Bana’da askeri abluka sürüyor: Köylüler evlerinden çıkamıyor

Şırnex’in Bana Köyü’nde iki ayı aşkın süredir devam eden askeri ablukaya dair rapor hazırlayan Yeşil Sol Parti, köylülerin yoğun baskı altında olduğuna ve evlerinden çıkamadıklarına dikkati çekti.

Şirnex- Şirnex’in Basa (Güçlükonak) ilçesinin Bana Köyü iki ayı aşkındır askeri abluka altında. Yeşil Sol Parti Şirnex milletvekilleri Newroz Uysal Aslan ve Mehmet Zeki İrmez ile Yeşil Sol Parti Şirnex il ve ilçe örgütleri Bana Köyü’nde yaptıkları incelemelere ilişkin rapor hazırladı.

Yoğun aramaların ardından heyet köye girebildi

Köylülerin anlatımları, heyetin gözlem ve tespitlerinin yer aldığı rapor, Yeşil Sol Parti Şirnex il binasında yapılan basın toplantısıyla kamuoyuyla paylaşıldı. Basın toplantısına, Bana’da incelemelerde bulunan heyetin yanı sıra Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) yöneticileri de katıldı. Raporu okuyan Yeşil Sol Parti Şirnex Eşsözcüsü Ahmet Başak, heyetin ana yoldan köy yoluna girdiği esnada 4 jandarma görevlisi tarafından durdurulduğunu aktararak, şunları ifade etti:

“Heyette ve gözlemlerde bulunmak için heyete eşlik eden diğer partililere kimlik sorgusu yapıldıktan sonra yola devam edilmiştir. Köye 100 metre kala zırhlı bir araç ile köy yolunun kapatıldığı görülmüştür. Burada kalabalık bir jandarma grubu tarafından durdurularak tekrar kimlik kontrolü yapılmıştır. Yapılan Genel Bilgi Taramasında ‘sistem sorunu’ olduğu söylenerek 40 dakika bekletilen heyet, daha sonra köye giriş yapabilmiştir.”

Köye giriş çıkışların kontrollü olacağı bildirildi

Raporda, uzun süredir köyün ötesinde bulunan asker ve jandarma birliklerinin 3 haftadır köy civarına gelerek muhtar aracılığıyla köylülere, 14 gün yasak konulduğu, köy etrafında giriş çıkışların kontrollü olacağı, saat 10.00-16.00 arasında köyün girişindeki kontrol noktasında olacak şekilde hayvan otlatma ve bahçe, bağ ve tarım arazilerinin sulama işlerine izin verileceğinin söylendiği belirtildi. Raporda, bu süre boyunca kimi zaman zırhlı araçlar ile köy içine girilse de köy merkezinde herhangi bir arama faaliyeti ve gözaltı işlemi gerçekleştirilmediği kaydedildi.

Hayvanlarını diğer köylere göndermek zorunda kaldılar

13 Eylül’de köylülere, hayvan otlatma ve bahçelere inmenin yasaklandığı, kimseye izin verilmeyeceğinin bildirildiğinin belirtildiği raporda, “Hayvan otlatma faaliyetinin olmaması durumunda bu kadar uzun süre içerde hayvanların beslenemeyeceği köylülerce güvenlik güçlerine aktarılmıştır. Aynı gün köylülere muhtar aracılığıyla ‘isteyen hayvanlarını akşam geç saat olmadan köyden çıkarabilir’ haberi verilmiştir. Bunun üzerine yakın köylere haber verilmiştir. Birçok köylü toplamda 300’ü aşan küçükbaş hayvanını apar topar diğer köylere göndermek zorunda kalmıştır. Köyde az sayıda büyükbaş ve küçük baş hayvan kalmıştır” denildi.

