Gulrokh Gabbadi: Mücadele sürekliliktir
İran’da 1978 devriminin öncü kadınlarından Gulrokh Gabbadi, mücadelenin süreklilik olduğunu belirterek, “43 yıl boyunca Rojhilatê Kürdistan'da kadınlar, İslam Cumhuriyeti'nin halka uyguladığı hak ihlallerine karşı mücadele etmeye devam etti” dedi.
ŞAHLA MOHAMMADİ
Haber Merkezi - İran ve Rojhilatê Kürdistan'da kadınlar geçmişten günümüze kadar temel haklarını elde etmek için mücadele ediyor. Pehlevi döneminde ve İslam Cumhuriyeti'nin iktidara gelmesiyle birlikte kadınlar, ellerinden alınan çocuk velayeti, boşanma gibi hakları için mücadelelerini sürdürdüler. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle sorularımızı yanıtlayan Gulrokh Gabbadi, verilen kadın mücadelesini anlattı.
*Bir Kürt kadını olarak mücadeleye nasıl başladınız. Rojhilatê Kürdistan'daki kadın mücadelelerinin başlangıcı nasıl oldu?
Pehlevi döneminde gizli örgütlemelerle mücadele etmeye başladım. Savaşçılardan bazıları hapisteydi. Üç kişilik küçük gruplar halinde tam bir gizlilik içinde çalıştık. İran’da gelecek hükümetinin özgürlük ve adaleti savunan sosyalist bir hükümet olması arayışımız vardı. Toplumun iyiliği için savaşıyor, devrim ve değişimin bir gecede ve bir yılda değil, yıllar, on yıllar gerektirdiği bilincini ve bilgisini topluma yayıyorduk.
Bu nedenle geriye dönüp yıllardır bizim mücadele ettiğimizden farklı başka toplumlar ve yaşamlar olduğunu söylememiz gerekiyor. Rojhilatê Kürdistan'ın şehir ve köylerinde öğretmenlik yaptım. Köylerdeki eğitimsizlik oranı yüzde 65-70 olarak tahmin ediliyor. Bu nedenle halkı eğitmek, okuma yazma öğretmek için mücadelemizi sürdürdük. 1977'de Rojhilatê Kürdistan'da gösteriler başladığında ben de o gösterilere katıldım. O dönemde mahallelerde “Mahalle Meclisi" adını verdiğimiz örgütlenmeler oluşturduk ve bu şekilde halkı seferber ettik. 1977'den devrimin başladığı 1978'e kadar Pehlevi rejimi hâlâ yürürlükte olduğu için gizlice çalıştık.
*Kadının örgütteki rolü nedir? Toplum, aile ve yasalar bunu nasıl ele aldı?
O zamanlar kızlarını okula gönderen aileler, Rojhilatê Kürdistan'da üniversite olmadığı için Tebriz, Tahran ve diğer şehirlerdeki üniversitelere giden kadınlar vardı. Bu bizim bulunduğumuz önceki yıllara göre büyük bir değişiklikti. Kız çocuklarının ve kadınların eğitimlerini tamamlamaları için mücadele ediyorduk. Bu kadınlar Rojhilatê Kürdistan'a döndüklerinde ailelerine ve toplumda farkındalık yarattılar.
‘Kadınlar diktatörlüğü kabul etmedi’
Örneğin evlenme konusunda ailelerinin onlar adına karar vermesine izin vermediler. Para için evlilikleri kendilerine hakaret olarak kabul ettiler. Bu onların entelektüel dönüşümlerinin bir işaretidir. Bu kadınlar, doğal olarak diktatör bir toplumu kabul etmediler. Pehlevi rejiminin devrilmesinden sonra sosyalist ve demokratik bir hükümetin kurulacağına inanıyorduk. Sosyalist hükümetimizde kadınların haklarını aldıklarına ve bunlardan bahsetmeye gerek olmadığına inandık. Pehlevi yönetiminden sonra İslam Cumhuriyeti göz açıp kapayıncaya kadar iktidara geldi ve başörtüsü, çocuk velayeti, boşanma hakkı ve diğer önceki tüm özgürlükler kadınların elinden alındı.
Devrimin ertesi günü ve Humeyni'nin doğrudan zorunlu başörtüsü emrinin ardından Tahran'da büyük bir gösteri düzenlendi. Aynı zamanda Sinê ve Merivan Meydanı'nda gösteriler yaptık. Bu 1978’in 8 Mart'na denk geliyordu. İnsanlar bizi eskisi gibi desteklemedi. Çünkü yeni bir hükümetin geldiğine inanıyorlardı. Gösteriler yaptık, taleplerimizi dile getirdik ama karşılanmadı. Devrimin başında, Rojhilatê Kürdistan'da henüz yeni hükümet kurulmamışken, hemen farklı şehirlerde kadın örgütleri kurduk.
Sinê şehrinde Kadın Meclisi'nin oluşturulmasına ek olarak, Merivan, Saqqız ve Ashnawiyyah'da da durum aynıydı. Ancak o zamanlar kadınların ihtiyaç ve taleplerinin farkında değildik. 19 Ağustos 1978'de İran ve Rpjhilatê Kürdistan şehirlerindeki demokratik merkezlere saldırıp her şeyimizi elimizden aldılar. Birçok aktivisti tutuklayıp bazılarını idam ettiler.
*O dönemde diğer kuruluşlardan kadınların varlığı ve desteği ne düzeydeydi?
