Tunus'ta boykotlu seçim: Seçmenin yüzde 92’si oy kullanmadı

Kadınları dışında bırakan Tunus seçimlerinde halk sandığı yok saydı. Tunuslu aktivist Laila El –Namoushi, seçimi ve sonuçlarını ajansımıza değerlendirdi.

NEZİHA BOSEİDİ

Tunus- Tunus'ta dün gerçekleşen parlamento seçimlerinde halk sandığı boykot etti. Kayıtlı 9 milyon 136 bin 502 seçmenin olduğu ülkede, 7 seçim bölgesinden herhangi bir başvuru yapılmazken, 10 bölgeden ise sadece birer aday milletvekilliği için başvurdu. Halk sandık başına gitmezken Cumhurbaşkanı Kays Said protesto edildi.

Tunus Bağımsız Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Faruk Buasker, sandıkların kapanmasının ardından basın toplantısı düzenledi ve seçimlere katılımın, resmi olmayan ilk sonuçlara göre yüzde 8,8 oranında gerçekleştiğini kaydetti. Tunus'ta muhaliflerin çatı oluşumu Ulusal Kurtuluş Cephesi Lideri Necip eş-Şabi, halkın Cumhurbaşkanı Kays Said'e güvenoyunu çektiğini söyledi. Şabi, halkın yüzde 92'sinin sandık başına gitmemesinin, Cumhurbaşkanı Said'in yönetimiyle ilgili yaşadığı hayal kırıklığını gösterdiğini ifade etti.

Seçin neden boykot edildi?

Cumhurbaşkanı Kays Said, 25 Temmuz 2021'de Meclisin çalışmalarını askıya alarak milletvekili dokunulmazlıklarını kaldırdı. 22 Eylül 2021 tarihinde yeni kararnamelerle yetkilerini genişleterek yürütme organını tamamen kendine bağladı. Kays Said, 13 Aralık 2021'de ise açıkladığı "siyasi krizden çıkışın yol haritası" ile ülkede 25 Temmuz 2022'de Anayasa değişikliği referandumuna, 17 Aralık 2022'de de erken genel seçime gidileceğini ve o zamana kadar Meclisin kapalı kalacağını belirtti. Tunus’ta 25 Temmuz'da seçmenlerin yüzde 30,5'inin katılımıyla düzenlenen referandumda, yüzde 94,6 "evet" oyuyla yeni Anayasa kabul edildi.  Cumhurbaşkanı Kays Said, 15 Eylül'de de erken genel seçimlerde uygulanacak yeni seçim yasasını açıklamasının ardından Nahda Hareketi, Tunus'un Kalbi Partisi, Demokratik Akım Partisi, Özgür Anayasa Partisi, Afak Tunus Partisi gibi Tunus'ta önemli siyasi partiler ile muhaliflerin çatı oluşumu Tunus Ulusal Kurtuluş Cephesi, peş peşe yaptıkları açıklamalarla seçimleri boykot edeceklerini duyurmuşlardı.

Tunuslu aktivist Laila El –Namoushi: Sivil topluma önemli görevler düşüyor

Tunus’taki seçim sonuçlarını ajansımıza değerlendiren ve boykotun bir sonuç olduğunu söyleyen insan hakları aktivisti Laila El –Namoushi sorularımızı yanıtladı. Yıllarca süren mücadelelerin mevcut seçimle giderilmeyeceğini söyleyen Laila El –Namoush, parlamentodaki kadın temsilinin de şu haliyle çok çok gerilediğini aktardı.

‘Tunuslu kadınlar için feci bir düşüş’

Kadın sayısındaki düşüşün kadınların statüsüne nasıl yansıyacağını değerlendiriyorsunuz?

Öncelikli olarak kadınları dışlayan bir seçim yasası söz konusu. Ülkenin yasama organının belirlenmesi süreci olan seçimlerde biz kadınlar seçim güvenliği için sandıkların başında görev başındaydık. Fakat sonuçları gördüğümüzde elbette bizlerde şaşırdık. Mevcut yasalarda kadınların siyasete katılımını engelleyen, aday olmalarına engel olan yasaların değişmesi şart ve bu yasa değişmediği müddetçe Tunuslu kadınların elde ettikleri kazanımların gerilemesine neden olacak. Şu anda da kadınların Meclis’te temsiliyetinde önemli bir düşüş yaşandığı ortada. Kadınlar olarak yüzde 27 gibi bir beklentiye gitmiştik ancak şu haliyle sadece yüzde beşlere geriledik. Yani beklenenden daha az ve Tunuslu kadınlar feci bir düşüş yaşadı.

‘Sivil toplum artık daha çok çalışmak zorunda’

Tunuslu kadınların kazanımlarını geri alması ve bu düşüşü durdurmak için sivil topluma nasıl bir rol düşüyor?

Günümüzde en büyük yükü aslında sivil topum çekiyor ve hükümetler ile aynı istikameti elbette takip etmiyorlar. Birikmiş bir sivil toplum mirası var. Sivil toplum mücadele ile elde edilen kazanımları elde tutmak için geri geleneksel yönlerini kesip atmalı. Kadına yönelik ekonomik, siyasi ve cinsiyete dayalı şiddet azaltılmalı ve öncelikli mücadele bu konularda olmalı.

Sivil toplum, iktidarın dayattığı, kadınları birçok haktan yoksun bırakan ve siyasi şiddet olarak nitelendirilen karar ve yasaların değiştirilmesi için artık daha çok çalışmak zorunda, elini daha çok taşın altına koymak durumunda.

Ekonomik şiddet nasıl azaltılabilir?

Ekonomik şiddet, cinsiyete dayalı ayrımcılıktır. Meslek sahibi olma, mülkiyet, miras, mesleki ilerleme kaydetme, fırsatlar ve yatırım olanaklarını da içerir. Ekonomik şiddet, güvencesiz çalışmaya, özellikle de kayıt dışı tarım ve sanayi sektöründeki kadın işçilere her geçişimizde katlanarak artar. Azaltılması için üzerinde çalışılması gereken konulardan biri de bu. İşçilerin haklarını yeniden yapılandırmak ve onları bir sendikada örgütlemek, ayrıca ulaşımı, eşit ücretleri düzenlemek, uluslararası anlaşmaları ve insana yakışır iş standartlarını uygulamak ve yerel yasaların uygulanmasını, izlemeyi, takip etmeyi, hesap verebilirliği dayatmak, Yargının caydırması kadar, medyanın da olayla yüzleşmek için devreye girmesi gerekiyor.

‘Mekanizmalar geliştirilmeli’

Kadınların yıllardır verdiği mücadelelere rağmen, karar verici pozisyonlara ulaşmada hala arka planda kaldıklarını görüyoruz bu nasıl aşılabilir?

Tunuslu kadınlar eğitimde, işte ve üretimde başarılı oluyorlar, ancak karar verme pozisyonlarında ve ön sıralarda yer almaları nadir olduğundan, yaşadığımız paradoks neredeyse karikatürize bir hal alıyor. Toplum ve sivil toplum organları bu konularda çalışmak için mekanizmalar geliştirmelidir.  Siyasi irade, toplumsal gerçekliği değiştirmenin anahtarıdır ve yokluğu, kadınlara yönelik dışlama ve ayrımcılığa suç ortaklığı anlamına gelir. Bu nedenle, sivil toplumun, elde edilenleri ve yapılması gerekenleri korumak için önünde uzun bir yol ve büyük zorluklar olduğuna inanıyorum.