Leyla Güven’e verilen cezanın gerekçeli kararı açıklandı
DTK Eş Başkanı Leyla Güven hakkında verilen 11 yıl 7 ay 15 gün hapis cezasının gerekçeli kararı açıklandı.
Haber Merkezi - Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı Leyla Güven'e "örgüt propagandası yapmak" suçlamasıyla verilen 11 yıl 7 ay 15 günlük hapis cezasının gerekçeli kararı açıklandı. Diyarbakır 9'uncu Ağır Ceza Mahkemesi'nin 46 sayfadan oluşan gerekçeli kararında, 6 eylem ve etkinlikteki konuşmasının "örgüt propagandasını" içerdiği öne sürüldü. 3 ayrı propaganda suçlamasından ayrı ayrı verilen hapis cezasının gerekçeli kararında, Leyla Güven’in yaptığı konuşmalarda Türkiye'nin Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik askeri operasyonlara yönelik eleştirilerine yer verilerek, Türkiye'nin bu yapıları "terör örgütü" olarak gördüğü belirtildi.
Türkiye'nin mücadelesinin haklılığının savunulduğu gerekçeli kararda, Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik askeri müdahale haklılığını anlatmak için kullanılan ifadeler ise dikkati çekti. Kararda, YPG'nin Türkiye'ye saldırdığı ileri sürülerek, Birleşmiş Milletler hukukun saldırı durumunda müdahaleye izin verdiği savunuldu. Kararda, Türkiye'nin müdahalesinin amacı ise "PYD/YPG 13 Kasım 2013’de özerklik ilan ederek Türkiye sınır hattında Kuzey Irak benzeri yeni bir Kürt özerk bölgesi şekillendirmeye girişmiştir" sözleriyle anlatıldı.
Leyla Güven’in katıldığı toplantıların "barışçıl" olduğu kabul edilen ancak "Güven'in şiddeti, PKK'ye yönelik sempatiyi artırıp örgüte katılmayı teşvik ettiği” savunulan gerekçeli kararda, bundan dolayı, tespiti yapılan toplantılar/gösteri, barışçıl toplantı kavramı dışında kaldığı iddia edilerek, "Örgütsel çağrı bulunmayan toplantı/eylemlerle ilgili barışçıl bir şekilde başlamış olması değerlendirilebilecek olmakla birlikte, çeşitli provokasyon ve yönlendirmeler ile şiddete başvurulan veya terör örgütlerinin propagandasına dönüşen davaya konu toplantılara benzer toplantılara/gösterilere katılmak her zaman hassas bir mesele olmuştur. Davaya konu olayların koşulları ile beraber özellikle terörle mücadeleye bağlı zorlukları da göz önüne alınması gerekmektedir" denildi.
Leyla Güven’in konuşmalarında Türkiye'nin Kuzey ve Doğu Suriye'ye müdahalesinde "YPG lehine saf tuttuğu" değerlendirilen gerekçeli kararda, bu konuşmalarda aynı zamanda devlette karşı şiddeti meşru ve haklı gösterdiği izlenimi yarattığı savunuldu.
Leyla Güven’in konuşmalarında KCK Sözleşmesi'ni harmanlandığı yorumu yapılan gerekçeli kararda, "Bu nedenle de sanığın topluluğa hitaben söylemleri aniden parlayıp sönme şeklinde barışçıl olmaktan çıkmamıştır. Toplantı alanında baştan beri sanığın sergilediği tavır açıkça örgütsel propaganda içermektedir. Mahkememizin kanaatine göre davaya konu toplantılar ve sanığın konuşmaları bir bütün olarak Anayasa'nın temel ilkelerine ve insan haklarına dayanan demokratik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin temsil ettiği temel değerlere yönelik açık bir saldırı ve meydan okuma niteliğine bürünmüştür" ifadelerine yer verildi.
Dijital medya paylaşımlarında kullanılan görsellerin örgütün sembollerini yansıttığı belirtilen gerekçeli kararda, halkı etkileme kapasitesi fazla olan siyasetçilerin kullandıkları sözlerin toplum üzerinde yaratacağı etkiyi göz önünde tutarak açıkladığı düşüncelerini, içeriği konusunda görev ve sorumluluklarının bir gereği olarak özen göstermeleri gerektiği belirtildi. Siyasetçilerin terör olaylarının çok arttığı gergin ortamlarda daha dikkatli davranmalarının önem arz ettiği belirtilen kararda, şu ifadelere yer verildi: "Demokratik toplumda siyasetçilerin kanunların kendilerine yüklediği görevleri hukuka uygun olacak şekilde yerine getirmesi gerekiyor. Güven'in açıklamalarının toplum üzerindeki etkisinin diğer kişilere nazaran daha ağır olduğu, konuşmalarıyla PKK'ya verdiği desteğin bu bölgedeki patlamaya hazır havayı daha da ağırlaştırdığından mütevellit meydana gelen zarar ve tehlikelerin ağır olduğu anlaşılmıştır."
Leyla Güven, hangi sözlerden ya da eylemlerden dolayı ceza verildiği tam olarak açıklanmayan gerekçeli kararda, eylem ve faaliyetlerinin PKK/KCK/YPG'nin hedef ve talimatlarıyla örtüştüğü savunuldu. Kararda şu ifadelere yer verildi: "Eylemlerinin siyasi faaliyet ya da örgütlenme özgürlüğü kapsamında hukuken mütalaa edilmesi mümkün olmamıştır. Eylemlerinin şiddete ve demokratik olmayan yöntemlere başvurulmasını teşvik eden sanığın, söz konusu eylemlerin demokratik yaşam için ciddi bir tehdit oluşturduğu, silahlı çatışmaların devam ettiği koşullarda örgüte eleman kazandırmak, örgütün yandaş sayısını artırmak ve örgütün şiddet eylemlerini meşru göstermek amacıyla faaliyet gösterdiği kabul edilmiştir. Bu nedenle sanığın cezalandırılması üst norm denetiminde denetlenen acil bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı kabul edilerek cezalandırılması yönünde hüküm kurulmuştur."