Zozan Sima: PKK parti olmanın ötesinde, bir ahlak ve yaşam biçimi yarattı
Jineoloji Akademi Üyesi Zozan Sima PKK kongresini ve alınan kararları değerlendirerek, “Bir parti olmanın ötesinde PKK bir gelenek bir ahlak, ilke ve yaşam biçimi yarattı” dedi. Zozan Sima bu sürecin öznesinin kadınlar olacağına da dikkat çekti.

EVRİM RONAHÎ- NUCAN ARAS
Haber Merkezi- Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat tarihinde yaptığı Barış ve Demokratik Toplum çağrısı ile kongresini 5-7 Mayıs tarihlerinde toplayan Kürdistan İşçi Partisi (PKK) 12 Mayıs’ta kongre sonuçlarını kamuoyuna duyurdu.
Ortadoğu, Kürdistan başta olmak üzere tüm dünyada büyük yankı yaratan kongre ve alınan kararı, Jineoloji Akademisi üyesi Zozan Sima ile konuştuk.
PKK’nin çıkışının 20’nci yüzyılın devrimci mücadeleleri ve aynı zamanda Kürdistan’daki 28 isyanın mirası üzerinden gerçekleştiğine vurgu yapan Zozan Sima, “PKK’nin dönüşüm çabası bugün ile sınırlı bir dönüşüm çabası değil” diyerek, süreci yenilenme olarak tanımlamanın daha doğru olacağını belirtti.
*PKK, 5-7 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirdiği 12’nci Kongresi’nin kararlarını 12 Mayıs’ta kamuoyuna duyurdu. Bu kongre ile parti kendini fes etme kararı aldı. Bu kongre Kürt Halk Önderi’nin çağrısı sonrası yapıldı. Kongreye geçmeden önce Kürt Halk Önderi’nin tarihi çağrısı ne ifade ediyordu halklarda nasıl karşılık buldu?
Son birkaç ayın gelişmeleri hem çok hızlıydı hem de çok beklenmedikti. Kongre kararı ve Reber Apo’nun çağrısı sadece bölgede ya da Kürdistan’da değil bütün dünya çapında bir etki yarattı. Bunun temel nedenlerinden birisi Kürdistan’ın mevcut durumda 3’üncü Dünya Savaşı’nın cereyan ettiği bir coğrafya olmasıyla bağlantılı. Kürdistan’da da son 50 yıla damgasını vuran bir hareketin önderinin yaptığı çağrı oldu. Elbette küresel çapta bir etki yarattı. Diğer yandan bunu birçok kesimde böyle tanımladı. Rêber Apo’da böyle ifade ediyor bir paradigma değişimini ifade ediyordu. Bir şeylere ezberlerin ötesinde bakmayı, daha önce görülmeyen şeylerin görülmesini, bu anlamda alışılmış dogmatik yaklaşımlar ile değil yeni yaklaşımlarla inşayı esas alan bir çağrı oldu. O nedenle de belki herkeste hem bir beklenti hem de heyecan ve kaygı gibi iç içe duygular yaratan bir süreç oldu.
Çok önemliydi şu an bölgemiz hem Kürdistan hem de Ortadoğu açısından çok kritik bir sürecin içerisinde, yani yeni katliamlarında olabileceği, yeni çıkışlarında olabileceği bir süreç. Rêber Apo burada bir inisiyatif aldı. Bu inisiyatif, PKK öncülüğünde küreselleşmiş bir hareketin esasta bölgedeki gelişmelere nüfuz etme, yön verme ve aynı zamanda halklara katliam ve sömürgecilik statüsünün ötesinde çıkışlar yaratma ve ulus devletler olmadan çözümler sunma arayışı oldu. Kadınlara mevcut var olan sınırlı özgürlükle değil, kadın devrimi düzeyinde özgürlükler sunan bir çağrı oldu. Halklara da milliyetçi dinci çözümlerin ötesinde demokratik barışçıl siyaset alanında kendi kaderini tayin hakkı imkânı veriyor. Bu açıdan diyebiliriz ki bu çağrı birçok kesimi ve bölgenin genelini etkileyen bir çağrı oldu. Bir heyecan da yarattı. Şu anda da çok yoğun bir biçimde bundan sonraki adımlarda tartışılmaktadır.
