Yaşam alanları talan edilen Êzidîler göçe zorlanıyor

Êzidî Kadınlar Birliği Koordinasyon üyesi Hediya Şemo, Serêkaniyê’deki Êzidîlerin yaşadığı hak ihlallerini değerlendirerek, tarihin tekerrür ettiğini vurguladı. Hediya Şemo, suç işleyenlerin uluslararası bir mahkemeyle cezalandırılması gerektiğini söyledi.

SORGUL ŞÊXO

Hesekê – Ortadoğu'nun en eski halklarından biri olan Êzidîler, dinleri ve inançları ile tanınıyor. Êzidîler, kendi dinlerini ve inançlarını korumak için her zaman bir kalkan olmuştur. Kadim bir medeniyete sahip olan Êzidîler, Şengal’den Efrîne ve Serêkaniyê’ye kadar her zaman saldırı, katliam ve soykırımlarla karşı karşıya kalmıştır. Serêkaniyê, din, ulus ve mezhep çeşitliliği ile tanınıyor. Serêkaniyê'de Kürt, Arap, Süryani, Êzidîler gibi halklar yan yana Özerk Yönetimin kurulmasında yer aldı. Kadın kurum ve kuruluşlarında yer aldılar ve Demokratik Ulus projesini birlikte temsil ediyorlar. Serêkaniyê'de 15 Êzidî köyü bulunuyor. Bu köylerde halk kendi yollarını kendi yapıyordu. Çoğunluğu IŞİD ve Cebhet El-Nusra’dan oluşan çeteler, ele geçirdikleri Sêrekaniyê’nin ilçe ve köylerinden özellikle Êzidî köylerine yönelik birçok suç işledi. Êzidîler göç etmek zorunda kaldı ve Êzidîlere ait mezarlar bile talan edildi. Rojava Êzidî Kadınlar Birliği Koordinasyon üyesi Hediya Şemo, konuya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

“Êzidîler kendi köklerine sadık kaldı”

Êzidî inancının Kürtlerin en eski inancı olduğunu ifade eden Hediya Şemo, şunları ifade etti: “Medeniyet geliştikçe başka din ve inançlar ortaya çıktı. Bu nedenle her yeni çıkan din, bu toplumdan bir parça alıyordu ve kendi çıkarları doğrultusunda kullandı. Ancak buna rağmen Êzidî toplumu kendi köklerine sadık kaldı. Êzidîler Efrin’den Serêkaniyê’ye ve Cizre bölgesine kadar Suriye’nin kuzeyine yerleştiler. Til Xelef tarihinde ve bilimciler tarafından yapılan araştırmalarda tarih ve orijinal yerleşim onlarındır. Ancak Êzidî toplumunun karşı karşıya kaldığı saldırı, katliam ve soykırımlar Êzidî toplumunun zayıflamasına neden oldu. Ayrıca Serêkaniyê işgalinden önce Êzidîler, Zerdeşt mahallesinde ve 15 köyde yaşıyordu. Kimi köylerde Müslüman Kürtler ile Êzidîler birlikte yaşıyordu. Buna rağmen bu durum Êzidîlerin din ve inançlarına etki etmemiştir. Bunun aksine birlikte birbirinin bayramını kutlamışlardır.”

“Talan ettikleri evlerin yerine cami yaptılar”

Serêkaniyê’nin başka güçlerin eline geçmesiyle birlikte Êzidîlerin yaşam alanlarına yönelik birçok hak ihlalinin yaşandığını sözlerine ekleyen Hediya Şemo, “Êzidîlerin evlerinin yerlerine camiiler yapıldı. 9 Ekim 2019'da Serêkaniyê’deki saldırılar, katliamlar ve soykırımcı politikalarla oradaki tüm halklar zarar gördü ve yerinden edildi. Êzidîler de göçe zorlananlar arasındaydı. Köylerimiz, mallarımız ve mezarlarımız talan edildi. Mala Êzidîyan şubelerimiz de Türk devletine bağlı çeteler tarafından yıkıldı. O evde Êzidîler toplanıp örgütleniyorlardı. Serêkaniyê ve Efrîn’e bağlı 15 Êzidî köyü yıkıldı. Talan edilen ve yıkılan evlerin yerlerine camiler yapıldı” ifadelerini kullandı.

“Tarih tekerrür ediyor”

Ferman tarihinin Serêkaniyê’de yeniden tekerrür ettiğini sözlerine ekleyen Hediya Şemo, “Serêkaniyê’deki Êzidîlere ait mezarlar, köyler ve evler yakılıp yıkıldı. Türk devletinin amacı Êzidîler de dahil olmak üzere tüm Serêkaniyê sakinlerini köyden göç ettirmekti. Sadece Serêkaniyê'de değil, birkaç yıl önce Efrîn ve Şengal’de de aynı şey yaşandı. Katliam ve ferman tarihi Serêkaniyê’de tekerrür etti. 9 Ekim'de Serêkaniyê'ye yapılan saldırı, oradaki Êzidîlere karşı yeni bir ferman anlamına geliyor” şeklinde konuştu. Tarihin birçok fermana tanıklık ettiğini dile getiren Hediya Şemo, halkın direndiğini ve kendini savunduğunu belirtti. Hediya Şemo, “Êzidî toplumuna yönelik ilk ferman İslamiyet adına olmuştur. En büyük ferman 3 Ağustos 2014’te Şengal’de oldu. Binlerce Êzidî kadın bu fermanda kurban oldu. Bunun nedeni 3 Ağustos 2014 gibi bir günde kendilerini savunmak için kendi öz savunma, örgütlenme sistemlerini ve kendi askeri güçlerini kurmamış olmalarıydı” diyerek, aynı şeyin Efrîn’de de olduğunu söyledi.

“Uluslararası mahkeme kurulmalı”

İnsan hakları örgütlerinin yaşananlara sessiz kalmaması gerektiğini vurgulayan Hediya Şemo, “Serêkaniyê'den Efrîn'e kadar Êzidî toplumunun kutsal mekanlarına ve köylerine saldıran çetelerin kurulacak uluslararası bir mahkeme aracılığıyla cezalandırılması gerekiyor. Yüzyıl sonra Ermenilere yönelik soykırımın tanınması gibi, bölgelerimize yönelik ihlaller de insan hakları ve diğer birçok kurum ve kuruluş tarafından tanınmakta ancak bu istenilen düzeyde değil. Bu yüzden suçun sorumlularının uluslararası mahkemelerde adalete teslim edilmesi gerekiyor” dedi.