TJA: Hegemonyanın dayattığı savaşları kabul etmiyoruz

TJA, Hamas ile İsrail arasında yaşananlara dair yaptığı açıklamada, “Ahlakını yitirmiş bir savaşın hiçbir tarafı haklı değildir. Hegemonyanın bilerek, isteyerek, planlayarak dayattıkları savaşları kabul etmiyoruz” denildi.

Haber Merkezi- Tevgera Jinên Azad (TJA), Hamas ile İsrail arasında yaşananlara ilişkin yazılı açıklama yaptı. Açıklamada, İnsanlık tarihi açısından çok önemli bir mirasa sahip Ortadoğu’da, halkların bin yıllardır birlikte yaşadığına vurgu yapılarak, “Derin bir hafıza ve toplumsal pratiğin yarattığı tarihsel bir akış olsa da bugün içinde bulunduğu durum esasında kapitalist modernitenin yarattığı toplumsal krizlerden bağımsız değildir. Bin yıllarca birlikte yaşamış kavim, ulus, inanç toplulukları bugün ulus devletlerin beslendiği dincilik, mezhepçilik, cinsiyetçilik ile adeta insanlığın kendine ihanetine zorlanmaktadır” denildi.  

‘Ulus devlet halkları çatıştırıyor’

İkinci Dünya Savaşı’yla ayyuka çıkan ulus-devlet dizaynlarının en çok Ortadoğu’da halkları ve de inanç topluluklarını çatıştırdığını ve bununla parçalandığının hatırlatıldığı açıklamada, “Bugün İsrail- Filistin cephesinde açığa çıkan katliam tekerrürü esasında haklı olanın da savaşın ahlakı söz konusu olduğunda sınıfta kaldığı gerçeğidir. Sosyal medya mecralarına düşen kadın bedenini teşhir eden görüntüler esasında yaşamda çöken ahlakın, savaşta da çöküşün ifadesini ortaya çıkarmıştır. Ortadoğu açısından ve bugüne kadar yaşanan savaşlar açısından kadın ve çocukların savaş süreçlerinde ‘çatışan’ tarafların savaş kurallarına göre davranması uluslararası bir ölçü iken, bugün ortaya çıkan tablo ne yazık ki tam tersidir” diye belirtildi.

‘Savaşlarda esas belirleyici ‘ahlak’ın kendisidir’

Açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi: “Bugün kadın, çocuk demeden açığa çıkan katliam pratiği ortaya koymuştur ki, savaşlar uzun da sürse, eşit koşullar sağlanmasa da ‘haklılık’ halini koruyan esas ilke ‘ahlak ’tır. Savaşlarda esas belirleyici olan ve günün sonunda kazanan ahlakın kendisidir. Bu anlamda bugün bir ulusun haklı davasından çıkıp ahlakın tılsımını yitirmiş bu savaş biçimi esasında cinsiyetçi, milliyetçi, dinci, mezhepçi eril zihniyetten beslenmekte kadın ve çocuklar üzerinden soykırım pratiğini sergilemektedir. Mezhepçilik bugün Ortadoğu ve dünyada kadın düşmanlığına dönüşerek çağın yalan girdabında haklının ve halkların mücadelesini bulandırmakta, kapitalist hegemonyanın ekmeğine yağ sürmektedir. Ahlakını yitirmiş bir savaşın hiçbir tarafı haklı değildir. Hegemonyanın bilerek, isteyerek, planlayarak dayattıkları savaşları kabul etmiyoruz. Kadınları, çocukları, yaşlıları savunmayı unutan bir savaşı kabul etmiyoruz. Egemenlerin; dincilerin, mezhepçilerin kirlettiği haklı davaları doğru pratiğe çağırıyoruz.”