‘Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü için sesimizi yükseltelim’

Partisinin İstanbul kongresinde konuşan HEDEP Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, "Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü için sesimizi yükseltelim" çağrısı yaptı.

İstanbul- Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) İstanbul İl Örgütü, 2'nci Olağanüstü Kongresi'ni Küçükçekmece'de bulunan Yahya Kemal Beyatlı Gösteri Merkezi’nde gerçekleştirdi. Yoğun katılımın olduğu kongrede konuşan HEDEP Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Ortadoğu ve Türkiye’deki bütün halklara 'gelin tecridi hep birlikte kıralım' diyoruz. Gelin Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğü için hepimiz sesimizi daha çok yükseltelim” dedi. HEDEP'in İstanbul kongresinde, Gonca Yangöz ve Murat Kalmaz eşbaşkanlık görevine seçildi. 

‘Barış için mücadelemizi sürdüreceğiz’

Tülay Hatimoğulları, konuşmasına Cumartesi Anneleri’nin direnişlerini selamlayarak başlarken, Ortadoğu'daki yaşanan gelişmelere değindi. Tülay Hatimoğulları, İsrail'in Gazze'ye dönük saldırılarına işaret ederek, "İsrail saldırılarını kınıyoruz ve barış mücadelesinin bu coğrafyadan yükselmesi için dün olduğu gibi bugün de mücadelemizi sürdüreceğiz. Sınırları tanımadan barış demeye devam edeceğiz. Bir yandan da Kurdistan’a, Kuzey ve Doğu Suriye’ye, Rojava’ya bombalar düşüyor. Bugün AKP iktidarı İsrail ile ateşkes yapmak için çağrı yapıyor. İktidara diyoruz ki; sen Kürtlere bomba yağdırırken ne mazlum Filistin halkının ne de başka bir halkın yanında olabilirsin. Bugün Gazze’ye yapılan Efrin'e yapılmadı mı? Efrin boşaltılmadı mı, bombalanmadı mı? Halkın düşmanı olan bu iktidar asla ve asla halkların derdine çare üretemez" dedi. 

‘Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğü için sesimizi daha çok yükseltelim’

Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemler dışında çözülemeyeceğini vurgulayan Tülay Hatimoğulları, şunları söyledi: "Bugün eğer İstanbul’un göbeğinde ekmeğimiz küçülüyorsa, işçiler direniş ve grev sergilemek istedikleri zaman onlara ‘Bunlar bölücü bunların yanında durmayın’ diyorlarsa, bunun altında yatan neden Kürt sorunudur. O nedenle Kürt sorunu barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülene kadar hem Türkiye’de hem Rojava’da hem de dört parça Kurdistan’da mücadelemiz sizlerle beraber devam edecek. Bunun için tecrit derhal ortadan kalkmamalıdır. Sayın Öcalan üzerindeki ağır tecridin kaldırılmasıyla yetinmeyeceğiz, aynı zamanda fiziki özgürlüğüne de kavuşana kadar bu sorunun çözümü noktasında hep birlikte olmaya devam edeceğiz. Buradan CPT’ye, insan hakları kurumları ve kuruluşlarına, Ortadoğu ve Türkiye’deki bütün halklara 'gelin tecridi hep birlikte kıralım' diyoruz. Gelin Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğü için hepimiz sesimizi daha çok yükseltelim."

Yargının durumunu “kokuşmuş” olarak nitelendiren Tülay Hatimoğulları, AYM’nin Can Atalay kararı sonrası Yargıtay 3’üncü Dairesi'nin yaptığı suç duyurusunu hatırlattı. Tülay Hatimoğulları, "Yargıtay 3’üncü Dairesi, diyor ki ‘Ben AYM nin kararını tanımıyorum.' Büyük bir hukuk skandalıyla tarihin kara sayfalarında yer alacak hukuk skandalına imza atıyorlar. AYM üyelerine bu kararı aldıkları için onlar hakkında soruşturma açılmasını istiyor. Bizler Yargıtay 3’üncü Daire’nin kararını tanımıyoruz. Can Atalay derhal serbest bırakılmalıdır” çağrısı yaptı. 

'Belediyelerimizi geri alacağız’

Kayyım atanan belediyelere ve yerel seçimlere değinen Tülay Hatimoğulları, sözlerini şöyle sürdürdü: "HEDEP yerel seçimlerde ne yapacak? İstanbul ve Ankara için HEDEP ne yapacak? Bu soruya bizler çeşitli şekillerde ve zamanlarda yanıtımızı verdik. Burada kongremizi yaparken bunun altını bir kez daha çizmek istiyorum. Partimiz atlatmış olduğu genel seçimlerin çok geniş şekilde değerlendirmesini yaptı. Bu değerlendirmede halkımızla il ve ilçe örgütlerimizle yapılan toplantıların sonuçları, merkezimiz tarafından en detaylı şekilde değerlendiriliyor. Şu ana kadar gelinen noktada kararlaşmalarımız oldu elbette. En önemli kararlaşmamız kayyım atanan belediyelerimizi tek tek geri almak. Kayyım rejimi antidemokratik bir rejimdir. Faşizmin ve otoriterleşmenin ta kendisidir. Kayyım rejimi Kürde, ‘senin seçme ve seçilme hakkın yoktur’ diyen bir anlayıştır. O nedenle ilk işimiz kayyım atanan belediyelerimizi geri almak, az farkla kaçırdığımız belediyelerin tamamını almaktır. Bunun için büyük bir halk seferberliği ilan ediyoruz. Bugünden itibaren İstanbul'da bulunduğumuz her mahallede sizden en büyük ricamız gitmediğimiz ev, çalmadık kapı, sıkmadık el bırakmayalım. Bu hem Kurdistan’daki hem de Türkiye’nin batısındaki seçimler için oldukça önemli. Bunu mutlaka başarmalıyız.

