‘DAIŞ ve Türk devleti uluslararası mahkemelerde yargılanmalı’

Avukat Heyfa Mahmut, DAIŞ tehlikesi ve Türk devletinin bölge üzerinde saldırılarının devam ettiğini söyleyerek, ‘’DAIŞ ve Türk devleti uluslararası mahkemelerde yargılanmalı” dedi.

SORGUL ŞÊXO

Qamişlo – Türk devletinin saldırıların yoğunlaşarak devam ettiği Kuzey ve Doğu Suriye başta olmak üzere, Ortadoğu’da büyük bir savaş yaşanıyor. Bu savaş sırasında kadın ve çocukların haklarını koruma altına alan uluslararası sözleşmeler ihlal ediliyor. DAİŞ’in insanlık dışı uygulamalarına benzer uygulamalar Türk devletinin işgal ettiği alanlarda yaşanıyor.

DAİŞ çetelerinin ve Türk devletinin uluslararası savaş mahkemelerinde yargılanmaları gerektiğini belirten Avukat Heyfa Mahmut, değerlendirmelerde bulundu.

‘Uluslararası güçler ili yüzlü’

Heyfa Mahmut, çetelerin 2013’ten bu yana Suriye’nin birçok yerinde halka ve kadınlara yönelik suçlar işlediklerini belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Türk devleti hem askeri hem de lojistik alanda destek verdiği için günümüzde DAIŞ ve terörün babası olarak anılıyor. Bu durum işgal edilen Efrin, Serêkaniyê ve Girê Spî de ayrıca Idlib, Ezaz û Cerablûs’ta net bir biçimde kendini göstermektedir. Türk devletinin sınırları DAIŞ çetelerinin geçişi için korunmasızdır. Avrupa ve bütün dünyada toplanan, Ortadoğu’ya özellikle de Irak ve Suriye’ye geçen çeteler, şüphesiz Türk devletinin sınırlarından geçmektedir. Özerk Yönetim’e kapılarını kapatan ve bölgeyi çevreleyenler, terör gruplarına kapılarını açıyor.  Uluslararası güçlerin Doğu ve Kuzey Suriye’ye karşı ikiyüzlülüğü var.”

‘DAIŞ tehlikesi ve saldırısı bütün Ortadoğu ve Avrupa üzerinde de var’

Heyfa Mahmut, Türk devleti ve DAIŞ’ın Kuzey ve Doğu Suriye’ye karşı ortak saldırdıklarını söyleyerek sözlerini şöyle sürdürdü: "Türk devleti ve çeteleri arasında güçlü bir ilişki var. Türk devleti ne zaman saldırsa çeteler de kamplarda cezaevlerinde ve örgütlendikleri yerlerde saldırıya başlıyorlar. Şüphesiz Sina Cezaevi üzerindeki saldırı unutulmazdır. Uluslararası Koalisyon’un operasyonlarından işgal edilmiş yerlerin DAIŞ çetesinin liderleri için ne kadar güvenilir bir yaşam alanı kurdukları belli oluyor. Sadece bizim bölgemizi değil, Suriye’nin genelinde özellikle de Tedmur ve çölünde çobanlara kadar bombalıyorlar, barbarca saldırıyorlar.  DAIŞ tehlikesi ve saldırısı bütün Ortadoğu ve Avrupa üzerinde de var. Moskova’daki olayı unutmamalıyız, çetelerin saldırısı sonucu 144 kişi katledildi. Ayrıca Gazze’de Ezidi bir kadının bulunması, DAIŞ’ın dağılışını ve çevre devletlerle ilişkilerini de gözler önüne sermektedir.

‘Kürdistan demografisi değiştiriliyor’

Heyfa Mahmut, insan hakları örgütleri ve uluslararası kadın örgütlerinin sessizliği ve tepkisizliğini eleştirerek sözlerine devam etti: “Savaş suçları işleniyor, kadınlar katlediliyor, pazarlarda satılıp tecavüze uğruyorlar, işgal edilmiş yerlerde kaçırılıyor, akıbetleri bilinmiyor ve kaybediliyorlar. Burada hukuk örgütleri, insan hakları örgütleri ve kadın örgütleri sessizler, bu davaya etki edecek gerekli ve güçlü tepkiler gösterilmiyor, yetersiz kalıyor. Kürdistan doğasının talan edilmesi de bu politikayla yapılıyor. Konu sadece bir ağacın kesilmesi ve ormanın yakılması değildir. Kürdistan coğrafyası talan ediliyor ve demografisi değiştiriliyor, kadim medeniyeti ve tarihi eserleri çalınıyor. Kürdistan şehirleri ve toprakları yeniden tasarlanarak çehresinin değiştirilmesi isteniyor, yerli halk yerine çetelerin aileleri yerleştiriliyor.  Bu da Kuveyt, Katar ve Filistin’in ortaklıklarıyla işgalci Türk devleti tarafından Efrin’de inşa ettiği evlerle gerçekleştiriliyor. ‘’

‘İşlenen suçlar cezasız kalmamalıdır’

Saldırıların savaş suçları kapsamına girdiğini söyleyen Heyfa Mahmut, Türk devletinin Lahey Adalet Divanı’nda yargılanması gerektiğini söyleyerek, “Türk devletinin Kürt halkına ve bölgesine karşı yaptığı suçlar savaş suçudur. Türk devleti, çeteleri ve babaları Erdoğan’ın Uluslararası Lahey Adalet Divanı’nda yargılanması gereklidir. Ormanların yakılması, bir buçuk milyon insanın suyunun kesilmesi, soykırım yapılması, kadınların satılması ve tecavüze uğraması, yapılan bütün bu suçlar karşılıksız kalmamalı. Çünkü bunlar uluslararası hukukun çiğnenmesidir ve insani kanunlara aykırıdır. Türk devletine ve çetelerine karşı da dava açılmalı. Adalet sağlanmalıdır. Uluslararası bir mahkemenin kurulması, suçlu ve çetelerin bölgemizde insanlık dışı faaliyetlerinin cezalandırılması acil bir ihtiyaçtır” şeklinde konuştu.