Dep’te binlerce kişinin katılımıyla Newroz ateşi yakıldı
PKK’nin öncü kadrolarından Mazlum Doğan’ın memleketi Dep’te Newroz ateşi yakıldı. Kutlamada konuşan DEM Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Tayyip Erdoğan’ın "teröristan" sözlerine "Kürt halkının yaşadığı coğrafya Kurdistan’dır” şeklinde tepki gösterdi.
Haber Merkezi- Bu yıl “Rabe dema azadî û serkeftinê ye" şiarıyla düzenlenecek Newroz Bayramı kutlamalarının startı, PKK’nin öncü kadrolarından Mazlum Doğan'ın memleketi Xarpêt’in Dep (Karakoçan) ilçesinde verildi. Süleyman Karahan Terminal Meydanı’ndaki Newroz kutlamasına binlerce kişi katıldı. Çevre il ve ilçelerden de gelen çok sayıda kişi Newroz kutlamalarına katıldı. Yağışlı havaya rağmen alanı dolduran Depliler, uzun bir süre halaya durdu.
Birçok kişi kutlamalara yöresel kıyafetlerle katıldı. Sarı, kırmızı ve yeşil puşiler alanda dalgalanırken, gençler “Gençliğin isyan ateşiyiz, Newroz ateşini yakmaya geldik” pankartı açtı. Kutlama, yapılan özgürlük ve demokrasi mücadelesinde yaşamını yitirenlerin anısına yapılan saygı duruşuyla başladı. Hayri Durmuş, Mazlum ve Delil Doğan, Zeki Yıldız’ın aileleri sahneye çıkarak, halkı selamladı. Aileler, daha sonra alkış ve zılgıtlar eşliğinde Newroz ateşini tutuşturdu.
Abdullah Öcalan’ın Newroz mesajları okundu
Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Berdan Öztürk, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanları Çiğdem Kılıçgün Uçar ile Keskin Bayındır, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi ( DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları da katıldı. Daha sonra DEM Parti Mêrdin Milletvekili Saliha Aydeniz, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın geçmiş yıllardaki Newroz mesajlarını okudu. Abdullah Öcalan'ın Newroz mesajları şöyle:
"Newroz özgürlüktür, bu bir özgürlük yoludur. Selam özgürlük ve eşitliği rehber edinen bu büyük yolun yolcularına, Newroz’u özgürlük ile anlamlaştıran, Zağros ve Toros dağ eteklerinden, Fırat ve Dicle nehir vadilerine; kutsal Mezopotamya ve Anadolu topraklarından tarım, köy ve şehir uygarlıklarına ANA’lık eden halkların en eskilerinden olan Kürtlere selam olsun…
Binlerce yıllık bu büyük medeniyeti farklı ırklarla, dinlerle, mezheplerle kardeşçe ve dostça birlikte yaşayan, birlikte inşa eden Kürtler ve kardeş topluluklar, siyasi baskılarla harici müdahalelerle grupsal çıkarlarla birbirlerine düşürülmeye çalışılmış hakkı, hukuku, eşitliği ve özgürlüğü esas almayan düzenler inşa edilmeye çalışılmıştır.
Son iki yüz yıllık fetih savaşları batılı emperyalist müdahaleler baskıcı ve inkârcı anlayışlar, Arabi, Türki, Farisi, Kürdi toplulukları ulus devletçiklere, sanal sınırlara suni problemlere gark etmeye çalışmıştır. Kapitalist moderniteye dayalı son yüzyılın baskı, imha ve asimilasyon politikaları; halkı bağlamayan dar bir seçkinci iktidar elitinin, tüm tarihi ve de kardeşlik hukukunu inkâr eden çabalarını ifade etmektedir. Etnik ve tek uluslu coğrafyalar oluşturmak, bizim aslımızı ve özümüzü inkâr eden kapitalist modernitenin hedeflediği insanlık dışı bir imalattır.
Ortadoğu ve Orta Asya halkları artık uyanıyor. Kendine ve aslına dönüyor. Kendi öz tarihine uygun, alternatif bir modernite ve demokratik düzen arıyor. Artık kökleri üzerinden yeniden doğmak, omuz omuza ayağa kalkmak istiyor. Sömürü rejimleri, baskıcı, inkârcı ve tekçi anlayışlar artık miladını doldurmuştur.
