‘Kadın hareketinin önündeki engellerden biri köktendinci akımlar’

Dünya genelinde ve özellikle Avrupa’da milliyetçi, ırkçı partilerin arttığına dikkat çeken Dünya Kadın Yürüyüşü delegeleri, kadın hareketinin önündeki engellerden birinin de köktendinci akımların oluşturduğunu ifade etti.

Zeynep AKGÜL

Ankara- Dünya Kadın Yürüyüşü ve 29 Ekim Kadınları Derneği’nin birlikte düzenlediği “Bahriye Üçok’tan Günümüze: Dünyada Kadınların Laiklik Mücadelesi” başlıklı panel Belediye-İş Konferans Salonunda düzenlendi. Panelde Türkiye’den Şenal Sarıhan, Pakistan’dan Buşra Halit, Cezayir’den Şerifa Heddar, Mali’den ise Nana Aicha Cisse konuşmacı olarak katıldı.

Panelde, barışçıl ilişkilerin egemen olduğu; şiddetin olmadığı barış içinde bir dünya talep eden kadınlar barışın, artık bir ütopya olarak değerlendirilmemesi, aksine doğallaştırılması gerektiğini vurguladı. Yapılan konuşmalarda; küresel krizin, işsizliğin, gelir eşitsizliğinin ve insanlar arasındaki toleransın zayıfladığı ekonomik bir düzende; dünya genelinde ve özellikle Avrupa’da milliyetçi ve ırkçı partilerin güçlendiğine dikkat çekilerek, dünyada ve Ortadoğu’da kadın hareketinin önündeki önemli engellerden birisinin de köktendinci akımlar oluşturduğu ifade edildi.

‘Milyonlarca kadını evlere kapatamazsınız’

Panelde yapılan konuşmalarda kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında kabul edilen, uluslararası bir sözleşme özelliği taşıyan İstanbul Sözleşmesi'nin de Türkiye tarafından feshedilmesine tepki gösterildi.

“İstanbul Sözleşmesi’nden nefret ediyorlar çünkü toplumsal cinsiyet eşitsizliği lafını dahi duymak istemiyorlar.” denilen panelde, “Eşitsizliği doğallaştırmak, kadınları erkeklere tabi kılmak için fıtrattan, adaletten dem vuruyorlar. Bizler ise biliyoruz ki eşitlik olmadan adalet olmaz! Kadınların şiddetten uzaklaşabilmesi için devlete şiddeti önleme, kadınları koruma, kadınları güçlendirecek destek mekanizmalarını oluşturma ve failleri cezalandırma yükümlülüğü veren bir sözleşmeden çekilmek, devletin bu yükümlülüklerden kaçması anlamına gelir. Kadın cinayetlerine karşı, kadına yönelik şiddeti önlemek için sorumluluk almayı reddettiği anlamına gelir. Bu devletin kadınlara karşı olduğu anlamına gelir.” ifadeleri kullanıldı.

‘Çıkma kararını tanımıyoruz’

Panelde ayrıca, “Mücadelemizin geri dönüşü yok. Kadınların mücadelesi engellenemez. Biz kadınlar bu haklarımızın gereğinin yerine getirilmesi için yan yana durmaya, hep birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz. Çıkma kararını asla tanımıyoruz! Haklarımıza hayatlarımıza sahip çıkıyoruz. Patriyarkaya karşı kadın direnişini yükseltiyoruz.” mesajı verildi.

Panelin ardından ajansımıza konuşan Quebec Kadınlar Yürüyüşü Koordinasyon Ofisi’nden Emilia Castro (Kanada) 21 senedir kadın çalışması yürüttüğünü ve bu noktada kendini kadın hareketine adadığını ifade etti. Türkiye’nin Dünya Kadın Yürüyüşü’ne ev sahipliği yapmasından son derece memnuniyet duyduklarını kaydeden Castro, “Sayımız ne kadar çok olursa o kadar mücadelemiz büyük olur” dedi.

