Gülistan Kılıç Koçyiğit: Artık ortada bir anayasasızlık hali var

“Artık ortada bir anayasasızlık hali var” diyen DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’nin yargısal darbeye imza attığını belirterek, bütün toplumsal kesimleri darbeye karşı direnmeye davet etti.

Haber Merkezi- Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM) Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, gündemdeki gelişmelere ilişkin Meclis’te basın toplantısı düzenledi. Gülistan Kılıç Koçyiğit, Silopi’de katledilen üç Kürt kadın siyasetçiyi anarak konuşmasına başladı.

‘Ülkede şiddet olağanlaştırılarak yaygınlaştırılıyor’

Koç Üniversitesi’nde Kürt-Alevi olduğu için işkenceye uğrayan üniversite öğrencisi ile iletişimde olduklarını belirten Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Bu olayların münferit olmadığını aslında sistematik olduğunu ve bu şiddet üretenin de en başında AKP-MHP iktidarının geldiğini biliyoruz. Her gün Kürt’e, Alevi’ye, sosyaliste, devrimciye, kadına ve LGBT+ bireylerine yönelik nefret söylemlerinin bu ülkedeki şiddeti olağanlaştırıp yaygınlaştırıldığını ve hayatın her alanını şiddetle kuşattığını göstermesi açısından da önemli” dedi.

‘Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi sınırlarını aşan karara imza koydu’

Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’nin Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) verdiği kararları uygulamamasına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi bir yargısal darbeye imza atarak haddini ve sınırlarını aşan bir karara imza koymuş oldu” dedi. Bunu darbe olarak nitelendiren ve bu darbe sürecini çok uzun bir süredir yaşadıklarına dikkat çeken Gülistan Kılıç Koçyiğit, şöyle konuştu:

“Aslında Kürt sorunundaki çözümsüzlük meselesinin sürekli darbe mekaniğini canlı tuttuğunu çokça ifade ettik bu kürsülerde. Ama bu darbe mekaniğinin bugün son 7-8 yıllık sürecin başlangıcını oluşturan 30 Ekim 2014 tarihindeki MGK kararı ve ardından 24 Temmuz 2015 tarihinde barış ve çözüm sürecinin yok edilerek yeniden Kürt sorununda güvenlikçi anlayışın devreye girmesiyle başladığını ifade etmek gerekiyor. Bu başlangıcın bir gerekçesi de HDP’nin 7 Haziran başarısı olduğunun altını çizmek gerekiyor. Bu ülkede Kürtlerin, demokratların, sosyalistlerin ittifakıyla 80 milletvekilinin Meclis’e girmesi müesses nizamı ve onun bekçilerini oldukça ürküttü. Hızlı bir şekilde kırmızı alarm vererek Kürt düşmanı bir ittifakı hayata geçirdiler ve o gün bugündür de başta Kürt halkı olmak üzere demokratik siyasete ve tüm alanlara saldırılar olduğunu biliyoruz.”

‘Anayasaya aykırı olduğu halde dokunulmazlıklar kaldırıldı’

Darbe sürecinde neler yapıldığına ilişkin hatırlatmalarda bulunan Gülistan Kılıç Koçyiğit, “20 Nisan 2016 tarihinde bu Meclis anayasaya aykırı olduğu halde milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırdı. O zaman anayasaya aykırı ama evet diyeceğiz diyenlerin bugünkü anayasal krizi de devlet krizi de emeklerinin olduğunu aslında payları olduğunun altını çizmemiz gerekiyor. O gün bu yargısal darbeye bu hukuksuzluğa geçit verilmeseydi sırf Kürt’tür diye, sırf demokratik siyaseti temsil ediyor diye HDP’li milletvekillerini, bizim arkadaşlarımızın dokunulmazlıkları kaldırılmasaydı bugün belki de bunları konuşmuyor olacaktık”  dedi.

 ‘Bizim dışımızda bu karanlığı aydınlatmaya çalışan yok’

Ülkenin 7 Haziran 2015’ten sonra büyük bir karanlığın içine gömüldüğünü vurgulayan Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Bu karanlığı bizim dışımızda da aydınlatmaya çalışan bizler yani DEM Parti, HDP, demokratik toplumun dışında buna karşı duranlar olmadığını ne yazık ki görüyoruz. Bütün bunları yakından takip ediyoruz. Bu nedenle bu kadar darbeye maruz kalmış, yargısal darbelere maruz kalmış bir parti olarak bugün yaşanan sürecin aslında çok önceden geldiğini ifade etmiştik. Bugün de bunun altını bir kez daha çizmemiz gerekiyor” diye kaydetti.

Yargıdaki meselenin sadece kendilerine yönelik kumpaslar ve darbelerle sınırlı olmadığını vurgulayan Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Aslında liyakatsizin başını alıp gittiği, çürümenin, çeteleşmenin ve artık yargıda borsaların konuşulduğu bir yargısal çürüme sürecinin içinden de geçtiğimiz ifade etmemiz gerekiyor” diye konuştu.

‘Artık ortada bir anayasasızlık hali var’

Artık ortada bir “anayasasızlık hali” olduğunu belirten Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Ne yazık ki AYM de bu anayasasızlaştırma meselesinde bir taraftı, bu sürece katkı koydu. Bu sürecin parçalarını oluşturan bir yerde duruyordu ama gördüğümüz meselenin çok daha ileri boyuta gittiğini, Yargıtay’ın sadece AYM’ye değil, aynı zamanda halka meclise, Meclis Başkanına da parmak sallayan had bildiren bir noktaya taşındığını görüyoruz. Bunu kabul etmek buna sessiz kalmak mümkün değil. Biz de bunu kabul etmeyeceğiz, sessiz kalmayacağız. Bu anlamıyla, bu siyasi krizin bizim açımızdan bir yönüyle de aslında yaratılmak istenen bir kriz olduğuna dair de açıkçası şüphelerimiz olduğunu ifade etmemiz gerekiyor. Yani bir danışıklı dövüşün, bir kavganın seyircisi pozisyonuna da bütün toplumu ve siyaseti getirmek isteyen bir anlayışı olduğunu da görüyoruz” şeklinde ifade etti.

