Tiyatrocu Perinaz Delayz: Kürtçe tiyatro için hala mücadele veriyoruz
Kürtçeye dönük asimilasyon ve baskılara karşı daha güçlü mücadele verilmesi gerektiğini söyleyen Tiyatrocu Perinaz Delayz, Kürtçe tiyatro yapabilmek için hala mücadele edildiğinin altını çizdi.

AXÎN BAHAR
Amed- Türkiye tarihinde, Kürt diline yönelik baskı ve asimilasyon politikaları çok boyutlu bir şekilde sürerken, Kürtçe kültür sanat çalışmaları da bu baskılardan nasibini aldı. Çatışmalı süreçler, yasaklamalar ve baskılar, 1990’lı yıllara kadar Kürtçe tiyatronun gelişmesinin önündeki en büyük engel oldu ve Kürt tiyatrosu, yasakların gölgesinde kendini var etmeye çalıştı.
İmkansızlıklara rağmen Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM) çatısı altında örgütlenen tiyatrocular, Kürtçe skeçler yazdı, oyunlar sergiledi. Kürtçe tiyatro, devlet baskısı altında bugünlere geldi. Tiyatrocular en zorlu süreçlerde bile etkili eserler ortaya koydu. Hiç şüphesiz kadın oyunculardan, kadın oyun yazarlarına kadar kadınlar bu sürecin belirleyicisi oldu.
Hala Kürtçeye yönelik baskılar sürerken, 27 Şubat’ta Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yaptığı “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısı yeni bir sürece kapı araladı. Yeni süreç, Kürtçe önündeki engellerin kalkması yönünden bir umut doğururken, Kürt sanatçılar da bu sürece destek veriyor.
Tiyatrocu Perinaz Delayz ile Kürtçe tiyatronun dünü ve bugününü, kadın bakışını ve Kürtçeye yönelik baskıları konuştuk.
Kürtçe tiyatronun önündeki engellerin dünden bugüne devam ettiğini ifade eden Perinaz Delayz, baskı ve yasaklara rağmen Kürtçe tiyatronun daha geniş kitlelere ulaştığını belirtti. 1990’lı yıllarla birlikte Kürt tiyatrosunun belirli bir düzeye geldiğini, ancak Kürt kentlerinin belediyelerine kayyım atanmasıyla tiyatro alanının da etkilendiğini söyleyen Perinaz Delayz, “Kayyımlarla birlikte bir müdahale oldu ve alanlar işgal edildi. Beklenenin tam aksine 2016 yılı çok belirleyicidir, çünkü bir dönüm noktasıydı. Daha önce normal koşullarda sanat yapılırken, artık tiyatro çatışmalı ve yasağın en üst safhada olduğu bir süreçte kendi öz gücüyle ayakta kalmaya çalışıyordu. Kendi gücüyle mekanlar, sahneler yaratıyordu, bu bir yandan bir kazanımdı. Birçok ekip kuruldu, sahneler açıldı ama bunlar tamamen seyirci desteği ve oyuncu ekiplerinin kendi imkanlarıyla yapılan çalışmalardı” dedi.
Asimilasyon politikaları karşısında daha çok çalışılması gerektiğini vurgulayan Perinaz Delayz, “Dışarıda çok ciddi bir asimilasyon politikası var. Aynı zamanda dil üzerinde bir oto-sansür de var. İnsanlar anadillerinden gittikçe uzaklaşıyor. Evet, bir mücadele, bir kazanım var ama dışarıdaki asimilasyon ve dile yönelik baskılara karşı bu mücadele yeterli değil” diye belirtti.
