere yansıdı. Şüpheli kadın ölümlerinin artmasının en önemli nedeni soruşturma eksikliği olarak görülüyor. Basına yansıyan haberlere göre 592 kadına şiddet uygulandı, 14 kadına tecavüz edildi. Ayrıca erkekler en az 555 kadını fuhuşa zorladı. Tabi bu görünen tablo, gerçek ise bunun çok daha ötesinde.

Öte yandan birçok kadın mahkemeden aldırdıkları koruma kararlarına karşın katledildiler. 2023 yılında 32 kadın haklarında koruma kararı olduğu halde katledildi. Bu yıl da bu gerçek değişmedi. Koruma altındaki kadınların katledilmesinden bile kadınlar sorumlu tutuldu. En son Türk İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yaptığı konuşmasında kadınları suçladı. Ali Yerlikaya, kendi sorumluluğunu görmek yerine, “İkazımıza uymadılar, adama kapıyı açtılar, vuruldular” demeyi tercih etti.

‘Kadınlar güvenli alanlarında katledildi’

AKP iktidarının sadece Ali Yerlikaya’nın açıklamasında saklı olan kadın meselesine bakışı tüm yıl kendini farklı katliamlarla gösterdi. İstanbul’da İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil’in katledilmesi ülkede büyük yankı uyandırdı. Failin İkbal’in uzuvlarını katliamın gerçekleştiği surlardan atması kadın katliamlarının geldiği noktayı da gösterdi. Kadınlar bu yıl da en güvenli alan olarak tarif edilen evlerinde katledildi. İktidar kadınların erken yaşta evlenmelerini, aynı hızla çocuk sahibi olmalarını tüm bunları yaparken de evlerinden çalışma yaşamına dahil olmalarını istedi. Topluma uyumlu, ‘makbul’, ne isteniyorsa yapan, gerekirse şiddete boyun eğen, eğmesi beklenen kadınlar isteyen ve politikalarını da bu yönde geliştiren iktidar, kendine bağımlı yargısının da bu yönde kararlar vermesini sağladı. Erkek yargı 2024 yılında kalemini fail erkeklerden yana kullandı.

Koruma kararları hiçe sayıldı

Koruma ve tedbir kararlarının kolluk kuvvetleri tarafından uygulanmaması kadınların hayatına mal oldu. Kimi söylemler ve yönlendirmelerle kadınların yaşam hakkının savunulmasında önemli bir kazanım olan 6284 sayılı kanunun kaldırılması istendi. Kadınlar gittikleri kurumlarda yasadan faydalanamazken kimilerinin de aldığı tehditler görmezden gelindi. 

Ankara’da yaşayan M.G, 11 yıl süren evliliği boyunca şu an boşanma aşamasında olduğu R.M hakkında 12 kez suç duyurusunda bulunduğu ancak hiçbir işlem yapılmadığı ortaya çıktı. Yasemin Uludağ, Atilla Çetin hakkında üç kere uzaklaştırma kararı aldırdı. Yasemin Uludağ’ın savcılıktan elektronik kelepçe talep etmesi reddedildi. Sonuç olarak Yasemin Uludağ, Atilla Çetin tarafından katledildi. F.U’nun aylarca ağır şiddet gördüğü ve defalarca şikayet ettiği Gökhan Kızılyer bir süre tutuklandıktan sonra serbest bırakıldı. Eski eşinden ağır derecede şiddet gören, uzun süre sığınma evinde kalan Melek Ertekin’in koruma tedbirinin uzatılması başvurusu, yeni saldırı olmadığı gerekçesi ile reddedildi. Bunlar tüm yıl yaşananların sadece çok çok küçük bir kısmıydı. 