 ‘Faşizmi kurumsallaştıran bir anayasa yapmak istiyorlar’

AKP Sözcüsü Ömer Çelik’in açıklamalarında bütün bu krizin asıl nedeninin mevcut anayasa olduğunu mevcut anayasa durduğu sürece bu krizlerin de artarak devam edeceğini ifade ettiğini aktaran Gülistan Kılıç Koçyiğit, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Şunu söyleyelim, yeni bir anayasa tartışması Türkiye’nin en temel tartışmalarından biridir. Biz de yeni demokratik çoğulcu, özgürlükçü, özgürlükçü laiklik ilkesine sahip bir toplumsal sözleşmenin, anayasanın yapılması gerektiğini çokça ifade ettik. Ama bu anayasa meselesinde AKP’nin kafasının arkasındaki anayasanın asla çoğulcu demokratik anayasa olmadığını tam da bu sürecin içerisine bakarak görebiliriz. Yapmak istedikleri şey yeniden 12 Eylül anayasasını aratacak daha otokratik, daha despotik daha bütün temel hak ve özgürlükleri tırpanlayan bir anayasa yapmak. Bu, yeni yönetimi daha kalıcı hale getiren, faşizmi gittikçe kurumsallaştıran bir anayasa yapmak istiyorlar. Bu anlamıyla da bu krizi yeniden Allah’ın bir lütfu olarak gördüklerini ve bu kriz üzerinden de yeni anayasa tartışmalarını ilerletmeye çalıştıklarını açık ve net bir şekilde görüyoruz. Bu anlamıyla da buna geçit vermemek gerektiğini ifade edelim.”

‘Yeni bir yol ayrımındayız’

Türkiye’nin çok yakın dönemde birçok kritik aşamadan geçtiğini 7 Haziran 2015’in de bu eşiklerden biri olduğunu vurgulayan Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Bir taraftan barışın, demokrasinin aslında tercihini yapmıştı bütün Türkiye halkları ve gerçekten o yoldan gidilseydi bugün Türkiye bambaşka bir yerde olurdu. Ama diğer taraftan güvenlikçi, savaştan, askeri operasyonlardan medet uman, yeniden Kürt sorununun çözümsüzlüğünden beslenen bir yol vardı. Ne yazık ki AK iktidarı bu yolu tercih etti. O gün bugündür de Türkiye ne yazık ki düze çıkamıyor” dedi. Şimdi yeni bir yol ayrımında olduklarına işaret eden Gülistan Kılıç Koçyiğit, ya hep beraber ülkedeki her bir yurttaşın temel hak ve özgürlüklerini, anayasal devlet düzenini savunacaklarını ya da bu büyük karanlığın gittikçe büyüyerek yeni bir anayasal düzeni herkese dayatacağını vurguladı.

‘Gelin bu darbeye hep beraber direnelim’

O nedenle bütün çağrılarını Türkiye halklarına yapmak istediklerini dile getiren Gülistan Kılıç Koçyiğit, konuşmasına şöyle devam etti:

“Gelin bu darbeye hep beraber direnelim. Bu çağrımızı Meclis’e yapmak istiyoruz. Meclis iradesine, halkın kendisine verdiği temsile sahip çıkması gerekiyor. Meclis’in onuruna sahip çıkması gerekiyor. Bugün Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi Meclis’e parmak sallıyor. Bugün Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi, Meclis’e kayyım olarak atanmak isteniyor. Bu kayyımcı anlayışa karşı biz Meclis’in de onuruna, haklarına toplum adına Türkiye halkları adına sahip çıkması gerektiğini ifade ediyoruz. Bu yargısal krizin Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’nin kararının geçmişteki darbe muhtıralarından bir farkının olmadığını altını çiziyoruz. Bu kararın 28 Şubat muhtırasından 27 Nisan e muhtırasından hiç bir farkı olmadığını ifade edelim. O gün ‘bize karşı darbe yapılıyor’ diye bağıranlar ve o günün mazlumlarının bugünkü darbenin başında olup bütün topluma darbe yapıyor.

Sayın Numan Kurtulmuş'a çağrı yapıyoruz, asla ama asla Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’nin kararı bu Meclis’te dokunmamalıdır. Sizden de Meclis iradesini sahip çıkacak bir tutumu beklediğimizi ifade etmek istiyoruz. Bu işin bütün bu sürecin mağduru olan Hatay halkının iradesi olan Can Atalay var. Can Atalay hali hazırda hepimiz gibi seçildi, milletvekili olarak seçildi ama ne yazık ki yemin edemedi, milletvekili görevlerini yerine getirmiyor. Neden tutuluyor? AKP’nin aslında emelleri için AKP’nin bir yeni Türkiye inşası için aslında orada cezaevinde rehine pozisyonunda tutulmaya devam ediyor.

Burada da bir kez daha AYM kararının derhal uygulanması ve Hatay milletvekili Can Atalay'ın derhal serbest bırakılması çağrısını yenilemek istiyoruz. Bu ülkedeki bütün toplumsal kesimleri darbeye karşı demokratik barışçıl gösteri hakkını, darbeye karşı direnmeye, ülkeyi karanlıktan çıkarıp aydınlığa taşımak için elin taşın altına koymaya davet ediyorum.”