Bu toprakların tarihselliğinde önemli bir yer tutan ‘BİZ’ kavramının genişliği ve kapsayıcılığı dar, seçkinci iktidar elitleri eliyle ‘TEK’e indirgenmiştir. ‘BİZ’ kavramına eski ruhunu ve pratiğini vermenin zamanıdır.
Biz, onlarca yılımızı tekçilik adına yok sayılan Kürt halkının varlığını kanıtlamak için feda ettik, büyük bedeller ödedik. Bu fedakârlıkların, bu mücadelelerin hiçbiri boşa gitmedi. Kürtler öz benliğini, aslını ve kimliğini yeniden kazandı. Yok sayan, inkar eden, dışlayan modernist paradigma yerle bir oldu.
Günümüzde artık tarihe ve kardeşlik hukukuna ters düştüğü iyice açığa çıkan bu zulüm cenderesinden ortaklaşa çıkış yapmak için Ortadoğu’nun kendi öz kültür ve uygarlıklarına uygun şekilde demokratik modernitemizi inşa etmeye çağırıyorum.
Bizim kavgamız hiçbir ırka, dine, mezhebe veya gruba karşı olmamıştır, olamaz. Bizim kavgamız ezilmişliğe, bilgisizliğe, haksızlığa, geri bırakılmışlığa, her türlü baskı ve sömürüye karşı olmuştur. Son yüz yılın tüm hata, eksiklik ve yanlışlıklarına rağmen bir kez daha yanımıza, mağdur edilmiş, büyük felaketlere uğramış halkları, sınıfları ve kültürleri de alarak demokratik modernite sistemini inşa etmeye çalışıyoruz. Tüm ezilen halkları, sınıf ve kültür temsilcilerini; en eski sömürge ve ezilen sınıf olan kadınları, ezilen mezhepleri ve diğer kültürel varlık sahiplerini, işçi sınıfının temsilcilerini ve sistemden dıştalanan herkesi çıkışın yeni seçeneği olan Demokratik Modernite Sistemi’nde yer tutmaya, zihniyet ve formunu kazanmaya çağırıyorum.
Alternatif demokratik modernite sisteminin yerel, bölgesel ve küresel çapta inşası, sadece Kürt halkının değil tüm Ortadoğu ve dünya halklarının özgürlüğünü beraberinde getirecektir. Bu temelde herkesin, tüm halkların Newroz bayramını kutluyorum. Zaman, özgürlük zamanıdır. Selam olsun bu sürece güç verenlere, Yaşasın Newroz!"
Çiğdem Kılıçgün Uçar: Kürtleri nasıl katledeceklerinin yollarını arıyorlar
Daha sonra DBP Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar konuştu. AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “teröristan” sözlerine değinen Çiğdem Kılıçgün Uçar, “Dilimizi inkar ediyor. Büyük bir sesle söyleyelim; devlet bilmeli ki Kürt vardır, dilimiz Kürtçedir. İktidar ve AKP bunu bilmelidir. Bunu hep birlikte kabul ettireceğiz” dedi. Kürt sorununun demokratik yöntemlerle çözülmesi gerektiğini vurgulayan Çiğdem Kılıçgün Uçar, “Büyük Özgürlük Yürüyüşü gerçekleştirdik. Üzerimizde beyaz önlükler vardı. O önlüğü, Kürt sorununun çözümü için, kalıcı barış için, Sayın Abdullah Öcalan’ın paradigmasına olan inancımızla giydik” diye konuştu.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve MİT Müsteşarı İbrahim Kalın’ın Irak’a yaptığı ziyarete işaret eden Çiğdem Kılıçgün Uçar, “Biz barış için yürürken, iktidarın bakanları şehir şehir, ülke ülke dolaşarak Kürtleri nasıl katledeceklerinin ve yok edeceklerinin yollarını aramaya devam ediyorlar” şeklinde konuştu. Çiğdem Kılıçgün Uçar, yapılan toplantıdan çıkan sonucun “Kürtlere karşı savaşa devam” olduğunu vurguladı.
‘Halklar Abdullah Öcalan’ı barış elçisi olarak kabul etti’
Abdullah Öcalan’ın 2013 Newrozu’ndaki mesajını hatırlatan Çiğdem Kılıçgün Uçar, “Türkiye'de yaşayan halklar bir hafta içerisinde Sayın Abdullah Öcalan'ı barış elçisi olarak kabul etti. Halen daha Sayın Abdullah barışın elçisidir. Türkiye'de Kürt sorunu başta olmak üzere bütün sorunların çözümünde Sayın Öcalan'ın emeği vazgeçilmezdir. O yüzden Kürt sorununun demokratik çözümü, halkların ve inançların bir arada yaşayabilmesi için yola koyulduk. Newroz bu adımlarımızdan biri olacak. 31 Mart seçimlerinde Kurdistan’da AKP’nin kayyım rejimine en büyük cevabı vereceğiz” dedi.
