Sanatı devrimle buluşturan bir direnişçi: Hozan Mizgîn
Devrimci sanat çizgisiyle tarihe adını yazdıran Hozan Mizgîn, döneminin direniş şarkılarına hayat verdi. Başta kadınlar olmak üzere geniş kitleleri etkileyen Hozan Mizgîn’in “Hawar Gundîno” şarkısı ise 31 yıldır yankılanmaya devam ediyor.
DELAL SARI
Haber Merkezi- Gurbet Aydın adıyla bilinen Hozan Mizgîn, beyaz tülbentiyle, söylediği şarkılarla kadınların acılarını sesiyle duyuran devrimci sanatın en önemli temsilcisi olarak tarihe adını yazdırdı. 1962 yılında Batman’ın Bileyder köyünde dünyaya gelen Hozan Mizgîn, 1980 darbesinden kısa bir süre önce PKK'ye katılır. Bekaa Vadisi’nde aldığı eğitimin ardından Hozan Mizgîn, sanatsal ve kültürel çalışmalar için 1983 yılında Avrupa’ya gider.
Şarkılarıyla geniş kitlelere hitap eder
Hozan Mizgîn Sefkan Huner-Kom ve Koma Berxwedan müzik gruplarının kuruluş çalışmalarında yer alır. Avrupa’da kültür sanat çalışmalarına öncülük eden Hozan Mizgîn, “Lo Hevalno” ve “Hawar Gundîno” şarkılarıyla geniş kitlelere hitap eder, bu şarkıları dilden dile dolaşır.
Direniş ve mücadelesiyle kadınları etkiler
Mücadelesiyle başta kadınlar olmak üzere bütün halkı etkileyen Hozan Mizgîn, Kürt müziğinde de büyük bir etki bırakır. Döneminin direniş şarkılarına hayat veren Hozan Mizgîn’in sanatı ve direnişi günümüze kadar gelir. Hozan Mizgîn, kendisi gibi kadına biçilen toplumsal rollere karşı mücadele eden sanatçı Ayşe Şan’ın izinden giderek şarkılarını dinleyip söyler.
Bıraktığı miras devam ediyor
Hozan Mizgîn, 11 Mayıs 1992 tarihinde kaldığı bir evde yaşanan çatışma sırasında gösterdiği büyük direnişte yaşamını yitirir. Hozan Mizgîn’in yaşamını yitirmesinin ardından Hozan Serhad, Hozan Mizgîn’i “Mizgina çeleng, xwedî nav û deng” şarkısıyla anar. Kürdistan’ın dört bir yanında o dönem doğan çocuklara Mizgîn adı verilir. Kürt sanatçıları da Hozan Mizgîn’in bıraktığı devrimci sanatının mirası üzerinde çalışmaya devam ediyor. Bugün Hozan Mizgin'in yaşamını yitirmesinin üzerinden 31 yıl geçti ancak şarkıları hala dilden dile söyleniyor, yankılanıyor.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan Hozan Mizgîn'i şu sözlerle anlatır: "O PKK'nin yarattığı bir kızdı. Küçük ve genç yaşta bize katılan bir arkadaşımızdı. PKK'ye layık olabilen bir kızımızdı. PKK çizgisine hiçbir zaman ters düşmeyen bir kızımızdı."
‘Kürt kadın tarihinin en acı döneminin temsilcisiydi’
PKK'nin kurucularından Ali Haydar Kaytan, 1981 yılında tanıştığı Hozan Mizgîn’le ilgili şu anılarını paylaşır: “Kürt kadın tarihinin en acı döneminin temsilcisiydi. Onu acıların bilgesi olarak da tanımlamak mümkündür. Kürt kadınının yaşadığı acıları, uğradığı baskıyı, zulmü ve kendi değerlerine bağlılığı, cinsine, toplumuna bağlılığı çok güçlü bir biçimde kişiliğinde temsil ediyordu. Öncelikle bir kadın devrimci, bir sanatçı, bir parti militanı ve bir gerillaydı. Bu her üç özelliği de kendi kişiliğinde somutlaştırıyordu. Bunun anlamı, komple bir kişiliği kendi gerçekliğinde somutlaştırmış olmasıdır.”
