Cumartesi Anneleri Hüseyin Taşkaya’nın akıbetini sordu

Cumartesi Anneleri 30 yıl önce Riha’da kaybedilen Hüseyin Taşkaya’nın akıbetini sordu. İHD’de yapılan açıklamada konuşan AP Türkiye Raportörü ise, “Cumartesi Anneleri’ni savunmak insan haklarını savunmaktır” dedi.

İstanbul- Cumartesi Anneleri ve İnsan hakları savunucuları gözaltında kaybedilen ve katledilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle bir kez daha Galatasaray Meydanı’ndaydı. Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) verdiği “ihlal” kararlarına rağmen 29 hafta boyunca Galatasaray Meydanı’na girmeleri Beyoğlu Kaymakamlığı’nın “yasak” kararı gerekçe gösterilerek engellenmek istenen Cumartesi Anneleri, 30’uncu haftalarda direnişleri sonucunda meydana yürüyerek açıklama gerçekleştirmişti. Anneler, 33 hafta sonra da mücadeleleri sonucunda Galatasaray Meydanı’na yürüyerek eylemlerini bir kez daha gerçekleştirdi.

Cumartesi Anneleri eylemlerinin 975’inci haftasında 30 yıl önce Riha’da kaybedilen Hüseyin Taşkaya’nın akıbeti soruldu. Eyleme, Avrupa Parlamentosu (AP)

 Türkiye Daimi Raportörü Nacho Sánchez Amor, İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi üyeleri ile birlikte çok sayıda hak savunucusu katıldı. Cumartesi Anneleri, ellerinde taşıdığı karanfil ve kayıp yakınlarının fotoğraflarıyla Galatasaray Meydanı’na yürüyüş gerçekleştirdi. Bu haftaki açıklamayı İHD Hapishaneler Komisyonu üyesi Sebla Arcan okudu.

‘Yükümlülüğünüzü yerine getirin’

Sebla Arcan, “Devletin güvenlik güçleri tarafından gözaltına alındıktan sonra varlığı inkar edilen ve kendilerinden bir daha haber alınamayan insanların aileleri ve insan hakları savunucuları olarak, ‘kayıpların bulunması ve adaletin sağlanması’ talebimizi kamuoyu ile paylaşmak üzere buradayız. Buradayız çünkü iktidarların unutturmaya çalıştıklarını hatırlamak, geçmişle yüzleşmenin, demokratikleşmenin, hukuka ve insan haklarına yönelmenin önemli bir parçasıdır. Bizim unutmama ısrarımız aynı zamanda hukukun üstünlüğüne ve insan haklarına dayanan demokratik bir devlet talebidir” dedi. 975’inci haftalarında bir kez daha devleti yönetenlere seslenen Sebla, “Hakikati bilme ve adalete ulaşma hakkımızı ihlal etmeye son verin, kayıplarımızın akıbetlerini açığa çıkartacak, adaleti sağlayacak etkili soruşturma ve kovuşturma yapma yükümlülüğünüzü yerine getirin” çağrısını yaptı.

 Ailesinin tüm girişimleri sonuçsuz kaldı

 Sebla Arcan, “975’inci haftamızda gözaltında kaybetmelerde kesintisiz devam eden inkar ve cezasızlık politikaları sonucunda 30 yıldır akıbeti karanlıkta bırakılan Hüseyin Taşkaya için adalet istiyoruz” sözlerini kullandı. 42 yaşında ve 4 çocuğu olan Hüseyin’in, Riha’nın (Urfa) Sevreg ilçesinde yaşadığını ve müteahhitlik yaptığını belirten Sebla, “6 Aralık 1993 tarihinde amcasının Siverek Bağlar Mahallesi’ndeki evine 30 araçlık bir konvoyla gelen asker, polis ve Bucak aşiretine mensup korucular Hüseyin Taşkaya’yı gözaltına aldı. Gözaltını engellemek isteyen akrabaları ağır biçimde darp edildi. Taşkaya askeri araca bindirilerek götürüldü. Ailesi Hüseyin Taşkaya’yı sormak için jandarmaya, emniyete, savcılığa, valiliğe başvurdu. Ancak tüm girişimleri sonuçsuz kaldı, Hüseyin Taşkaya’dan bir daha haber alınamadı” şeklinde konuştu.

‘Kaç yıl geçerse geçsin vazgeçmeyeceğiz!’