*Kongrede alınan fes karanın bir değişimin kendini dayatması sonucu alındığını ve ideolojik nedenlere dayandığını görüyoruz. PKK çıkış koşullarından bu yana ideolojik önemli bir değişim yaşadı. Hangi felsefe ile çıktı bugün geliştirdiği ideoloji nedir?
PKK’nin çıkış koşulları 20’nci yüzyılın devrimci mücadeleleri ve aynı zamanda Kürdistan’daki yenilmiş 28 isyanın mirası üzerinden oluştu. Bunların her ikisinin de etkilerini taşıyan bir konjonktürde reel sosyalizmin yarattığı miras üzerinden bir çıkış oldu. Bu nedenle dayandığı ideolojik çerçeve yürüttüğü mücadele stratejisi de bunların eksenindeydi. İsim olarak da Kürdistan İşçi Partisi ismiyle çıkış yapması da bu anlama geliyordu. Fakat PKK her ne kadar reel sosyalizmin 28 isyanın mirasını dönüştüren bir çerçevede dönüşümler yaşadıysa da PKK’nin dönüşüm çabası bugün ile sınırlı bir dönüşüm çabası değil.
Rêber Apo bunu 1993’ten bugüne gelişen bir süreç olarak tanımlıyor. Reel sosyalizmin yıkılışından sonra yani 1989’da; Sovyetler şahsında yaşanan dönüşümden sonra esasta bu arayış başlıyor. O anlamda belki sosyalizme inanç konusu ve sosyalist hedeflerde bir değişim hiçbir zaman değişmedi. Fakat sosyalizmin ne olduğu sosyalizmin stratejisinin ne olması gerektiği aynı zamanda ulusların kendi kaderini tayin hakkının da nasıl olması gerektiğine dair bu arayış 1993’te başladı. 97 ve 98’lerde bu arayış yoğunlaştı.
2000’lerde komplo süreciyle bu süreç sekteye uğradı. Rêber Apo savunmalarıyla bu sürecin düşünsel alt yapısını bunun örgütsel modelini geliştirdi. PKK’nin dönüşüm tartışması yeni bir tartışma değil. PKK’nin 5’inci Kongresi’nden bu yana da PKK’deki değişimlerin yaşandığı bir süreçte somut olarak başlamış oldu. Fakat şimdi gelinen aşamada bu dönüşümün yerine getirilmeyen görevlerinin daha ciddi bir biçimde konjonktürel durumdan kaynaklı 3’üncü Dünya Savaşı koşullarında daha büyük kayıplar yaşanmaması açısından da daha yerinde eksik olan görevlerin tamamlanması olarak da tanımlayabiliriz. O açıdan PKK’nin fes edilmesi yeniden yapılanması tartışmaları yeni bir tartışma değil. Fakat bugün geldiği aşamada artık bir zorunluluk haline gelmişti. Bunlar hem ideolojik nedenleri olan hem de konjonktürel nedenleri olan ve zamanında yerine getirilmemiş görevlerin tamamlanması biçiminde tanımlayabiliriz.
*Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı ve daha sonrasında gönderdiği mesajlarda demokratik toplum sosyalizmi vurgusu yaptı. Kongre kararlarında da bu vurgu tekrar edildi. Demokratik toplum sosyalizmden kasıt nedir?