Adaylar nasıl belirlenecek?

Yine bize sorulan en önemli sorulardan biri şu, adaylarınızı nasıl belirleyeceksiniz? Bizler bu dönemde adaylarımızı belirlemek için çok önemli kararlar aldık. Bu kararlardan en önemlisi Türkiye’de birinci ve ikinci olduğumuz ilçeler ve belediyelerde, belediye eş başkanı adaylarımızı halkın önüne sandık kurarak belirleyeceğiz. Doğrudan demokrasiyi bu seçimde bütün halkımıza göstereceğiz. Yine herkesin merakla beklediği soru, peki batıda örneğin İstanbul’da ne yapacaksınız? Bizler İstanbul’un asli özneleriyiz. İstanbul, tek başına İstanbul demek değildir. İstanbul Siirt’tir, Bingöl’dür, Iğdır’dır. İstanbul, Türkiye ve Kurdistan’ın dört bir yanı demektir. Burada ne yapılırsa bunun karşılığını bölgede ne yapılırsa burada da alacağımızı zaten hepimiz biliyoruz.

Seferberlik çağrısı

HEDEP’i görmezden gelenler, HEDEP’i siyaseten görmek istemeyenler, Kürt halkını, HEDEP bileşenlerini ‘nasılsa’ diye devam eden cümlelerle değerlendirenler ya da tam tersi ‘HEDEP’in ne yapacağına bakacağız’ diyenler şunu çok iyi bilmelidir; HEDEP bu seçimlerde kazanmaya, Türkiye halklarının kazanmasına odaklanacak. Çok net bir biçimde bizler hep birlikte kazanmaya odaklanacağız. Biz bu ülkede üçüncü büyük siyasi partiyiz. Hiç kimsenin bizi görmezden gelmesine, hiç kimsenin bize kayyım atamasına, hiç kimsenin irademize zincir vurmasına izin vermedik. Bu yerel seçimlerde de buna asla izin vermeyeceğiz. Çağrımızı yineliyoruz, yerel seçimlere çok az bir zaman kaldı. İstediğimiz sonuçları almak için il ve ilçe örgütlerimiz seferber olurken aynı zamanda sizlerin de aynı seferberlik ruhuyla çalışma yürütmesi, kazanmamız için çok önemli.  Bizler öyle bir İstanbul istiyoruz ki halkın kendi kendini yönetebileceği bir İstanbul istiyoruz. Bizler Türk’ün, Kürt’ün, Arap’ın, Laz’ın, Çerkez’in ayrımcılığa uğramadığı bir İstanbul istiyoruz.

Mutlaka kazanacağız

İstanbul’da Tuzla Tersaneleri’nde yükselen sesleri duyacak bir yönetim istiyoruz. Tekstil atölyelerinde, fabrikalarda alın terimizin kıymetini bilen bir yerel yönetim istiyoruz. İnşaatlarda çalışan başta Kürt gençleri, Türk işçiler olmak üzere bütün işçi kardeşlerimin haklarının görüldüğü bir yönetim istiyoruz. Bizler üretenlerin yönetebildiği bir yönetim istiyoruz. İstanbul’u rant alanına çevirenlere karşı mücadelemizi sonuna kadar devam ettireceğiz. Sokakta, fabrikada, atölyelerde, üniversitelerde, içeride, sırada, derste, bizler mücadele azmimizi kaybetmeden çalışmalarımızı en güçlü şekilde sürdüreceğiz.

Bize Kobanê Kumpas Davaları’nı kuranlara, bizleri yok saymaya çalışanlara karşı en güçlü cevabımızı örgütlü mücadelemizle vereceğiz. Burada kumpas davasında demir parmaklıklar arasında bulunan bütün yoldaşlarımıza, Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş, Leyla Güven, Gültan Kışanak’a ve cezaevinde bulunan bütün arkadaşlarımıza selam olsun. Boşuna çekilmedi bunca acılar, büyük ve sakin Süleymaniye’nle bekle, bekle zafer şarkılarıyla geçişimizi bekle bizi İstanbul. Özgürlük, adalet ve barış şarkılarıyla geliyoruz. Kazanmak için geliyoruz. Mutlaka kazanacağız."