‘Halkla diyalog için beyaz tülbent takardı’
Taktığı beyaz tülbentiyle de hatırlanan Hozan Mizgîn’i ablası Şükran Akşe şöyle anlatır: “Mizgîn’in ikna kabiliyeti güçlüydü. Her kesimle irtibata geçebiliyordu. Kardeşim halkla diyaloga geçebilmek için başını örterdi. Sürekli başında beyaz tülbent vardı. Mizgîn gerilla saflarına katılmadan Newroz için bir şarkı bestelemişti. Ben de sürekli müdahale ederdim ‘bu olmadı onun yerine şunu koy daha uyumlu olur’ derdim. Her seferinde ‘Abla o cümleyi bana verir misin, istersen parasını veririm’ diye şaka yapardı. Hep ‘Abla bak bu ikimizin şarkısı, gerillaya katılınca arkadaşlara şarkımızı söyleyeceğim’ derdi.”
‘Teslim olmadı fedai eylem yaptı’
Hozan Mizgin’in yaşamını yitirmeden bir hafta önce evi arayarak annesine onu özlediğini ve yanına gelmesini istediğini aktaran Şükran Akşe, kardeşinin yaşamını yitirdiği olayı şu şekilde anlatır: “Mizgîn bir çalışma için Tatvan merkeze gönderildi ve mecbur olarak bir evde kaldı, onu bir aileye gönderdiler. Onu o eve bırakan kişi, bıraktıktan hemen sonra ihbar etmiş. İki katlı bir evdi ve kapılar pencereler demir parmaklıklarla kaplanmıştı, kaçış yeri hiç yoktu. Yüzlerce asker etrafını sarınca teslim olmadı ve fedai eylem yaptı.”
‘En büyük arzusu Kürtleri esaretten kurtarmaktı’
Hozan Mizgîn’in kardeşi Şehmus Aydın da ablasıyla ilgili şu anıyı paylaşır: “Kenan Evren döneminde sokağa çıkma yasakları vardı. Newroz gecesiydi. Mizgîn, 'Bu gece Newroz'u kutlamalıyım' diyordu. Bulduğu birkaç gazete sayfasını toplayıp yaktı. ‘Elimizden bu geliyor, bu yıl da Newroz'u bu şekilde kutlayacağız’ dedi. Hozan Mizgîn, gençliğinde hareketle tanıştı. Kadın evlerinde kendini örgütledi. Her kitabı kadınlara okuyarak, onların hareketi tanımasını istedi. En büyük arzusu Kürtleri esaretten kurtarmaktı. Şehit olmadan birkaç gün önce telefonda görüştük. Gerçekten görmek istedik ama koşullar buna izin vermedi. Mizgîn’in sesi hala kulaklarımda. Mizgîn, Kürtlerin kalbinde iyi ve güzel bir yer bıraktı.”
‘Cesaretinden etkilenmemek mümkün değildi’
Mecbure Kaplan da mücadelesine tanıklık ettiği Hozan Mizgîn’i şu sözlerle anlatıyor: “Hozan Mizgîn’in Tatvan’a gelişiyle beraber kadın mücadelesi başladı. Mizgîn, çok çalışkan ve bilge bir kadındı. İnsanın onun duruşundan ve cesaretinden etkilenmemesi mümkün değildi. Mizgîn’de en çok etkilendiğim şey duruşuydu. Çok disiplinli ve çalışkan bir kadındı. Tatvan’da onu tanımayan kimse yoktu. Herkes onun bu çabası ve verdiği mücadele karşısında hayret ediyordu. Mizgîn, sadece Tatvan’ da değil bir bütün Serhat’ta bir değişim gerçekleştirdi. Tatvan’dan, Muş’a kadar her kadın ondan etkileniyordu.”