Hem sosyalizm hem de demokrasi kavramı çok fazla kullanılmış ve farklı anlamlar yüklenen kavramlar. Rêber Apo, demokratik sosyalizmi bir tercihten ziyade farkı ortaya koymak için böyle bir sıfat kullanma ihtiyacı duyuyor; yoksa sosyalizm tek başına da yeterli bir kelime fakat reel sosyalizmin, sosyalizm ile farkını anlamak açısından demokrasi vurgusu önemli. Demokrasi tanımını da Rêber Apo birçok kez klasik tanımların ötesinde ele alıyor. Demokrasi kavram olarak Yunanca bir kavram ve Atina demokrasisi ile başladığı düşünülen ve onunla gelişim gösteren, daha çokta modern çağ ile birlikte modern toplumsal formlarda açığa çıkan bir model olarak ele alınıyor. Ama Rêber Apo böyle görmüyor. Demokrasi tanımını şuna oturtuyor, tarihte toplumu tanımlarken topluma verilen sıfatlar yüzeysel sıfatlardır. Yani köleci toplum, kapitalist, sosyalist ve feodal toplum gibi. Bunlar toplumun bir bütününü tanımlamıyorlar. Ya da Müslüman ve Hristiyan toplum gibi bunlar toplumun bir niteliği; ama Rêber Apo diyor esasta üç toplum biçimi yaşandı. Bunların bir tanesi ahlaki politik toplum, ikinci ise devlet toplumu; üçüncüsü ise ahlaki ve politik toplumun ve devletin çatışmasından doğan demokratik toplum.
Sosyalizm direnen toplumsallığın kendisini kavuşturacağı formdur
Rêber Apo’nun demokrasi tanımı devletin ortaya çıkışından bu yana ahlaki politik toplum ile devletin çatışmasından doğan toplumsal şekillenmedir. Dolayısıyla kökleri binlerce yıl öncesine dayanıyor. Atina demokrasisi de bunun bir biçimi o anlamda Sümerlerdeki meclisler de yaşlı meclisleri de Hititlerdeki yaşlı meclisleri de bir demokrasi biçimidir. Yani yetkisi sınırsız olan krallara karşı ahlaki politik toplumun direnişidir. Ya da aşiretlerin kendi özerk yönetimleri birer demokrasi modelidir. Bu yüzden de Rêber Apo kendi demokrasi tanımını bir tarihsel perspektife de oturtarak demokratik uygarlık tanımıyla ele alıyor. Bu açıdan baktığımızda esasta demokratik toplum ile sosyalizm aynı şeyi ifade ediyor. Sosyalizmi, direnen toplumsallığın kendisini kavuşturacağı form olarak tanımlayabiliriz. Bu iki kavramı, yani demokratik sosyalizm kavramını kullanmasının sebebini hem demokratik uygarlık geleneği ile kurduğu bağ hem de yeni sosyalizm ya da sosyalizm anlayışını reel sosyalizm ile farkını ortaya koymak için yapıyor. Çin ve Rusya’da başka ülkelerde yaşanan sosyalizm deneyimini, sosyalizmin yanlış kavranması ki buna firavun sosyalizmi dedi Rêber Apo, hatta bunu kimi zaman kapitalizmin sol mezhebi olarak tanımladı. Yani iktidar ve kapitalizm ile bu kadar bütünleşmiş bir sosyalizm anlayışı bizim anlayışımız olamaz dediği için böylesi bir tanımlamayı kullanıyor. Diğeri de sosyalizm hiç yaşanmamış bir toplum biçimi değil.
Sosyalizm ahlaki politik toplumun güncellenmesi olarak tanımlanıyor. Bu nedenle böylesi bir kavram tanımlaması yapıyor. Kapitalizmin zaferini ilan ettiği, sosyalizmin çok da halkların ütopyasını oluşturmadığı bir dönemde Rêber Apo ‘sosyalizmde ısrar insan olmakta ısrardır ya sosyalizm ya barbarlık’ biçimindeki tanımlar ile sosyalizmden başka çaremizin olmadığını toplum olarak kendimizi sürdürmemizin yegane koşulu sosyalist toplumu inşa etmek ile bağını kurdu. Sosyalist toplum hiç yaşanmamış yepyeni bir toplum değil. Sosyalist toplum esasta kendini devletten kurtarabilen devleti ortadan kaldırdıkça kendisini inşa eden toplum; demokratik sosyalizmi inşa edecek toplumdur.
*Alınan fes kararı toplumda ve mücadele yürüten kesimlerde nasıl karşılandı?
