Sohbet’in anlatımıyla 90’ların göç politikası: Yaşananlar dün gibi aklımda

Çocukların çığlık sesleri, kadınların göğü delen ağıtları, yakılan-yıkılan evler, yıkıntılar arasında yükselen dumanlar… Bir dönemin zorunlu göç politikaları kapsamında yakılan köyünden çıkmak zorunda kalan Sohbet Ay, köyünden uzak kalmaya sadece iki yıl dayanabildiğini söylüyor. Evini yeniden inşa ettiğini belirtirken, o günü asla unutamadığını kaydeden Sohbet, “Bir daha kimse bizi buradan çıkaramaz” diyor.

MEDİNE MAMEDOĞLU

Amed - Bölgede yüzlerce köy 1990’lı yıllarda iktidarların koruculuk dayatması ve tehditleri nedeniyle yakılıp yıkıldı. Bu yakılma ile birlikte binlerce insan göçe zorlanıp doğup büyüdükleri köylerinden sürgün edildi. Amed’in Kulp ilçesine bağlı Çukurca (Çirike) köyü de bu olaylardan nasibini alan yerlerden biri. Askerler tarafından yakıldıktan sonra kısa süre içerisinde yeniden inşa edilen köyde şimdilerde yüzlerce insan yaşıyor. 

“Her şeyi dün gibi hatırlıyorum”

1997-1998 yılları arasında yaşanan olayda evleri yıkılan kadınlardan Sohbet Ay, o gün yaşadıklarının her anını hatırlıyor. Sohbet, çocuklarının olay günü attığı çığlıkları ve yıkılan evlerden çıkan alevleri bir türlü unutamadığını söylerken, yıkılan evlerin kalıntılarını her gördüğünde o günü yeniden yaşıyor adeta. Sohbet, olaya dair tanıklığını şu sözlerle anlatıyor: “Ben doğma büyüme buralıyım ama bu köye gelin olarak geldim. 90’lı yıllarda burada her köye olduğu gibi bizim de köyümüze geldiler. İnsanlara ya korucu olacaksınız ya da buradan gideceksiniz dediler. Köyde girdikleri evde insanları çıkarıp evleri yakıyorlardı. Bizim de evimizi yakmak için eve girdiklerinde kaynanam kendini kapının önünde yere atarak, ‘Beni öldürmeden evi yakamazsınız’ dedi. Kaynanam baskılarına bütün tehditlerine rağmen kapının önünden kalkmadı.”

“İki yılın ardından köyümüze yeniden döndük”

Sohbet, olaydan sonra iki yıl köylerine gidemediklerini söylüyor. İki yılın sonunda evlerini inşa ettikten sonra çocukları ile birlikte köye döndüklerini belirten Sohbet, “Kaynanam ‘beni öldürmeden burayı yakamazsınız’ dedikten sonra onlarda evi dağıtıp gittiler. O olaylar sırasında evimizin yarısı yıkıldı köyde bulunan çoğu evde yıkılıp-yakıldı. Şimdi bile köyde yakılan evlerin hala kalıntıları var. O evleri her gördüğümde o gün aklıma geliyor. Evimiz yakıldıktan sonra biz Kulp merkeze giderek evimizi yeniden yapmak için yardım istedik ama kimse bize yardım etmedi. Bizim dışımızda köylülerin çoğu Diyarbakır’a gitti. Ama biz iki yıl Kulp merkezde yaşadık. İki yıl sonra köye dönüp evimizi yaptık. Sonra da çocuklarımla birlikte yeniden burada yaşamaya başladım” diye belirtiyor.

“Bir daha kimse bizi buradan çıkaramaz”

O günden sonra köylülerin tehditler nedeniyle göç etmek zorunda kaldığını aktaran Sohbet, “Köyde bir iki yıl süre içerisinde kimse yaşamadı. İnsanlar aradan zaman geçtikten sonra yavaş yavaş köylerine dönmeye başladılar. Şimdi evleri yakılan da yeniden köye döndü. Eski evleri yerine yeni ev yaptılar. İnsan burada doğup büyüdükten sonra şehir merkezinde yapamıyor. Biz de ne şehre ne de şehir hayatına alışamadık. Her şeye rağmen köyümüze evimize döndük” sözlerine yer vererek, bir daha köylerini tek etmeyeceklerini kaydediyor.