Direnişin adı: Taybet Ana

Silopî’de özyönetim direnişleri sürecinde katledilen ve cenazesi 7 gün sokakta bekletilen Taybet İnan, direnen Kürt kadınlarının da sembolü oldu.

Haber Merkezi- Türkiye’de barış, birlik, beraberlik, kardeşlik ve daha birçok kelime ‘tek bayrak, tek millet ve tek devlet’ söylemi altında binlerce kez ezildi. Akla gelecek her anda ‘aile’ ve muhafazakarlık vurgusu yapan AKP hükümeti kendi tarif ettiği düzenin dışında adım atanlara devletin ‘silahları’ ile cevap verdi. Sokaklarda barış, kardeşlik ve özgürlük için atan kalpler katledildi. İçişleri Bakanlığı’nın ‘kaçınılmaz son’ sözleri ile tarif ettiği katliamlarda anne, çocuk, kadın, hamile kimse gözetilmedi.

İslâm'da, ölen kimsenin en kısa zamanda yıkanması, kefenlenmesi ve cenaze namazının kılınarak toprağa verilmesi gerekir. Kimi hadislerde de ölülerin bir an önce toprağa verilmesi istenir. Türkiye’de sokak ortasında bir kadının, bir annenin cenazesi katledilerek 7 gün 7 gece bekletildi. Çocukları hayvanlar annelerinin cenazesine zarar vermesin diye nöbet tuttu. Onca yapılan çağrıya karşın aile ancak 7 günün sonunda seslerini duyurup, Taybet İnan’ın cenazesini alabildi.  Ancak eziyet son bulmadı Taybet İnan’ın cenazesi 16 gün sonra defnedilebildi.

Tüm dünya adını duydu

14 Aralık 2015 tarihinde Silaopi’de sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Yasak tam 37 gün sürdü.  Bu süreçte, Kürt kadın siyasetçiler Pakize Nayır, Fatma Uyar ve Sêvê Demir'in aralarında olduğu yaşları 11 ile 75 arasında değişen 68 kişi yaşamını yitirdi. 500’ü aşkın ev tahrip edildi; kullanılamaz hale geldi. Bu yasak döneminde en çok hafızalara kazınan ise 7 gün boyunca cenazesi sokak ortasında kalan Taybet İnan’dı. Tüm dünya Taybet Ana’yı bu katliamla tanıdı.  Taybet İnan yasağın 5’inci gününde komşusundan evine dönerken keskin nişancılar tarafından vurularak öldürüldü. Vücuduna 10 kurşun isabet ettiği belirlendi. Silopi’deki yasağın sembolü haline gelen Taybet İnan’ın cenazesine sadece iki oğlu ve kardeşinin katılmasına izin verildi

Ömrü acılarla geçti

Taybet Ana’nın yaşamı acılarla geçti. Koçer bir aile olan İnan ailesi baskılar nedeniyle 1988 yılında Silopi’nin Xezayê köyünden Silopi merkeze göç etti. İlçede daha bir yılını tamamlamadan Taybet Ananın oğlu Ömer ve eşinin kardeşi Avdi İnan hiçbir gerekçe gösterilmeden polisler tarafından evlerine yapılan baskınla gözaltına alındı. Ömer İnan Elezîz’e, amcası Avdi ise Mêrdîn’deki cezaevine gönderildi. İnan ailesinin yaşadıkları bununla da sınırlı kalmadı. 1992’de Silopi’de bulundukları mahallede mayın patlaması sonucu çocukları Esmer (10) ve Botan (4) ile yeğenleri Ayaz (9), Şevzet (5) ve Mehmet (10) hayatını kaybetti. Henüz çocukların yası tutulurken, İnan ailesinin evi özel hareket polisleri tarafından basılarak, Taybet İnan’ın eşi Halit İnan gözaltına alındı. Tutuklanan Halit İnan Mardin Cezaevi’nde tutulan kardeşi Avdi İnan’ın yanına götürüldü. Halit İnan, 11 ay cezaevinde kaldıktan sonra serbest bırakıldı. Birkaç ay sonra tekrar tutuklandı ve toplamda 3 yıl 9 ay cezaevinde kaldı.

14 Aralık 2015’e gelindiğinde ise sokağa çıkma yasaklarında Taybet İnan ve eşinin kardeşi Yusuf İnan katledildi. Taybet İnan’ın kızı Heznî İnan'da Cizîr’de ilan edilen sokağa çıkma yasaklarında bodrumda katledildi.

Cezasızlık politikası

Taybet İnan’ın katledilmesinin ardından öldürülmesi ve cenazesinin günlerce sokakta bekletilmesiyle ilgili soruşturma dosyasında esaslı hiçbir işlem yapılmadı. Savcılık 2020 yılında faillerin tespiti için ‘daimi arama kararı’ verdi ama bu da sonuçsuzluğun ve cezasızlığın bir yansıması olarak değerlendirildi.

Avukatlar AİHM’e gidecek

Ailenin avukatları savcıların taleplerini görmezden geldiğini belirtiyor. Taybet İnan’ın dosyası şuan Anayasa Mahkemesi’nde. Dosyanın incelemesi sürüyor. Buradan çıkacak karara göre de avukatlar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) gitmeyi düşünüyor.

İçişleri Bakanlığı: Kaçınılmaz son

Taybet İnan ve Yusuf İnan'ın öldürülmesine ilişkin Silopi Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma dosyasında bugüne kadar herhangi bir ilerleme kaydedilmedi. Silopi İlçe Emniyet Müdürlüğü savcılığa gönderdiği yazıda, olaydan 6 gün sonra haberdar olduğunu savundu. Adalet Bakanlığı'na yanıt veren savcılık, İnanların güvenlik güçleri tarafından vurulamayacağını ileri sürdü. İçişleri Bakanlığı’na karşı açılan davada bakanlık savunmasında, yaşananların “Taybet İnan ve yakınlarının hayatlarını korumaya yönelik kaçınılmaz tedbirlerin sonucu olduğu” iddiasına yer verdi. Mardin İdare Mahkemesi’nde açılan dava da reddedildi.