Tabi birçok duygu iç içe yaşanıyor. Çünkü PKK 50 yıllık, yarım yüzyıllık bir sürece damgasını vurmuş bir hareket; çok geniş bir kesimi kapsayan bir hareket. Kürtlüğün mezardan kaldırılıp özgür Kürtlük temelinde inşa edilmesini sağlayan bir parti. O anlamda bir parti olmanın ötesinde PKK bir gelenek bir ahlak, ilke ve yaşam biçimi yarattı. Varlığını PKK ile bulmuş ve kendisini onunla inşa etmiş kuşaklardan bahsediyoruz. Dolayısıyla PKK’nin kendini fes etmesi ile birlikte yarattığı duygusal atmosferden bahsetmemiz gerekiyor. Diğer yandan bu tartışmalar PKK’nin kadroları sempatizanları ve yurtsever Kürt halkı için yeni tartışmalar değil. Dost çevrelerin de bildiği bu tartışmalar 93’ten bu yana başlayan 2000’lerde daha net bir biçimde tartışılan süreçlerdi. O anlamda ne yapılmak istendiği PKK’nin nasıl bir dönüşüm geçireceği ya da bu geleneğin bu kültürün nasıl bir formda devam edeceğine dair umut ve heyecan iç içe yaşanıyor. Bir yanı buruk duygular bir yanı heyecan ve yeni başlangıçları içeren duygu hali. Ama en önemlisi de PKK’nin yarattığı geleneğin demokratik sosyalizmin inşasında nasıl bir zemin oluşturacağına dair başlangıç adımları ve kendisini buna hazırlama adımları olarak tanımlayabiliriz.
Belki özel savaş birçok yönden gelişen saldırılarla kafa karışıklığı ve umutsuzluk yaratmaya çalışıyor. Böyle bir umutsuzluğu halkımızın ve bu geleneği temsil eden kişilerin yaşamaması gerekir. Çünkü bir düşünce geleneğe ve kültüre dönüşmüşse o artık yok olmaz ortadan kalkmaz. Form değiştirebilir. Form değiştirdiğinde de yozlaşmaz yabancılaşmaz. Kendi değerlerini sürdürebilir fakat aşılmış bir formda ısrar ederse de tıkanma yaşar yozlaşır.
Bu anlamda PKK’nin dönüşümünü bir yenilenme süreci olarak tanımlamak daha doğrudur. Bu yenilenme sürecinin olabilmesi içinde bu geleneğin içinde şekillenmiş insanların da kendini değiştirmesi gerekir. Çünkü parti ve kültür soyut olmadığı gibi onu temsil eden bireylerin bunu ne kadar özümsedikleri ne kadar eylemselleştirecekleri, kendilerini ne kadar katacakları ve çalışacakları ile ilgili bir süreç olacaktır. Ama birçok duygu birçok his içi içe yaşandı fakat umut yanı çok fazla ön planda olan bir süreç olduğunu söyleyebilirim.
*Kongre kararının bir son değil başlangıç olduğu ifade ediliyor. Bu karar nasıl bir başlangıca yol açacak. Mücadele hattı nasıl çizilecek?
Kürdistan gerçekliğine baktığımızda birçok devrimci mücadele ve özgürlük hareketinin içine düştüğü tuzaklar oldu. Kürtler açısından ise hep bir Kürt kapanı kuruldu ve Kürtler kritik eşiklerde hep kullanılan öl öldür çizgisiyle, o Kürt kapanına sıkıştırılarak egemen güçlerce kullanılan bir rolde oldular. Tam böylesi bir aşamada Kürtleri bu pozisyondan çıkartmak tabi ki çok sarsıcı etkiler yaratıyor. Uluslararası hesapları bozuyor. İşbirlikçilerin hesaplarını bozuyor kan ve şiddetten beslenen kesimlerin hesaplarını bozuyor. O anlamda yeni başlangıç zorlu bir başlangıç ve tehlikeyi içeren bir başlangıç bu yaşanan. Ama yeni başlangıcın çok güçlü ideolojik, kuramsal, örgütsel zemini var. Aynı zamanda Rêber Apo’ya duyulan büyük güven var. Ve bir Önderlik hareketi olmasının yarattığı bir inanç var. Bunlar olmasa zaten böylesi bir başlangıca cesaret edilemezdi. Böylesi bir cesareti ortaya çıkaran şey PKK geleneğinin yarattığı değerler. Kürdistan toplumunun karşı karşıya olduğu katliam gerçeği ile bağını kurmamız lazım. Çünkü bu tarihsel eşik doğru anlamlandırılmazsa birçok halkın başına gelecek felaketler yaşanır.
