‘Sivil toplum örgütleri koşulsuz barış için çalışmalı’
İHD'nin düzenlediği “Barış Konferansı”nda konuşan Hafıza Merkezi’nden Murat Çelikkan, barış sürecinin barış masalarından çok daha fazlasını gerektirdiğine vurgu yaparak, sivil toplum örgütlerinin koşulsuz barış için çalışması gerektiğini belirtti.
Haber Merkezi- İnsan Hakları Derneği (İHD) tarafından dün Amed’de başlayan “Kürt Meselesinin Çözümü ve Barış Konferansı” ikinci gününde devam ediyor. Konferansın bugünkü ilk oturumunda Hafıza Merkezi’nden Murat Çelikkan ve Êlih Baro Başkanı Erkan Şenses birer sunum yaptı. “Sivil toplum örgütleri barış için ne yapabilir?” başlığıyla sunum yapan Murat Çelikkan, Amed’de barış konuşmanın ‘tereciye tere satmak’ olduğunu belirtti.
‘Barış süreci barış masalarından çok daha fazlasını gerektiriyor’
Barış süreçlerinin politik irade gerektirdiğini vurgulayan Murat Çelikkan, “Barışın inşası ve barış süreci, barış masalarından çok daha fazlasını gerektiriyor. Çatışmadan barışa geçiyorsak yapılması gereken pek çok iş var. Sivil toplum örgütlerinin rolü de bence burada çıkıyor. Bu rollerin destekleyici roller olduğunu biliyoruz” dedi. Sivil toplum örgütlerinin bir değişim için konuştuklarını söyleyen Murat Çelikkan, sivil toplum örgütlerinin çalışma tarzlarını mücadele ve müzakere olarak özetledi. Barış süreçlerinde ve barışın toplumsallaşması süreçlerinde sivil toplum örgütlerinin rollerine değinen Murat Çelikkan, şunları kaydetti:
“Savaş suçlarının belgelenmesi, buna ilişkin bilgi toplama, kayıpların takip edilmesi, kültürlerarası anlayış ve ilişki kurma misyonları vardır. Silah ticaretini önlemek için kampanyalar, kamuoyunu bilinçlendirme çalışmaları var. Kısmen çatışan güçler arasında arabuluculuk rolleri vardır. Bir tür taraflar arası ilişkinlerin dolaylı olarak sürdürülmesini sağlayan ara örgütlerdir. Aynı zamanda yaptıkları çalışmalarla dolaylı olarak barış konusundaki yol haritasını hazırlarlar. Bu düzende nelerin değişmesi gerektiğinin ipuçlarını sivil toplum örgütlerinin raporlarında bulabilirsiniz.”
'Sivil toplum örgütleri koşulsuz barış için çalışmalı’
Bir barış sürecinin başlaması için öncelikle ifade özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılması, hukuk düzeninin olması gerektiğini ifade eden Murat Çelikkan, “Bunlar masa kurulmadan ve süreç başlamadan yapılması gerekenlerden ikisidir” dedi. Murat Çelikkan son olarak, “Bir gün barış, ertesi gün çatışma olabilir ama sivil toplum örgütleri koşullar ne olursa olsun insan hakları ve barış için çalışmak zorunda. Bunun yapılabilmesi barışın Türkiye’de toplumsallaşması için bu bağımsızlığın sağlanması gerek. Bunu büyük mücadele vererek sağlamış olanlar var, dönem dönem iktidarların baskısı ile karşılaşırlar. Bunun değişmesi gerek” ifadelerini kullandı.
'Baroların barış savunuculuğu zayıf’
Ardından söz alan Êlih Barosu Başkanı Erkan Şenses ise, baroların barış rolüne işaret etti. Türkiye Barolar Birliği’nin (TBB) tutanaklarını incelediğini ve 1993’te Erzirom’da genel kurulun yapıldığını, burada Amed Barosu’ndan Hüseyin Tayfun’un konuşmasını hatırlatarak şunları aktardı:
“Bunu okuduğumuzda o dönemin ruhunu, dönemin vahametini, Vedat Aydın’ın öldürülmesinden, işkencelerden bahsediyor. 92 Newrozu’nda Şirnex’te 52 insanın ölmesinden bahsediyor ve TBB’nin bunda hükümetin yanında durduğunu söylüyor. O zaman TBB Başkanı olan Önder Sav, ‘Biz avukatlarımıza bir şey olduğunda müdahale ediyoruz, OHAL Valiliğini arıyorum. TBB her şey değildir’ diyor. 95 yılında Baro Başkanı olan Hüseyin Tayfun, 93’te aramızda olan Wan Barosu’ndan Şevket Epözdemir şimdi aramızda yok’ diyor. Sav, yine benzer cevap veriyor.” Erkan Şenses, bu örnekle toplumsal meselelere o dönem müdahale edilmediğini söyledi. Baroların şimdilerde daha fazla toplumsal meselelere müdahil olduğunu ifade eden Erkan Şenses, ancak barış süreçlerinde baroların savunuculuk kısmının çok zayıf olduğunu, bölge barolarının henüz bu savunuculuğu yapmadığını vurguladı.
Konferans’ın ilk oturumu soru cevap ile son buldu.