'Tunuslu kadınların haklarına sahip olması için mücadele edeceğiz’

İnsan hakları aktivisti Amira Al-Saadi, Tunus’ta kadınların siyasi ve ekonomik gelişmelerle birlikte haklarından mahrum bırakıldıklarını söyleyerek “Kadınların haklarına sahip olması için mücadele edeceğiz” dedi.

NAZIHA BOUSSIDI

Tunus –  İnsan hakları aktivisti Amira Al-Saadi, Tunus’ta yaşanan siyasi ve ekonomik kriz ile birlikte gelişen 25 Temmuz olayları sonrasında ülkedeki kadınların durumunu, İran’dan tüm dünyada yayılan İranlı kadınların mücadelesi ve bu mücadelenin yansımalarını değerlendirdi.

Konuşmasının başında ilk olarak İran ve Doğu Kürdistan’da gelişen “Jin, jiyan, azadî” ayaklanmasına değinen Amira Al-Saadi, kadınların her türlü baskı politikasına karşın mücadelesinden vazgeçmediğine dikkat çekti. Amira Al-Saadi,  “İran kadın devrimini gerçek bir destan ve özgürlüğü kazanmak için tarihi bir yürüyüş olarak görüyorum. Kadınlar birçok baskı ve kısıtlamaya rağmen mücadelelerini sürdürüyorlar. Tahran’da ‘ahlak polisleri’ tarafından başörtüsünü düzgün takmadığı gerekçesiyle katledilen Jina Mahsa Amini, İranlı ve Doğu Kürdistanlı kadınların bir direniş sembolü haline geldi. Kadın mücadelesi geniş bir alana yayıldı ve kadınlar direnişi büyütmeyi bir dönüm noktası olarak gördü. Bunun sonucunda birçok protesto hareketi örgütlendi” şeklinde konuştu.

‘İranlı kadınlar mücadelenin simgesidir’

Zorunlu başörtüsü kuralının, kadınların bedenlerini ve genel olarak yaşamdaki tercihlerini kontrol eden birçok kısıtlamadan biri olduğunu kaydeden Amira Al-Saadi, “Başörtüsü kadınların hayatlarını kontrol etmek ve tecrit etmek için bir güç aracıdır. İranlı kadınlar mücadelenin ve feminizmin simgesidir ve hala da öyledirler. Bu direnişçilerden biri de avukat, yazar, insan hakları savunucusu Şirin Ebadi’dir. 1979'da İran'dan sınır dışı edilen Şirin Ebadi, bugüne kadar özellikle kadın ve çocuk hakları alanında çalışmalar yürütmüştür” dedi.

‘Kadınlar için yaşam daha da zorlaştı’

Tunus’ta Cumhurbaşkanı Kays Said’in 2021 yılının Temmuz ayından itibaren ülkenin yönetiminde aldığı kararlar ve sonrasında gelişen siyasi atmosfere dikkat çeken Amira Al-Saadi, kadınlar için durumun daha da zorlaştığını ifade etti. Amira Al-Saadi, şöyle konuştu: "Durum 25 Temmuz öncesine göre daha kötü. 25 Temmuz’dan önce yasalar yeterince uygulanmıyordu ve yasalar kadın haklarını dikkate almıyordu ancak 25 Temmuz’dan sonra mesele daha da zorlaştı. Medya kadın sorunlarına değinmediği için feminist konular artık medyada yer almıyor. Rejim ve medya eliyle, kadın sorunları ikinci plana atıldı. Özellikle 25 Temmuz 2022'den sonra feminist hareketin kazanımları yok sayıldı ve yeni bir diktatörlüğe kapı açıldı. Kadınlar bu süreçte parlamentodan dışlandı.”

‘Kadına şiddet arttı’

Tunus'taki feminist aktivistlerin her türlü baskıya maruz kaldıklarını anlatan Amira Al-Saadi,  “Bunun en iyi örneği Büşra Hac Hamida. Sırf insan hakları savunucusu olduğu için, kamuoyunu bilgilendirdiği için sınır dışı edildi ve bunun acısını çekiyor. Son dönemde ise kadına yönelik şiddet oranı arttı. Ocak 2023'ün başından bu yana 33'ten fazla kadın aile içi şiddet nedeniyle katledildi. Kadın dernekleri, hükümet, Kadın Bakanlığı, hakimlere ve emniyete daha büyük görevler düşüyor” diye kaydetti. Tunuslu kadınların hukuki statülerini doğrudan etkileyen ekonomik, sosyal ve politik durum göz önüne alındığında bugün gerçek bir zorlukla karşı karşıya olunduğunu vurgulayan Amira Al-Saadi, “Ancak bunların hepsi tarihte bir sayfa olacak ve sona erecek. Biz feministler olarak asla teslim olmayacağız. Her durumda, her rejimde, her koşulda Tunuslu kadınların tüm haklarına sahip olması için mücadele edeceğiz” diyerek sözlerini noktaladı.