Rojin Kabaiş’in kaybı

Ülkede en çok konuşulan konulardan biri de kadınların kaybedilmesiydi. En son Rojin Kabaiş’in kaybı günlerce medyada yer aldı. Rojin Kabaiş’in kayıp olmasının yanı sıra medyanın bu haberleri veriş biçimi de kadın katliamlarında medyanın tutumunu bir kez daha gündeme getirdi. Rojin Kabaiş’in kaybolmasından günler sonra cenazesi bulundu. Bu dosyada ‘intihar’ denilerek kapatılmak istendi. Rojin Kabaiş dosyasında şüpheler giderilmezken, şeffaf bir süreç de işletilmedi. Kadınlar ve ailesi hala Rojin Kabaiş’in katledilmesinin aydınlatılması ve sorumluların yargılanması için mücadele veriyor.

Çocuklar katledildi

Türkiye aynı zamanda Narin Güran ismiyle bir kez daha sarsıldı. Henüz 9 yaşındaki Narin’in nasıl ve kimler tarafından katledildiği hala aydınlatılmadı. Ancak ortada keskin bir gerçek vardı o da yapılan açıklamalarla da ortaya çıkan Güran ailesine her koşulda verilen destekti. Türkiye’de sadece basına yansıyan verilere göre 2024 yılının 11 ayında 209 çocuk erkekler tarafından çeşitli biçimlerde cinsel şiddete maruz kaldı. Bu 2023 yılında 118’di. 2024’ün 11 ayında bilinen 41 çocuk erkekler tarafından katledildi.

85 kadın işçi yaşamını yitirdi

2024 yılında da kadınlar yaşanan derin yoksullukla mücadele etmek zorunda bırakıldı. Kadın istihdamı hızla düşerken son bir yılda geniş tanımlı işsiz sayısı 2 milyon arttı. Geniş tanımlı kadın işsizliği yüzde 37 olarak açıklandı. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (DİSK) göre; Türkiye’de bir yandan kadınların istihdama katılma oranları erkeklere göre oldukça düşük seyrederken, öte yandan Türkiye’de kadın işsizliği erkeklere kıyasla oldukça yüksek seyretmeye devam etti. Kadın işsizliği ile erkek işsizliği arasındaki fark açıldı. Çalışabilen kadınların çoğu güvencesiz koşullarda istihdam edildi.  Kadınlar kayıt dışı işlerde aynı zamanda birçok ihlalle de başa çıkmak zorunda bırakıldı. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG Meclisi) verilerine göre; son 10 yılda bin 379 kadın iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. 2024 yılının 11 ayında ise 85 kadın iş cinayetlerinde hayatını kaybetti.

Çalışma yaşamında şiddet

Ekonomik şiddeti tüm boyutuyla yaşayan kadınlar, aynı zamanda kadına yönelik şiddetin bir alanı olarak çalışma yaşamındaki koşullara, bir işçi sağlığı ve güvenliği sorunu olarak işyerinde kadına yönelik cinsel taciz, şiddet ve ayrımcılığa vurgu yaptı. İşyerinde kadına yönelik cinsel taciz ve şiddetin de bir işçi sağlığı ve güvenliği sorunu olduğu vurgulanırken, çalışma yaşamında da kadınların eşitsizliklerle kuşatılmasına karşı mücadele yürütüldü. Çalışma yaşamına dahil olan kadınlar fiziksel, cinsel, ekonomik, psikolojik ve dijital şiddete maruz kaldı.

Kadınların yaşam tarzı

Ülkede yaşanan ekonomik krizle birlikte yoksulluğu en derin şekliyle yaşayan kadınlar her an bizzat iktidar tarafından ekonomik şiddet gördü. İzmir’den gelen bir yangın haberi yoksulluğun geldiği nokta ve sonrasında devletin yaklaşımını gözler önüne serdi. Her gün sarayın ne kadar harcama yaptığı dilden dile konuşulurken, 5 çocuk yanarak yaşamını yitirdi. Çocuklarını kaybeden kadının ancak yardımlar yoluyla geçindiği ortaya çıkarken, AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin, Meclis’te konuyla ilgili yaptığı açıklamada, çocukların ölümünden annenin yaşam tarzını sorumlu tuttu. Annenin ise çocuklarına yiyecek bulabilmek için hurda toplamaya gittiği ortaya çıktı. Sadece bu tablo ülkede binlerce kadının yaşadığı yoksulluğun özeti olurken, veriler kadınların yaşadıkları derin yoksullukla hijyenik pede dahi ulaşamadıklarını gösterdi.

