Psikolog Fadime Temel: Travmanın iyileşmesi için toplumsal dayanışma önemli

Deprem bölgesinde travma süreçlerinin derinleştiğine ve bu durumun farklı semptomlarla açığa çıktığına değinen Psikolog Fadime Temel, bu sürecin etkili bir şekilde iyileştirilmesi için toplumsal dayanışmanın önemine değindi.

MEDİNE MAMEDOĞLU

Semsûr- Türkiye ve Kürdistan’da 6 Şubat tarihinde Mereş Elbistan merkezli yaşanan depremlerin ardından geçen süreye rağmen halkın yaraları sarılamadı. Gönüllülerin gösterdiği dayanışma ile 8 ayı geçiren depremzedelerin yaşadıkları sürecin yarattığı travmaları yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Sürecin yükünü taşıyan kadın ve çocuklarda ise bu travmalar daha yoğun gözleniyor.

Travma sonrası kaygı bozukluğu, agresif ruh hali, davranış ve uyum bozukluğu gibi psikolojik sorunların gözlemlendiğine dikkat çeken, deprem bölgesinde çalışma yürüten Psikolog Fadime Temel, toplumda ortaya çıkan travmaları ve buna dair alınması gereken önlemleri ajansımıza değerlendirdi.

‘Bu sürecin yükü kadın ve çocukların omzunda’

Depremin ardından kadınlar ve çocuklar özelinde emsali görülmemiş travmalar ve travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) semptomlarını gözlemlediklerini belirten Fadime Temel, bu semptomlara dair ise şu örnekleri verdi: “Kadın ve çocukların tek kaybı yaşamını yitiren yakınları değil, aynı zamanda eski standartlarının ve yaşam rutinlerinin de kayıp olduğunun altını çizmek gerekiyor. Yaşanılan afet sonrası kadın ve çocukların şimdiki yaşantılarıyla birlikte normallerinin, rollerinin ve sorumluluklarının değiştiğini görüyor ve bu çerçevede kadın ve kız çocuklarının yüklerinin arttığını biliyoruz. Kadınlarda daha çok depresyon, yas semptomları görülürken, çocuklarda ise uyum problemleri, davranış bozuklukları ya da duygularını ifade etmede güçlük, yaşadıkları çevre ile bağ ve ilişkilerin zayıfladığını görüyoruz.”

‘Toplum ihtiyaçlarını daha yüksek sesle dile getiriyor’

Toplumun yaşamın devam ettiğinin farkında olduğunu fakat bir bilinmezlik içinde bırakıldığını vurgulayan Fadime Temel, milyonlarca insanın depremden kaynaklı evlerinden, komşularından ve güvenli alanlarından ayrılmak zorunda kaldıklarını söyledi. Toplumun bu süreçte yaşanan ortak yas ve kayıp süreçlerinin de psikolojiye iyi geldiğine dair yeni yaklaşım ve tutum geliştirdiğine dikkat çeken Fadime Temel, “Toplumun çoğunluğu şimdiye dek hiç deneyimlemedikleri şartlar içerisinde, tercih şansı olmaksızın sırtında mecburiyet ve kayıp dolu çuvalları ile bilinmezlik içinde yaşamaya devam etmeye çalıştı. Bununla birlikte diğer temel ihtiyaçları için ise bir başkasına ihtiyaç duymanın, talep etmenin ve tüm bunların yarattığı mahcupluk hissi ile hayatta kalmanın suçluluğunu da hissetti. Dönüşüme değinmemiz gerekirse toplumun hayatın devam ettiği gerçeğini kabul ederek hem temel ihtiyaçları hem de psikososyal açıdan desteğe ihtiyaçları olduğunu çok daha yüksek sesle dile getirebildiğini söyleyebiliriz” şeklinde konuştu.

‘Toplumun kendi içinde sıcak temaslar kurması önemli’

Davranış semptomlarının yanı sıra şüpheli ölüm- intihar vakalarında da artışa dikkat çeken

Fadime Temel, “Sahada çalışan meslektaş ve sivil toplum kuruluşlarından bu değerlendirmeleri teyit eder nitelikte rakamlar geldiğini söyleyebiliriz. Vakaların arttığı doğru, ancak toplum ve birey olarak birbirimizle sıcak temaslar kurmak, birbirimizden haberdar olmak oldukça önemlidir. Sahadaki gönüllü çalışanlar, sivil toplum kuruluşları ve kamu personellerine de büyük işler düşüyor. Afet sahasında çalışma yürütmekte olan tüm kuruluşlar tespit, önleme ve destek konusunda iş birliği halinde olmalıdır. Toplumun ihtiyaçlarına yönelik hizmetlerini doğru alanda doğru zamanda uygun yöntemler ile yoğunlaştırmalıdır” şeklinde konuştu.

‘Sahada yeterli ve uygun çalışmalar yürütülmeli’

Toplumsal sorunların çözümüne ilişkin sahada çalışan kurum ve kişilerin iş birliği yapması gerektiğinin altını çizen Fadime Temel, son olarak şu sözlere yer verdi: “Bu ihtiyaçlara yönelik destek anlamında, yeterli ve uygun çalışmalar yürütülmediği takdirde bireyin ve toplumun iyilik halinin sürdürülmesinin zorlaşacağından bahsedebiliriz. Bu çerçevede yeni normallerimizin yeni sorunları doğuracağını düşünüyorum. Toplumda agresyon seviyesinin artacağını, aile içi çatışmaların şiddetleneceğini, davranış ve uyum problemlerinin de daha sık gündeme geldiğini şimdilerde dahi gözlemleme imkânımız oluyor. Bu minvalde her kurum ya da kişinin yetkinlik ve kapasitesince sorumluluk almasının oldukça önemli olduğunu, iş birliği yapmanın ise gücümüze güç katmanın tek yolu olduğunu hatırlatmak istiyorum.”