21’inci yüzyıl, Kürt halkının işte İsrail’i savunan bir işbirlikçilikle İsrail’in yayılma politikalarının bir aracı mı olacak yoksa dünya halklarının özgürlük talebine, demokratik sosyalizme, kadın özgürlüğüne dayanak oluşturacak bir gerçeklikle mi inşa edileceği kritik eşiğinde. Başlangıç bunu ifade ediyor. Bu başlangıca hem cesaret hem emek hem de güçlü bir mücadele ve yaratıcılık gerekiyor. En kötü şey başlangıcı kendimizin dışında görerek ne olacağını bekleme hali; başlangıcı gafletle karşılamamak. Bu başlangıcı gerçekleştirecek olan bu hareketin yarattığı geleneği ve düşünceyi eylemselleştirmektir. Yani başlangıç hep birlikte yapılabilecek bir başlangıçtır.
*PKK kadın mücadelesinde de öncü bir güç oldu. İdeolojik, savunma geniş bir hat çizdi kadınlar için. PKK’nin varlığı başta Kürt kadınları olmak üzere dünya kadınlarına nasıl bir etki yarattı?
Rêber Apo’nun kadın yaklaşımı aslında sadece bir kesim olarak kadınlara hak ve özgürlük kazandırmak ile sınırlı değil. Rêber Apo’nun kadına yaklaşımı sosyalizm anlayışının temeline kadını oturtmakla başlıyor. Bu anlamda kuramsal olarak da Marks ve sosyalizm eleştirisini de bu noktaya oturtuyor. Rêber Apo tarihin sınıf çatışmalarından değil tarihin ilk ezileninin; tarihte ilk kez iktidarın üzerinden gerçekleştiği zeminin kadın olduğunu söyleyerek adım atıyor, o anlamda sosyalizm anlayışını da kadın özgürlüğüne dayalı geliştiriyor. Kürdistan devrimini de bir kadın devrimi karakterinde geliştiriyor. Bu sadece kadınların sadece kazanım ve hak elde edecekleri bir süreç değil. Kadın etrafında yeniden yaşamın inşa edileceği bir gerçeklik. Bu da yeni bir şey değil aslında çünkü bu toprakların bu geleneği ve bu topraklarda çok köklü bir şekilde kadın etrafında yaşam şekillendi. İlk karşı devrim kadın karşısında yapıldı. Bu açıdan da PKK’nin mücadelesi ile birlikte kadın özgürlük hareketinin gelişimi mücadelenin temel dinamizmini oluşturdu. Rêber Apo yeni sosyalizm anlayışını kadın üzerinde ki yoğunlaşmaları ile derinleştirdi. 1993’ten beri arayış var. Ama 1993’ten başlayan arayış kadın özgürlüğüne yoğunlaşarak gelişti. Çıkışı Rêber Apo, kadın özgürlüğünde bulduğu için bugün bu gelişmeler yaşanıyor. Bu nedenle de hem örgütlülük düzeyi hem de kadın devrimi konusundaki perspektifi hem de kadınların bu süreci sahiplenmesi bakımından yeni süreç aslında en fazla kadınların aktif rol alacağı ve kadınların öncülük rolü yapacağı bir süreç olarak şekillenecek.
*Bu kararla birlikte kadınlara nasıl bir görev düşüyor?
Genellikle böylesi süreçler tarihsel olarak kadınların hep kaybettiği süreçler olmuş. Birçok müzakere ve demokratik çözüm arayışı süreçlerine baktığımızda dünyadaki birçok örneği var. Kolombiya ve Afrika örnekleri gibi birçok örnekte mücadele eden kadınlar adına dahi çok büyük kaybedişlerle karşılanan süreçler oldu. Hatta şu anda birçok kesim bu soruyu, kaygıyı dile getiriyor. Enternasyonalist birçok dost bunu söylüyor: Birçok sefer böylesi dönemlerde kadınlar kazanımlarını kaybetti, sizin garantiniz nedir, siz bunu nasıl atlatabileceksiniz?