Dayanışma ağını örüyorlar

Suad Mahmud da Tunus Dünya Kadın Yürüyüşü’nden geldiğini öğrenciliğinden beri kadın hareketi örgütlenmesi içerisinde yer aldığını kaydetti. Suad Mahmud şöyle konuştu:

“Özellikle 2011 yılından itibaren uluslararası koordinasyon kısmında da görev aldım. Buradaki faaliyetlerimize baktığımızda hem bölgesel hem ulusal hem de uluslararası anlamda çalışmalarımız var. Biz ulusal anlamda şiddet mağduru olan kadınların bilinçlendirilmesi konusunda çalışıyoruz. Kırsal kesimdeki kadınların şiddet ve aile içi şiddet konusunda bilgilendirilmesinin yanı sıra gübre kullanımı, tohumlar, tarım ve zirai alanında karşılaşabilecek tehlikeler konusunda ve bu alanda kadınların güçlendirilmesi noktasında da destek sunuyoruz.

Bölgesel olarak bakıldığında daha çok Filistin halkıyla dayanışmamız var. Filistin işgal altında bir ülke dolayısıyla zorla silahla işgal altında olan bir ülke. Filistin halkıyla dayanışma sergiliyoruz. Libya, Suriye halkıyla da dayanışma içerisindeyiz. Yine faaliyetlerimizin birçoğu özellikle de dayanışma eylemlerine katılım noktasında. 8 Mart’ı ve 24 Nisan’ı kutluyoruz tabii ki. Yine 100 bin kadının ölmüş olduğu Bangladeş’te çalışan tekstil alanındaki kadınlarla da dayanışma gösteriyoruz. Yoksulluğa karşı mücadele için Dünya Kadın Yürüyüşü’nü de destekliyoruz.”

‘Türkiye ile eşgüdümlü çalışıyoruz’

Dünyanın her bir köşesinde dayanışma gereken her yerde olduklarını söyleyen Suad Mahmud, “Türkiye’deki kadınlarla dirsek temasımıza bakıldığında çok benzer noktalarımız çok temel noktalarımız var. Bu bölgedeki mücadele ettiğimiz konular aynı olduğu için beraber çalışıyoruz. Hem Avrupa’da hem burada. Neredeyse aynı diyebileceğimiz sorunlar özellikle köktendincilerle ilgili olarak ya da sendikalarda yaşadığımız sorunlarla ilgili olarak veyahut da cinsiyet eşitliği ve aile içi şiddet gibi konularda eşgüdümlü çalışıyoruz. Ve bu eşgüdüm sayesinde de Türkiye’deki kadın örgütleri ile çok sağlam bir ilişkimizin olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye için ilk defa böyle bir çalışma oluyor, bununla da gurur duyuyoruz. Dünyanın her yerindeki kadınların şiddetten, ayrımcılıktan eşitsizlikten bahsetmesi ve eşitlik dayanışma çağrısında bulunması bu olağanüstü bir durum ve bu durum en büyük gücümüzü oluşturuyor” şeklinde konuştu.

‘Yol haritası çıkardık’

Fildişi Sahili’nden gelen Claudine Lath ise Batı Afrika ülkeleri ve komşu ülkelerle çalıştıklarını kaydetti. Claudine Lath şunları söyledi:

“Uluslararası konferansımızdan önce de Afrika bölgemizde bir araya gelindi. Mali, Nijerya, Burkina Faso, Senegal, Togo ve Fildişi Sahilleri hep beraber Batı Afrika ülkeleri olarak istişare ediyorlar. Ve kadının ne sıkıntıları var ne sorunları var neler yaşıyor bunları irdeledik. Bir merkezimiz var ve bu merkez doğrultusunda bir yol haritası çıkardık. Uluslararası toplantıda ortaya koyabilelim sunabilelim. Hem kendi aramızda çalışıyoruz hem de uluslararası faaliyetlerimiz var. Benden önceki kız kardeşimin de söylediği gibi bizim de Türkiye ofisi ile eşgüdümümüz var. Yetkililer tarafından çok iyi karşılandık ve çok iyi ağırlandık. Ayrıca Türkiye’deki kadın STK’larla da temas içerisindeyiz.”