‘Zorunlu başörtü yasası kadınların bedenini ve kimliğini kontrol etme girişimidir’

İran'da zorunlu başörtüsünü içeren yasanın onaylanmasına tepki gösteren kadınlar, “Zorunlu başörtü yasası kadınların bedenini ve kimliğini kontrol etme girişimidir” diyerek, kadınların ek kararlara karşı direnişte olduğuna dikkat çekti.

VİYAN MEHRPARVAR

Mahabad – Tahran’da 16 Eylül 2022'de Rojhilat Kürdistanlı Jina Mahsa Amini, İran tarafından başörtüsünü kurallarına göre takmadığı gerekçesiyle ‘ahlak’ polisleri tarafından işkenceyle katledildi. Yaşanan katliama duyulan öfkeyle ülkede kadınlar öncülüğünde “Jin, jiyan, azadî” sloganıyla bir devrim ayaklanması başlatıldı. Ayaklanmalar Rojhilat Kürdistan ve İran'daki kadın özgürlüğü tarihinde yeni bir sayfa açarken, devrimi bastırmak isteyen İran devleti ise kadınlara yönelik baskı politikalarını yoğunlaştırdı. Bu ayaklanma özellikle Rojhilat Kürdistan’ın Mahabad kentinde önemli değişiklikler yarattı. Şehirde yürürken kadınların giyim ve tavırlarında önemli değişiklikler görülebiliyor. Kadınlar artan tehdit ve baskılara rağmen her geçen gün daha büyük bir cesaretle öne çıkıyor ve özgürlük mücadelesinde sınır tanımadığını gösteriyor.

‘Mücadelemizi sürdüreceğiz’

Mahabatlı Şalir A. başörtü kuralına uymadığı için arabasına el konulması tehdidiyle karşı karşıya olduğunu belirterek, "Birkaç uyarı mesajı aldım, ancak tüm bu uyarıları görmezden geldim. Sonrasında plakayı değiştirmek istedim ve karşılaştığım çeşitli sorunlar nedeniyle arabamı değiştirmek zorunda kaldım. Benzer sorunlardan kaçınmak için çeşitli stratejiler kullanıyorum. Devrimden önceki durumumuza dönme niyetinde değilim ve mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi.

Geçtiğimiz Kasım ayında İyiliğe Emretme ve Kötülükten Sakındırma Birimi, Kadın ve Aile Dairesi Başkanı Mehri Talebi Darestani, yaptığı bir açıklamada, devletin başörtüsü kurallarına uymayan kadınlara psikolojik tedavi vermek için başkent Tahran’da klinik açmayı planladığını açıkladı. Mehri Talebi Darestani, İran'ın zorunlu başörtüsü yasalarını desteklemeye adanmış ilk danışmanlık kliniğinin “başörtüsünün çıkarılması için bilimsel ve psikolojik tedavi” sağlayacağını belirtti. 255 milyar tümen bütçe alan bu plan geniş çapta olumsuz tepkilerle karşılaştı.

Yasalar ağırlaştırılıyor

Konuyu değerlendiren Mahabadlı Shima S. "Kadınlara korkunç bir şekilde baskı yapmak, kadınları hasta olarak etiketlemek ya da onlara karşı ahlak dışı yasalar çıkarmak istiyorlar. Hükümet geçmişe bakarsa özgürlüğü elde etmek için mücadele ettiğimizi görecektir. Yaygın muhalefete rağmen henüz reddedilmemiş olan bu plan, kadınlara yönelik psikolojik baskının da mekanı haline gelecek gibi görünüyor” ifadelerinde bulundu.

Başörtüsünü uygulamaya koyamayan İran devleti, "İffet ve başörtüsü kültürünü teşvik ederek aileyi desteklemek" başlıklı bir yasa tasarısı da hazırladı. Bu yasa tasarısı 74 madde ve 5 bölümden oluşuyor, Kasım ayında onaylandı. Başörtüsü takmayanlar için 5 milyon Tümen'den 165 milyon Tümene kadar para cezası, idari, mali ve sosyal hizmetlerden mahrum bırakma gibi çeşitli cezalar düşünülüyor. Yasaya göre polis, Bilim Bakanlığı vb. çeşitli kurumlar doğrudan görev üstlenecek. Bu yasanın ayrıntıları, yaygın baskının yanı sıra hükümetin de kendi cebini doldurduğunu ancak kadınlara karşı savaş ilanı niteliğindeki uygulamanın telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğuracağını açıkça ortaya koyuyor.

‘İran rejimi kendi çöküşü ve başarısızlığından korkuyor’

Bukanlı Sosyolog Setara A. yasa hakkında şunları söyledi: "İslam Cumhuriyeti bu yasayı uygulayarak insanları karşı karşıya getirmek istiyor. İşin gerçeği başından beri kadınların insan hakları için mücadele ederek bugün kendilerini inşa ettikleridir ve hem İran'da hem de Rojhilat’ta başardıklarımız kadınların ataerkil zihniyete ve erk yönetime karşı mücadelesinin sonucudur. Bugün, özgürlüğü seven kadınlar İslam Cumhuriyeti'nin en büyük düşmanları olarak görülüyor ve böyle bir yasanın onaylanması, İran rejiminin kendi çöküşü ve başarısızlığından korktuğunun bir işaretidir.”

“Kadın insani değerlerin koruyucusudur” diyerek sözlerine devam eden Setara A. “Toplumsal özgürlüğün yolu mutlaka kadının özgürlüğünden geçer. İran İslam Cumhuriyeti'nin sonunu getirenler kadınlar olacaktır. Zorunlu başörtüsü yasasının kabul edilmesi, hükümetin kadınların bedenini ve kimliğini kontrol etme girişimini gösteriyor. Erk kararlar kadınların geniş bir direnişiyle karşılaştı. Kadınlar, sivil itaatsizlikle ve kimliklerini yeniden tanımlayarak, kadın mücadelelerinin soy kütüğünde yeni bir sayfa yazıyor. Bu yüzleşme sadece kadın haklarının geleceğini değil, Rojhilat ve İran'ın sosyal ve politik yapılarını da değiştirecek” dedi.