Köylüler zarara uğradı üretim faaliyetleri durdu

Köylülerin hayvanlarının açlıktan ölmemesi için civar köylere dağıtarak geçici çözüm bulsalar da oturulan evlerden görece uzakta bulunan bağ ve bahçelerini sulama sorununa çözüm bulamadıklarına dikkat çekilen raporda, şöyle denildi:

“Bin bir emek ve zorlukla ektikleri tarlalarını sulayamadıklarını belirten köylüler en azından hane başına 2 kişi veya köy adına belirlenecek 3-4 kişilik bir grubun sulama işini yürütmesine izin vermeleri konusunda taleplerini iletmiş, maddi manevi büyük zarara uğradıklarını, geçim kaynaklarının yok olduğunu belirtmişlerdir. Ayrıca kamuoyunun yaşanan bu baskı ve haksızlıklara karşı duyarlılık çağrısı yapan köylüler yaşadıkları sorunların bir an önce çözülmesi taleplerini dile getirmişlerdir. Köyde gece saat 00:00’dan sonra evlerinden çıkışlarının yasaklandığını belirten köylülerin; yoğun baskı altında oldukları, zorlu yaşam koşulları, uğradıkları zararlar ve üretim faaliyetlerinin durduğu heyetçe gözlemlenmiştir.

Muhtarlık aracılığıyla bir bildirimde bulunulmadığı gibi köy camisinden yasağın kalktığına ilişkin hiçbir anonsun yapılamadığını bildiren köylüler, heyetin ziyaretinden bir gün önce yani 20 Eylül’de güvenlik güçlerinin köyün yukarı tarafındaki bir bölgeye konuşlandıklarını aktarmışlardır. Bu nedenle köyden çıkarılan hayvanların geri getirilmesi konusunda ne yapacaklarını bilmeyen köylülerin bu konuda endişeli oldukları görülmüştür.”

Yasağın kalkıp kalkmadığı bilinmiyor

Köylülerin, güvenlik güçlerinin köyden ayrılmadan önce, herhangi bir askeri hareketlilik olmamasına rağmen, birkaç gün boyunca silah sesi geldiğini ve bombalama yapıldığını anlattığının kaydedildiği raporda, “Seslerin rahatsız edici boyutta olduğu bilgisi görüşülen köylülerce heyete aktarılmıştır. Heyetin yerel kaynaklardan elde ettiği ve 20 Eylül tarihli yazılı soru önergesine de konu edinilen yangının söndüğü ancak yasağın kalkıp kalmadığı bilinmediğinden köylülerce yangın çıkan bölgeye henüz gidilmediği öğrenilmiştir. Köye misafirliğe gelen iki kişinin abluka ve yasak nedeniyle köyde mahsur kaldıkları ancak ikinci ziyaretin gerçekleştiği tarihte köyden ayrılabildikleri öğrenilmiştir” denildi.

Köylüler tedirgin

Yasağın kalkıp kalmadığını bilmeyen köy sakinlerinin köyde dolaşmadıkları, sakin görünen köyde tedirginliğin hâkim olduğunun gözlemlendiğinin aktarıldığı raporda, “Heyet, oturulan evlerden görece uzakta bulunan bağ ve bahçelerin bulunduğu ekili dikili alandaki sönmüş yangın bölgesini ve sulamanın yapılamaması nedeniyle zarar gören ekili dikili alanı uzaktan fotoğraflayarak kayıt altına almış, sulama ve üretim faaliyetlerinin başlamadığını gözlemlemiştir” diye belirtildi.

‘‘Geçici Özel Güvenlik Bölgesi’ uygulamalarına derhal son verilmeli’

Heyetin, köye yaptığı ziyaretin ardından Şırnak Valiliği ile yapmak istediği görüşmeden sonuç alınamadığına işaret edilen raporun sonuç kısmında şu ifadeler yer aldı:

“'Geçici Özel Güvenlik Bölgesi' ilanı uygulamalarına derhal son verilmelidir. TBMM İnsan Hakları Komisyonu, Bana (Ormaniçi) köyünde yaşanan olayları derhal gündemine alarak Geçici Özel Güvenlik Bölgesi ilanları sonucu yaşanan hak ihaleleri konusunda kapsamlı bir çalışma yürütmelidir. Hak örgütleri başta olmak üzere, konu ile ilgili sivil toplum örgütleri ve hukuk örgütleri Bana (Ormaniçi) köyüne bir ziyaret gerçekleştirmelidir. Başta çocuklar olmak üzere baskı altına alınan köylülere her türlü desteğin sunulması, oluşan maddi zararların karşılanması gerekmektedir.”