Kayıp yakınları Ahmet Çakıcı’nın akıbetini sordu

İHD Amed Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 769'uncu haftasında bu kez 30 yıl önce kaybettirilen Ahmet Çakıcı’nın akıbetini sordu.

Amed- İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın” sloganıyla gerçekleştirdikleri eylemin 769’uncusu gerçekleştirdi.

Koşuyolu Parkı’ndaki Yaşam Hakkı Anıtı önünde yapılan eylemde Amed’in Hezro (Hazro) ilçesine bağlı Helhel (Çitlibahçe) köyünde  8 Kasım 1993 tarihinde kaybedilen Ahmet Çakıcı’nın akıbeti soruldu. Ahmet Çakıcı’nın kaybediliş hikayesini İHD Diyarbakır Şubesi üyesi Fırat Akdeniz okudu. Açıklamada şu ifadeler yer aldı:

 “Ahmet Çakıcı Hezro'ya bağlı Helhel köyünde 1956 yılında dünyaya geldi. Ahmet Çakıcı, geçimini çiftçilik ile sağlar. 1993 yılının Kasım ayı başlarında artık evli ve 7 çocuk babası olan Ahmet Çakıcı, Diyarbakır’a taşınır. Geride kalan eşyalarını almak için 8 Kasım 1993 tarihinde Çitlibahçe köyünde bulunan Ahmet Çakıcı, köye yapılan baskın ile gözaltına alınır. Askerler köyü boşaltarak ateşe verdikten sonra Ahmet Çakıcı ile birlikte köyden ayrılırlar. Aynı gün, Lice'nin Bağlan köyünü de basan asker ve korucular Ahmet Çakıcı'nın akrabası Mustafa Engin ile Tahsin Demirbaş adlı köylüyü de gözaltına alır. Görgü tanıklarının anlatımlarına göre, Ahmet Çakıcı gözaltına alınıp getirildiği Diyarbakır’da uzun süre işkence ve kötü muameleye maruz kalır, sonra tekrar Hazro’ya götürülür.”

‘Ahmet’i gördüm’

Ahmet Çakıcı ile aynı yerde tutulan akrabası Mustafa Engin’in, görgü tanığı olduğu ve gözaltı sürecine ilişkin konuştuğu belirtilen açıklamada tanıklık da şöyle paylaşıldı:

“8 Kasım 1993 günü askerler tarafından köyümüz basıldı. Baskın sırasında hiçbir gerekçe gösterilmeden gözaltına alındım. Daha sonra Lice Jandarma Komutanlığı’na götürüldüm. Bir gece orada tutulduktan sonra, ifadem alındı ve Diyarbakır’a getirildim. Diyarbakır’a getirilir getirilmez sorguya alındım. Sorgu sırasında bana özellikle Ahmet Çakıcı’yı tanıyıp tanımadığım konusunda sorular soruyorlardı. Aradan 7-8 gün geçti. Yanımda birileri vardı. Tabi gözlerim bağlı olduğu için, bu kişilerin kimler olduğunu bilmiyordum. Bizi ikinci kata götürdüler. Biraz bekledikten sonra, biri gözümdeki bandı indirerek, Kürtçe 'Mustafa Dayı, gözlerini biraz aç' dedi. Gözlerimi açtığım zaman karşımda Ahmet’i gördüm. Ancak fazla konuşamadık. Sonraki gün bizi Bodrum katına indirerek, hepimize numara verdiler. 16-17 gün boyunca burada hücrelerde tutulduk. O süre boyunca, Ahmet ile aynı yerdeydik. Gözlerim bağlı olduğundan onu göremiyordum, ancak bazen konuşabiliyorduk. Gördüğü işkencelerden dolayı Ahmet’in bir kaburgası kırılmıştı. Sonra beni serbest bıraktılar ve bir daha onu görmedim."

Başvurular sonuçsuz kaldı

Açıklamada ailenin başvurularının tüm tanıklıklara rağmen sonuçsuz kaldığı kaydedilerek “Ahmet Çakıcı gözaltına alındıktan sonra, ailesi tarafından OHAL Valiliği, Devlet Güvenlik Mahkemesi Başkanlığı ve Hazro Tabur Komutanlığı’na başvurulur. Ancak tanık ifadelerine rağmen yapılan tüm başvurular sonuçsuz kalır. Ahmet Çakıcı’nın gözaltında olduğu kabul edilmez. Bunun üzerine Çakıcı ailesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvuruda bulunur. AİHM, 8 Temmuz 1999 tarihinde Türkiye'yi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 2, 3, 5 ve 13’ncü maddelerini ihlal ettiği gerekçesiyle maddi ve manevi tazminat ödemeye mahkûm eder" denildi.

Eylem, 1 dakikalık oturma eylemiyle sona erdi.