Anadil yasaklarına da değinen Çiğdem Kılıçgün Uçar, Kürtçenin Meclis’te "bilinmeyen dil" olarak görüldüğünü ifade ederek, "Bu ülkede halen Kürtlerin anadili konuşulabiliyorsa, Kürtler halen daha demokrasi mücadelesinden vazgeçmemişse Mazlum Doğanların, Sakine Cansızların, Gültan Kışanakların sayesindedir" diye konuştu.
Tülay Hatimoğulları: Kürt halkının yaşadığı coğrafya ‘teröristan’ değil Kurdistan’dır!
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları da konuşmasına Mart ayında yaşanan Halepçe ve Beyazıt katliamlarında yaşamını yitirenleri anarak başladı. Katliamcı zihniyetin halen devam ettiğini vurgulayan Tülay Hatimoğulları, "Rojava’ya gönderdikleri İHA’larla, SİHA’larla Kürt halkını katletmeye devam ediyorlar" dedi. Tülay Hatimoğulları da Tayyip Erdoğan'ın "Güney sınırımızda 'teröristan' kurulmasına müsaade etmeyeceğiz" sözlerine tepki göstererek, "Kürt halkının yaşadığı coğrafya, halkların yaşadığı coğrafya ‘teröristan’ değildir, Kurdistan’dır” diye kaydetti. AKP'nin yeni bir sınır ötesi operasyon için ülke ülke gezdiğine dikkat çeken Tülay Hatimoğulları, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Sınır ötesi operasyon planlarını Irak’ta imzaladıkları bir anlaşma ile bir yol haritası çizmişler kendilerine. Bu seçimde, AKP iktidarı birçok seçimde yaptığı gibi yine cenazeler üzerinden seçim kampanyası yürütmek istiyor. Son iki haftada hepimiz algılarımızı açık tutalım. Sınır ötesi operasyonları seçimin malzemesi haline getirmek isteyen, yoksul ailelerin cenazelerini ailelerine gönderip o cenazeler üzerinden siyaset yapmak isteyen Saray rejimini buradan hep beraber kınıyoruz.
Değerli halkımız bu iktidar Türkiye’ye demokrasi getirdiğini iddia ediyor. Kocaman bir yalan. Kürt sorununu inkar etmek, ırkçı yaklaşımlar, kutuplaştırıcı söylemler demokrasi demek değildir. Yoksul insanların, evine bir ekmek bulamayan, akşamları bir iftarda ne yiyeceğini bilmeyen yoksul kardeşlerimiz, 50 milyona yakın insan bu ülkede açlık ve yoksullukla pençeleşiyorsa bilelim ki bu iktidar bu ülkeye demokrasi değil, yoksulluk getirmiştir.
Dolmabahçe mutabakatı dönemine dönülmelidir
Dep’den sarayın da duyacağı şekilde bir kez daha sözümüzü de çağrımızı da yineliyoruz; Kürt sorunu statü sorunudur. Kürt sorunun barışçıl ve demokratik yollarla çözülmesi Türkiye halklarının özgürlüğü ve demokrasisi açısından önemlidir. Bizler bu statü sorununu başka kavramsallaştırmalar üzerinden savaş estirmeye çalışan anlayışa bir kez daha diyoruz; Dolmabahçe Mutabakatı dönemine dönülmelidir. Kürt halkı ödediği bütün bedellere rağmen eğer barış için ısrarcı ise, bunun nedeni barışa olan inancıdır. Gelin Kürt sorununu barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözmek için diyalog başlatalım ve bu konuda görüşmeler başlasın.
Kürt halkı, Türkiye demokrasi güçleri bu talepleri büyüttüğünde bize tankla, topla ‘teröristan’ gibi kavramlarla cevap vermeyi bırakın artık. 40 yıldır devam eden bu sorunun tek çözümü barış ve diyalogtur. Sayın Öcalan üzerindeki tecridin derhal kalkması, İmralı kapılarının açılması, bir an önce okunan 2013 Newroz deklarasyonu ve ruhunu bizler o sözleri burada tekrarlayarak hep birlikte barış diyor muyuz?”