‘Kürt kadın sanatçılar iki aşamalı bir mücadele yürütüyor’
Kürtçe tiyatroya yönelik baskılar karşısında kadın sanatçıların iki aşamalı bir mücadele yürüttüğünü ifade eden Perinaz Delayz, “Bir Kürt olarak sanat yapmaya çalışıyorsun, bir de kadın olarak sanat yapmaya çalışıyorsun. Bir bilinçlenme, aydınlanma ve bunu kendi sanatına da yansıtma süreci var. Ancak ‘Kürt tiyatrosunda kadınlar kendini aştı, ya da biz kadınlar olarak kendi alanımızda sorun yaşamıyoruz’ diyemeyiz. Dünyanın her yerinde olduğu gibi burada da sorunlar yaşanıyor. Çünkü bahsettiğimiz ataerkil zihniyet sadece erkek şahsında değil, kadının kendisinde de var. O nedenle keşfetme, yüzleşme, sorgulama süreci başlıyor. Bence Kürt özgürlük mücadelesi zemininde çalışan her kadın, dünya kadınlarına nazaran daha şanslı. Kürt toplumunda jineolojiden, eşbaşkanlıktan bahsediyoruz ve Kürt sanatçılar olarak bunlardan feyz alıyoruz, bunu üretimlerimize, etrafımıza da yansıtmaya çalışıyoruz” diye kaydetti.
Kürt tiyatrosunun Dünya tiyatrosu içinde kadın bakış açısı yönünden iyi bir yerde olduğunu ifade eden Perinaz Delayz, “Çünkü hem toplum hem de sanatçılar çok fazla politize olduğu için refleksleri canlı ve bu durum ileride Kürtçe tiyatroyu çok iyi yerlere getirecek” dedi.
‘Kadına biçilen rollerin tiyatroya yansıması var’
Tiyatroda kadın karakterlerin rollerine de dikkat çeken Perinaz Delayz, “Mesela kadın karakterlerin derin ele alındığı kaç tekst var? Kaç tane kadın yazar var? Evet kadınlar var, sahnede de var ama ya birinin annesi ya eşi ya da birinin kızı olarak var. Aslında buradaki toplumda kadına biçilen rollerin bir yansıması. Neden dünya bu kadar Antigone’nin peşine düşüyor, neden Gabrial Lorca’nın tekstleri bu kadar etkili? Çünkü kadın karakteri çok derin ele alıyor. Onun aksi olan tekstlerde kadın karakterler çok yüzeysel, ya da eril bakış açısıyla yazılmıştır” şekline konuştu.
‘Süreci olumlu karşılıyoruz’
Kürtçeye yönelik baskılara dikkat çeken Perinaz Delayz, “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısıyla başlayan sürecin bu baskıların son bulmasına vesile olmasını beklediklerini ifade etti. Perinaz Delayz, “Artık kimsenin katledilmediği, sorunların diyalogla çözüldüğü bir zeminde yaşamak ve gelecek nesillere böyle bir ülke bırakmak hepimizin sorumluluğu. Evet, Kürtlerin bir kimlik sorunu var ve bu sorun hukuki ve siyasi bir zeminde tartışılmalı. Tabi ki de en büyük temennimiz bu sorunun çözülmesi. Çünkü toplum da doğa da yoruldu. Hala Newroz Bayramı ve 8 Mart’ı kutlamak için mücadele ediyoruz. Anormal ve normal olan ne? Hepsi birbirine karıştı. Savaşın kendisi mi normal? Savaş sürecinde insanların normali ve anormali karıştı. Geleceğe daha iyi bir dünya bırakmak için, daha iyi bir nesil için, katliamların son bulması için, tabi ki biz de bu süreci olumlu karşılıyoruz” diye belirtti.
‘Kürtler hakları için mücadele etmek zorunda kalmamalı’
Yıllarca Kürtçe tiyatro yapabilmek için mücadele ettiklerini ifade eden Perinaz Delayz, “Kürtçe bir skeç oynayabilmek için mücadele ediliyor. Artık kendi hakkı olan şey için mücadele etmek zorunda kalınmamalı. Kürt dili adına kim ne yapıyorsa bu hala yasak. Artık bunların aşıldığı, geride kaldığı, büyük bedeller sorumluluklar göze almadan Kürtçenin zenginliğine dalabilmek, estetikliğinden faydalanmak için zeminlerin, akademilerin oluşturulduğu bir süreç olmalı. Çocukların kendini keşfedebileceği zeminler yaratmamız gerekiyor. Bu konuda sorumluluk hissediyorum” dedi.