Çocuklar açlıkla mücadele ediyor

Ülkedeki fiyat artışlarıyla birlikte ekonomik şiddetin bir boyutu da yine çocuklar üzerinden konuşuldu. Yapılan istatistiklere göre; okul çağındaki her dört çocuktan biri aç. Türkiye'de yaklaşık 23 milyon çocuk var ve her 2-3 çocuktan biri maddi yoksulluk çekiyor. Derinleşen yoksulluk karşısında çocuklar en kırılgan grup olarak tanımlanırken kız çocuklarının yüzde 85'i, erkek çocuklarının ise yüzde 69'u yetersiz beslenmeye bağlı düşük kilo ve kansızlıkla mücadele ediyor.

Kızlar hala okula gidemiyor

Öte yandan ülkede kız çocuklarının eşit bir şekilde eğitim görmesi hala tartışma konusu. 4+4+4 eğitim sistemi ile kız çocuklarının okulla gitme oranının düştüğü belirtiliyor. Türkiye’de zorunlu eğitim sisteminde kayıtlı 17 milyon 558 bin 25 öğrenciden 442 bin 643’ü sistemin dışında. İstatistik olarak bakıldığında bu çocukların yüzde 49.9’u erkek yüzde 50.1’i ise kız. Okula gönderilmeyen kız çocukları erken yaşta evliliklere zorlanıyor.

Zarar görenler kız çocukları

TÜİK verilerine göre; geçtiğimiz yıl 15- 17 yaş grubunda 6 bin 505, 15 yaş altında 130 çocuk doğum yaptı. Bu tespit edilen çocukların tecavüze maruz kaldıkları anlamına geliyor. Türk Adalet Bakanlığı verileri Türkiye genelinde çocuklara yönelik işlenen suçlarda açılan soruşturma sayısının 2023'te sekiz yıl öncesine göre iki katına çıktığını gösteriyor. Buna göre; 2023'te başsavcılıklarda yürütülen 66 binden fazla soruşturmanın her birinde en az bir çocuk zarar görmüştü. TÜİK verilerine göre de geçen yıl cinsel şiddet gören yaklaşık 29 bin çocuğun yüzde 85'inden fazlasının kız çocukları olduğu belirtiliyor. Bu yıl resmi olarak bir veri tutulmadığı kaydedilirken uzmanlar sayının her geçen gün daha da arttığına dikkat çekiyor.

Özel savaş politikaları

Türkiye’de özel savaş politikaları ile de kadınlar baskı altına alınmaya çalışılıyor. Kendini muhalif olarak tanımlayan ya da hak arayışı içinde olan, Kürt kimliğine sahip kadınlar doğrudan hedef alınıyor. Kadınlar gözaltılar ya da tutuklamalarla susturulmaya çalışılıyor. Önce kadınlar hedef olarak seçilirken iktidar kendi karşısında olan herkesi düşmanlaştırıyor. İktidar Kürt kadınlar üzerinden yürütülen özel savaş politikalarını bizzat kendine bağlı kolluk eliyle derinleştiriliyor. Erkek egemen iktidarın yürüttüğü kirli savaş politikaları kapsamında Kuzey Kürdistan’a getirilen “güvenlik güçleri” tarafından kadınlar iradesizleştirilmek isteniyor. Kadına karşı işlenen suçlarda cezasızlık politikasını sistematik bir şekilde yürüten iktidar, üniformalı failleri korumaya devam ediyor.