Bunun garantisi şudur; öncelikle örgütlülük ve temsil düzeyi. Rêber Apo’nun kadını bu sürecin öznesi olarak belirleyici noktada bütün kritik ve stratejik süreçlerde muhatap olarak öne çıkartması ile bağlantılı farklılıklar var. Hem Kürdistan Kadın Özgürlük Hareketi’nin sahip olduğu örgütlenme hem sistem dışı kalabilme hem öz savunma gücüne sahip olması hem de eşit temsiliyet ile her alanda kendi söz ve kararı ile katılım sahibi olabilmesi, bu anlamda asıl tedbiri oluşturuyor. Daha önemli olan nokta bunu tüm dünya kadınlarına kavratabilmek ve ortaklaştırabilmektir.
Özellikle Ortadoğulu, Suriyeli, Türkiyeli ve İranlı kadınlara Kürdistan Kadın Özgürlük Hareketi’nin böylesi bir potansiyeli var. Bu sadece Kürt kadınları adına bir kazanım değil bu Türkiyeli kadınlar adına, İranlı kadınlar adına, Afganistanlı kadınlar adına ve dünya kadınları adına bir kazanıma dönüştürülebilir. Bunun zemini ve kuramı var. Bunun eylemselliği var. Bize gerekli olan bu konuda güçlü bağlar kurabilmek bu belki eleştiri ve özeleştiri noktasıdır. Henüz yeterli düzeyde Ortadoğulu kadın ve dünyadaki kadınların bu sürecin anlaması ve katılması noktasında eksiklikler olduğunu belirtebiliriz. Bu eksiklik acil giderilmesi gereken eksiklik, çünkü kadınlar adına elde edilen kazanımlar bölgenin tamamını etkileyecek durumda. O nedenle Ortadoğulu kadınların burada gerçekleşecek çözüme daha fazla sahip çıkması gerekir. Feminist hareketlerin daha fazla sahip çıkması gerekir. Gazze’de yaşananlar hepimizin gözü önünde. Filistin Kadın Hareketi belki de Ortadoğu’daki en güçlü kadın hareketlerinden birisiydi. Dünya çapında kadınlar Filistin’i sahiplenmek için o kadar eylem yaptılar ama sonuç katliam ile sonuçlandı. Dolayısıyla bir kez daha aynı şeylerin yaşanmaması ve Filistin’de, Suriye’de, Kürdistan’da kadınların kaybetmesi Türkiye’de kadınların kaybetmesi Amerika, İngiltere ve Fransa’daki kadınların da kaybetmesi anlamına geliyor.
Dünya Kadın Konfederalizmi’ni güçlendirecek adımların atılması gerekir
Şu an Avrupa’da yükselen faşizm de oradaki kadınlar içinde çok büyük tehditler oluşturuyor. O açıdan küresel kadın mücadelesinin buradaki adımları, demokratik çözüm sürecini sosyalizmin inşa sürecini, Kürdistan Kadın Özgürlük Hareketi’nin yarattığı değerlerin sahiplenilmesinde kendisine daha fazla rol biçmesi ve bu değerlerin sadece bir harekete destek olarak değil tüm dünya kadınlarının kazanımlarının korunması anlamında sahip çıkmalarının önümüzdeki süreç açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Bunu yapamazsak bir bölgedeki kadınlar değil; bütün kadınlar ve kazanımları etkilenecektir. 21’inci yüzyıl kadın devrimlerinin yüzyılı diyoruz ama bunun karşısında çok güçlü bir egemen erkek ittifakı da var; buna karşıda gerçekten kadın devrimini, Dünya Kadın Konfederalizmi’ni, demokratik ulus çerçevesinde Kürdistan ve Ortadoğu kadın birliğini daha fazla güçlendirecek adımların atılması gerekir.