Tunuslu yazar kadınlar için sessizlik duvarını yıkıyor
Kişisel Statü Kanunu’nun kadınların toplum içinde ilerlemesini güvence aldığını belirten Tunuslu yazar Habiba Mahrezi, “Bu yasalar sayesinde Tunus, kadınların edebiyat, bilim ve insani alanlarda öncü konumlara yükseldiği ülkeler arasında yer aldı” dedi.
NEZİHA BOUSSAİDİ
Tunus- Tunus, bağımsızlığından bu yana sosyal ve kültürel dönüşümlere sahne oldu. Bu süreçte, kadınların statüsünü güvence altına alan ve aile ile toplumun istikrarını güçlendiren Kişisel Statü Kanunu, en önemli tarihi kazanımlardan biri olarak öne çıktı. Kanun, çok eşliliği reddederek kadınlara eşsiz haklar tanıyor ve toplumdaki dengeyi korumayı amaçlıyor.
Tunuslu yazar Habiba Mahrezi, kadınların toplumun yarısını oluşturduğunu ve bu kazanımlara yönelik herhangi bir ihlalin aile ve toplum dengesini doğrudan tehdit ettiğini vurguluyor. Çocukluğundan beri yazma tutkusuyla yaşayan ve kadın edebiyatına büyük ilgi duyan Habiba Mahrezi, sessizlik duvarını kırarak kadın haklarını savunmayı seçti. Yazıları ve cesur duruşu, özellikle çok eşliliğe geri dönüş girişimlerinin yeniden tartışıldığı bir dönemde dikkat çekiyor. Ajansımızın sorularını yanıtlayan Habiba Mahrezi, kadın haklarını savunmadaki etkisi ve edebiyat yolculuğunu anlattı.
*Yazma tutkunuz nasıl başladı ve sizi bu yola yönlendiren etkenler nelerdi?
Roman, kısa öykü ve yaratıcı ifade, erkek veya kadın fark etmeksizin, yazarın içinde var olan bir tutku ve duygudur. Çocukluğumdan beri her şeyi yazmak istedim. Yazmanın bir tür arınma olduğunu düşünüyorum. Üniversiteye geldiğimde bu arzu içimde büyüdü ve kısa öyküler yazmaktan, toplumun ve ötesinin mümkün olduğunca çok yönünü kapsayan daha uzun romanlar yazmaya dönüştü. Bu yüzden yazmanın kırk, elli veya altmış yaşından sonra başlamadığına inanıyorum; kökleri çocukluğa kadar uzanmalıdır.
Çocukken öğrenmeye kararlıydım çünkü komşumuzun, şiddet uygulayan eşinin evinden kaçmamasının, ona duyduğu sevgiden değil, hiçbir desteği ve geliri olmamasından ve kendisini bir erkekten aşağı görmesini sağlayacak bir eğitimin eksikliğinden kaynaklandığını anlamıştım. Bunu “Sessiz Bir Karar” ile “Şeytan ve Peçe” adlı öykü derlemelerimde ve “Kadınların Hapsedilmesinin Kefareti” ile “Vücudumda Bir Rüya” adlı romanlarımda dile getirdim. Kairouan’daki mahallemizde altıncı sınıf seviyesinin ötesine geçen ve ortaokula kaydolan tek kız bendim. O zamanlar toplum, eğitimin kadınları ve toplumu koruduğunu henüz anlamıyordu.
*Kadın sorunları üzerine yazılarınızı etkileyen feministler kimlerdi? Ayrıca, kadınların durumunu cesurca ortaya koymanız nedeniyle eleştiriyle karşılaştınız mı?
Etki her zaman yazarın yaşadığı ortamdan gelir. Eleştirel bir bakış açısına ve kadınların durumu gibi belirli konulara karşı bir duruşa sahip olmak gerekir. Ben, kadınların ezildiği ve haksızlığa uğradığı bir toplumda yaşadım ve keşke bunu belgeleyip, kısa bir paragraf ya da daha uzun bir metin, bir şikayet şiiri gibi yazabilseydim derdim. Fadwa Tuqan’ın yazdığı tek bir kelimeyi bile kaçırmadım, karşılaştığı tüm zorlukların üstesinden gelebildiği için ona hayran kaldım. Ayrıca şairler Nazik Al-Malaika, May Ziadeh ve Aisha Abd Al-Rahman’dan da etkilendim ve ortaokuldayken hepsini okudum.
"Yedi İşaret" adlı kitabımı yazdığımda çok eleştirildim. Bu kitapta özellikle bağımsızlık sonrası dönemde, kız çocukları arasında okuma yazma bilmemenin yaygın olduğu Kayrevan'daki kadınların durumunu ele aldım. Ayrıca miras konusuna da değindim ve çok eleştiriyle karşılaştım. Bu yüzden daha güçlü olan ve genellikle dile getirilmeyen konulara değinen "Kefaret"i yazdım.
*Kişisel Statü Kanunu, Tunuslu kadınların konumunu güçlendirmede nasıl bir rol oynadı?
Kişisel Statü Kanunu, kadınların istikrarlı bir aile ve sağlıklı bir toplum içinde ilerlemesini güvence altına alan önemli bir başarıdır. Bu yasalar sayesinde Tunus, kadınların edebiyat, bilim ve insanî alanlarda öncü konumlara yükseldiği ülkeler arasında yer aldı. Tunuslu kadınlar, zeka ve bilgelikleriyle Kişisel Statü Kanunu’ndan çok önce, M.S. 8’inci yüzyıla kadar uzanan tarihi bir evlilik sözleşmesi olan “Kairouan Çeyizi” ile çok eşliliği reddetmişlerdir. Bu sözleşme, çok eşliliği yasaklar ve kadınlara boşanma hakkı tanır; bir erkeğin başka bir kadınla evlenebilmesi ancak kadının rızasıyla mümkündür. “Kayrouan Şartı” olarak da bilinen bu kanunun kökeni, Halife El-Mansur’a, kadının rızası olmadan başka bir kadınla evlenemeyeceğini ve kadının rıza göstermemesi durumunda boşanma hakkına sahip olacağını şart koşan Arwa El-Kayrouaniya’ya kadar uzanır.
Tunus, Kişisel Statü Kanunu'nun toplumu ilerletmede ve onu gerilemenin pençesinden kurtarmada ne kadar başarılı olduğunun canlı bir örneğidir. Yazılarımda ve edebi ve entelektüel toplantılarda savunduğum şey de budur.