 Hüseyin Taşkaya’nın akıbetini açığa çıkartacak etkin bir soruşturma yürütülmediğinin altını çizen Sebla Arcan, “Akrabalarının ve tüm mahallenin tanıklığında gözaltına alınmış olmasına rağmen savcılık konuya ilişkin suç duyurusunu ailenin soyut iddiası olarak değerlendirdi ve dosyada takipsizlik kararı verdi. Hüseyin Taşkaya’nın akıbeti karanlıkta bırakıldı, failleri cezasızlıkla korundu. Ailesi dört kuşaktır Hüseyin Taşkaya’yı aramayı sürdürüyor. 975’inci haftamızda adli ve siyasi makamlara sesleniyoruz, gözaltında kaybetme suçunun devam eden ihlal niteliği taşıdığını dikkate alın. Hüseyin Taşkaya’nın akıbetini açığa çıkartacak ve faillerin yargılanmalarını sağlayacak etkinlikte bir soruşturma ve kovuşturma yapma yükümlülüğünüzü yerine getirin. Kaç yıl geçerse geçsin, Hüseyin Taşkaya ve tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz” sözleriyle seslendi.

 Açıklama, Cumartesi Anneleri ellerinde taşıdıkları karanfilleri hafıza merkezleri olan Galatasaray Meydanı’na atması ile son buldu.

 ‘AYM kararlarına uyulmadı’

 Açıklamanın ardından ise Beyoğlu’nda bulunan İHD İstanbul Şube binasında AP Türkiye Raportörü Nacho Sánchez Amor basın toplantısı gerçekleştirildi. Toplantıya çok sayıda Cumartesi Annesi / İnsanı’nın yanı sıra İstanbul Barış Anneleri İnsiyatifi üyeleri, Adalet Nöbeti tutan anneler, İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin ile çok sayıda insan hakları savunucusu katıldı. Hafıza Merkezi’nin davetiyle geldiğini aktaran Nacho Sánchez Amor, Cumartesi Anneleri ile dayanışmak ve AYM kararlarına ilişkin ziyaret gerçekleştirmek için İstanbul’a geldiğini söyledi. Gözlem yapmaya geldiğini paylaşan Nacho Sánchez Amor, çok sayıda polisin eylemde yer aldığını dile getirdi. Cumartesi Anneleri’nin kaybedilen sevdiklerinin akıbetini sormak ve faillerin yargı önüne çıkartılması taleplerinin meşru olduğunu ifade eden Nacho Sánchez Amor, AYM’nin de bu eylemin meşru olduğunu doğruladığını kaydetti. Nacho Sánchez Amor, “Barışçıl toplanma ve gösteri hakkına gelirsek, nispeten daha iyi koşulların sağlandığını görüyoruz. Bu barışçıl toplanma hakkı da AYM tarafından açıkça dile getirildi. AYM’nin aldığı bu kararı da övgüyle karşılıyorum. Ama tabii ki AYM’nin mülki idareye verdiği karara rağmen uygulanmadı” şeklinde konuştu.

Polisler kendisini karar mekanizması olarak görüyor!

AYM’nin açık talimatı olmasına rağmen diğer idari amirler tarafından kararların görmezden gelinmeye çalışıldığını vurgulayan Nacho Sánchez Amor, şunları kaydetti: “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın diğer kararlara referans vererek uyguladığı kararları biliyoruz. Bu karar, Cumartesi Anneleri’nin hiçbir engel gösterilmeden uyulması gerekiyor. Cumartesi Anneleri, Türkiye’deki yargı uyuşmazlığının en temel örneklerinden biridir. Yargıtay’ın akıl almaz hareketi, AYM üyelerine yönelik yargılama adımları atması Türkiye’nin içinde bulunduğu durumun bambaşka bir göstergesi. Okuduğum raporlardan birinde, bir polisin AYM kararlarını tanımayarak ‘karar bizde’ dediğini gördüm. Sizin de toplum olarak sormanız gereken soru bizim haklarımız kimin elinde? Beyoğlu Kaymakamlığı’nda mı yoksa AYM kararlarında mı?

Cumartesi Anneleri’ni savunmak insan haklarını savunmaktır!

Türkiye, haklarımızın polis memurlarının elinde olduğu bir ülke olarak görüldüğü sürece asla saygı duyulacak bir ülke olamayacak. Ben Cumartesi Anneleri eylemini gözlemleyebildiğim için inanılmaz mutluyum. Çünkü Cumartesi Anneleri, vatandaş olabilmenin ne demek olduğunun mükemmel bir örneği. Türkiye’de birçok hak ihlali var ama Cumartesi Anneleri’ni seçmemin bir önemi var. Demokratik hakların el üstünde tutulması gibi mutlak bir ısrarın iradesini gösterdiği için Cumartesi Anneleri ile durdum. Cumartesi Anneleri’ni savunmak insan haklarını savunmaktır. Eylemlerine katılmak ileride de istediğim bir şey. Sizin haklarınız için buradayım.”

Toplantı soru cevap kısmıyla son buldu.