İran'daki diğer kadınlar gibi muamele gördük. Çünkü ondan önce kadın haklarını aramakta özgür değildik ve bu konuları bilmiyorduk. Devrim başladığında kadınlara sadece okuma yazma öğretildi. Kitaplar sansürlendi, yayınlanmasına veya okunmasına izin verilmedi. İnternet yoktu. Sonuç olarak kadın hakları konusunda çok az şey biliyorduk ama kapsamlı toplantılardan çok şey öğrendik. Öğrendiklerimizi desteklemek ve birlikte ortak çalışmalar yapmak için hemen uygulamaya çalıştık ve kısa sürede bir araya geldik.
8 Mart 1978'de iki üç gün boyunca binlerce kadını gösteriye katmak üzere bir araya getirmeyi başardık. O dönemde kadınlar daha çok gösterilerde yer aldı. Gösteriyi düzenlediğimiz gün silahlı kişiler bize saldırdı ama bir şekilde kendimizi koruyabildik. Bize saldırdılar ve gösteriyi dağıttılar. Biz de ara sokaklardan ana caddeye dönerek gösteriye devam ettik. Kadınların talep ve haklarının kendilerine iade edilmesi gerektiğine dair bir karar çıkardık. İslam Cumhuriyeti ne bize destek verdi ne de diğer kadınlara destek oldu.
*O dönemde öncü misyonunda olan kadınlardan biraz bahsedebilir misiniz?
Gizli örgüte ilk katılan kadınlardan biri ablam Gulriz Ghobadi'ydi. O bir savaşçı, çok bilgili ve kadınlar, öğrenciler ve yoksullar arasında kampanyalar düzenleme deneyimi vardı. Aynı zamanda örgüt üyesi olan Farida Zakariai ve devrim sırasında örgüte katılan Farzana Qutbi de öncü isimlerdendi. Farida Glensp, Shahin Baufa, Fereshteh Fayeqi, Mastura Shahswari ve diğer birçok kadın, devrimden sonra idam edilen ilk kadın aktivistlerden bazılarıydı. Örneğin, Fereshteh Fayeqi, savaş eğitimi görmüş ve deneyimliydi. Shahin Bawafa, Rojhilatê Kürdistan'daki tüm savaşlarda halka yardım eden çok değerli bir hemşireydi.
*Uzun yıllara dayanan mücadele tecrübeniz var, bu tecrübenizden biraz bahsedebilir misiniz?
Yıllarca süren mücadeleden sonra hala partilerin liderliğinde kadınlar görünmez. Bunun nedenlerinden biri de bu kadınların erkeklerle birlikte kamu kurumlarında yer alması ve bu kamu kuruluşlarının Peşmerge'ye bağlı olmasıdır. Biz sadece bu teşkilatlarda çalışabiliyorduk.
İkinci konu ise kadınların kendilerini bu liderliğe hazırlamamalarıdır. Genç ve yeni oldukları için kendilerine bu alana girme cesaretini ve yeteneğini verilmedi. Rojhilatê Kürdistan'da hala var olan ataerkil zihniyeti kadın liderliğine karşı bir duvar oldu. Kadınların lider oldukları örgütlerde bile bu gerçek role sahip değiller ve bence liderlikleri yüzeysel ve henüz gerçek rollerini gösterebilmiş değiller. Bu topluma bağlıdır. Ama artık farkındalığın olduğu bir noktadayız.
‘İlk kez Fatima Nashuri zorunlu örtünmeyi protesto etti’
Geçmişteki deneyimleri gelecekte nasıl kullanacağımız önemlidir. Çalışmalarımda ve araştırmalarımda daha önce duymadığım bir sorunla karşılaştım. O da kadın olarak geçmişteki mücadelelere ek olarak 1922 yılında Gilan şehrinde Fatima Nashuri adında bir kadının sahneye çıkmasıdır. Zorunlu örtünmeyi ilk kez o protesto etti.
Kürdistan Kadın Komitesi ilk kez kuruldu ve 8 Mart'ı kutladılar. O tarihte kız çocukları eğitimlerini tamamlamadıkları için velilerden kızlarını okula göndermelerini istediler. Ondan sonra kadınlar okullar yapmaya, aileleri kızlarını okula göndermeye teşvik etmeye çalıştı. Bu dönemde kızların üniversiteye gittiğini gördük. Bu vakalara baktığımızda sadece kız çocuklarının eğitimi için değil, demokrasi ve kadın hakları için mücadele ettiğimizi görüyoruz.
‘Mücadele sürekliliktir’
Mücadele bir hiyerarşi ve sürekliliktir. Her nesil, yaşına göre buna yeni bir talep ekler. 43 yıl boyunca Rojhilatê Kürdistan'da kadınlar, İslam Cumhuriyeti'nin halka uyguladığı hak ihlallerine karşı mücadele etmeye devam ettiler. Bunun sonucunda her kuşağın mücadelesi, geçmiş mücadelelerin ve deneyimlerin sonucudur.
Bugünün kadınları haklarını elde etmek için mücadele etmek zorunda. Bu 40 yıl kadınların birçok hakkı olduğunu ve onlar için mücadele etmesi gerektiğini gösterdi. Kadınlar olarak vatandaşlık hakkı dışında özel taleplerimiz olmalı ve kendi platformumuza sahip olmalıyız. Önceki yıllarda yaptığımız hataları tekrarlamamamız gerekir.