Lübnanlı gazeteciler: Hiçbir kalkan, miğfer, amblemin bizi korumadığını gördük

Lübnan’da İsrail’in saldırılarını dünyaya aktarmaya çalışan kadın gazeteciler, hiçbir kalkan, miğfer ve amblemin kendilerini koruyamadığını gördüklerini ancak görevlerini yapmaya devam edeceklerini anlattı.

FADYA CUMA

Beyrut – Lübnan’da 2006 yılında 34 gün süren İsrail-Hizbullah savaşı ve sonrasındaki süreci yakından takip eden gazeteci Amal Halil, deneyimlerini ajansımızla paylaştı. Güney Lübnan’da yaşayan Amal Halil, İsrail ve Filistin arasında 3 aydır devam eden savaşa rağmen gazeteciliği bırakmayı düşünmediğini belirtti.

‘Ne savaş var ne barış!’

2006'daki savaşta öldürülen sivillerin sayısının çok daha fazla olduğunu aktaran Amal Halil, “Ancak Güney Lübnan'ın yaşadığı durum benim için daha tehlikeli. Kural olarak ne savaş var ne de barış! İsrail'in hedef alabileceği alanları ve zamanlamasını kimse tahmin edemez. İsrail'in Aita kasabasında sivillere karşı gerçekleştirdiği katliamlar ve gazetecilerin birden fazla yerde hedef alınıp öldürülmesi de tüm yolların giderek temas hattı haline geldiğini gösteriyor” şeklinde konuştu.

‘Ateşkesten sonra saldırılar arttı’

Hamas ve İsrail arasında yapılan 7 günlük ateşkesin ardından İsrail saldırılarının arttığına dikkat çeken Amal Halil, şunları aktardı: “Ben ve meslektaşlarım, Aita kasabasında katledilenlerden birinin cenaze törenini takip ediyorduk. Bizim bulunduğumuz yerin yakınındaki El Şaab’a saldırı düzenlendi. Bulunduğumuz her yer açık bir hedef halinde. Geçtiğimiz yıl 13 Kasım’da benim de içinde bulunduğum şehirdeki yerel, Arap ve uluslararası haber ajanslarından muhabir ve fotoğrafçıların bulunduğu bir medya konvoyuna iki füze atıldı. Biz askeri personel değiliz ancak İsrail, bizi korkutmak, işlediği suçları haberleştirmemizi engellemek için gazetecileri hedef almayı sürdürüyor.”

‘Savaşın ön saflarında bulunuyorum’

Tüm risklere rağmen gazeteciliğe devam etmesinin görevi olduğunu dile getiren Amal Halil, “Savaşın ön saflarında bulunmam, kendimi kasıtlı olarak tehlikeye maruz bıraktığım anlamına gelmiyor. Güvenlik standartlarına ve sahadaki güvenlik görevlilerinin talimatlarına uyuyorum ve talimatları ihlal ederek hayatlarımızı riske atmak kahramanca kabul edilmiyor. Profesyonellik, görevimi yapmaya ve doğru haberi aktarmaya devam edebilmem için güvende kalmamı gerektirir” şeklinde konuştu.

‘Hiçbir kalkan, miğfer, amblem bizi koruyamıyor’

Lübnan’da Alman Televizyonu’nda çalışan gazeteci Rula Farahat aynı zamanda medya materyalleri üretme konusunda da eğitim aldığını anlattı. Son olaylarla ilgili rapor hazırlamak üzere savaş haberleri yaptığını dile getiren Rula Farahat, "İlk başta korkunun miktarı çok büyük değildi. Ben ihtiyatlı davrandım. Ama şiddetin artması ve meslektaşımız Reuters fotoğrafçısı Issam Abdullah'ın İsrail baskınında şehit olması, gazetecilerin hedef alınmaya devam edilmesi korkumuzu arttırdı” dedi.

Bir çocuğu olduğunu söyleyen Rula Farahat, "Küçük bir çocuk annesi olduğum için bu durum beni hayatımla ilgili daha fazla endişeye itiyor. Saldırılarda gazeteciler, siviller hedef alınıyor. Defalarca yaşanan saldırılardan sonra biz gazeteciler hedef haline geldik. Hiçbir kalkan, miğfer, basın ambleminin bizi koruyamayacağını anladık” diye kaydetti.

‘Çalışmaya devam edeceğim’

Köylerde güvenlik görevlilerinin talimatlarına ve direktiflerine uyduklarını anlatan Rula Farahat, “Uzun süre bir yerde kalmamak için çalışmalarımızı hızla tamamlıyoruz. Köyler ve yerinden edilenlerin içinde bulunduğu perişan durum, topraklarımız için çalışmalarımızı sürdürmemiz gerektiğini gösterdi. Çalışmalarıma güvenlik koşulları ve prosedürleri içinde devam edeceğim” şeklinde konuştu.