Kayyım atamaları

Savaş politikalarının bir parçası olarak kadınların kendi iradeleri ile seçtikleri temsilciler de 2024 yılında hedef alındı. Eşbaşkalık sistemini ‘kriminal’ bir şekilde ele alan devlet aklı adımlarını da kayyımdan yana attı. Colemrg, Mêrdîn, Êlih, Dersim, Xelfetî (Halfeti) ve Miks (Bahçesaray)  belediyelere kayyım atanırken buralarda eşbaşkanlık sistemi, kadınların eşit yaşam kurma mücadelesi ve elbette kadın kurumlarına müdahale edildi. Kadın kırımına karşı belediyelerde örgütlenen ve yerellerden kadınların güçlenmesi için yapılan çalışmalar durduruldu. Kayyım atamalarına karşı yapılan eylemlerde kadınlar en ön saflarda yer aldı ve sonuna kadar iradelerine sahip çıkacaklarını dile getirdi. Elih’te kayyım protestoları sırasında Uzman çavuş Musa Orhan tarafından intihara sürüklenerek katledilen İpek Er'in annesinin belediye önündeki “Hiç mi onurunuz yok! Belediyelerimiz adalet isteyen annelerin, genç kadınların belediyesidir. Kayyumların değil!” sözleri kadınların belediyeleri neden ve nasıl sahiplendiklerinin özetiydi. 

Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü için kadınlar direnişte

Kürt kadınlar 2024 yılını sürekli direniş halinde geçirdi. Kadınların en yakıcı ve önemli gündemlerinden biri tecrit politikaları oldu. Cezaevlerindeki yakınları üzerindeki tecridin ve insan hakları ihlallerinin son bulmasını isteyen kadınlar bu politikaların kaynağı olan İmralı adasında da derhal tecridin sona ermesini istedi. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın fiziki olarak özgür kalması için mücadele yürüten kadınlar sene boyunca bu konuda ev ev gezerek kampanyalar düzenledi. Her yerde ve her alanda ‘jin, jiyan, azadi’ sloganından güç alan kadınlar, özgürlükleri için sokaktaydı. Kadınlar Kürt sorununun çözümü için Abdullah Öcalan’ın muhatap alınmasını bunun koşullarının sağlanması gerektiğini her fırsatta belirtti.

Kadınlar mücadeleden vazgeçmiyor

İktidar; politikalarını kadın düşmanlığı üzerinden geliştirdiği ve şekillendirdiği için bugün ülkede kadına yönelik tüm suçlardan sorumlu. Şiddeti önlemek yerine kadınların yaşamlarını koruyan kazanılmış haklarına göz diken erk yapıya karşı kadınların direnişi ve mücadelesi ise her şeye rağmen devam ediyor. 8 Mart ve 25 Kasım’da alanlara çıkan kadınlar mücadelelerinden asla vazgeçmedi. Önlerine çıkan tüm yollar her şehirde polis barikatlarıyla kesilen kadınlar, eylemlerini direnişleriyle gerçekleştirdi. Kapitalist modernitenin her alanda saldırılarına kimlik mücadeleleriyle cevap veren kadınlar, demokratik bir yaşamın nasıl olabileceğini de her fırsatta tüm baskı ve tehditlere rağmen gösterdi. Bugün yine yeniden en muhalif sesler kadınlar tarafından korkusuzca dile getirilmeye devam ediyor. Varlıklarına ve öz değerlerine karşı açılan her türlü savaşa karşı direnen özellikle Kürdistanlı kadınlar, dört parçada geliştirdiği mücadele yöntemleriyle de dünya kadınlarına ilham oluyor. Özelde kadın öncülüğünde Kuzey ve Doğu Suriye’de gerçekleşen devrimin bir Kadın Devrimi olmasından kaynaklı, sadece Kürt ve Kürdistanlı kadınlar tarafından değil tüm kadınlar tarafından önemli bir değer ve miras olarak görülüp, sahip çıkılıyor. Savaşa karşı birlikte mücadelenin yollarını arayan ve onurlu bir barış için ortak akıl üreten kadınlar ‘jin, jiyan, azadi’ felsefesiyle alanlarda ve yaşamın her durağında haklarını aramaktan vazgeçmiyor.