Newroz Uysal: Tecrit, Uluslararası Komplo'nun devamı

İmralı’da ağır tecrit altında tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’dan 22 aydır hiçbir şekilde haber alamadıklarını belirten Avukat Newroz Uysal, tecrit ile uluslararası komplonun devam ettiğini ifade etti.

MEDİNE MAMEDOĞLU

Amed – İmralı Cezaevi ya da resmi adıyla İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu, 11 Ağustos 1935'te faaliyete geçerken, tutuklular için uygun olmayan koşulları da içeriyor. İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde ağır tecrit altında tutulan ve 25 Mart 2021 tarihinden bu yana kendisinden haber alınamayan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a dönük 15 Şubat 1999'da gerçekleştirilen uluslararası komplonun üzerinden 24 yıl geçti. Tecridin kaldırılması ve Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünün sağlanması için 24 yılda çok sayıda eylem ve etkinlikler gerçekleştirilirken, İmralı’dan 22 aydan bu yana hiçbir haber alamayan avukatlar ve Öcalan ailesi de her hafta görüş başvurusunda bulunuyor. Yapılan tüm başvurular yanıtsız bırakılırken, Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Newroz Uysal, yaşanan süreci ajansımıza anlattı.

‘Hiçbir şekilde iletişim sağlayamıyoruz’

25 Mart 2021 tarihinden itibaren Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile hiçbir iletişimin sağlanamadığını söyleyen Newroz Uysal, “Sayın Abdullah Öcalan ile ne yüz yüze, ne yazılı bir mektup, ne faks, ne de telefon üzerinden hiçbir iletişim sağlamış değiliz. O günden bugüne kadar yaklaşık 2 sene gibi bir süre geçti. Bizler bu iki sene içerisinde her hafta iki kez avukatlar olarak görüş başvurusu, her hafta bir kez de aile için ziyaret başvurusunda bulunuyoruz. Ancak bizim bu ziyaret başvurularımız kamuoyunun da bildiği üzere 2018 Temmuz ayında OHAL’in kaldırılmasından sonra uygulamaya konulan aileler için 3 ayda bir verilen disiplin cezası ve avukatlar için de 6 aylık ziyaret yasağı kararlarına dayanılarak engelleniyor. Ancak biz haftalık iki kez avukat bir kez da aile başvurusu yapmamıza rağmen bizlere ne cumhuriyet başsavcılığı ne de cezaevi idaresi tarafından başvurularımızın hangi gerekçeyle reddedildiğini belirtilen herhangi bir tebliğ ya da sözlü tebligat alamıyoruz. Başvurularımız aslında yanıtsız bırakılıyor ve bu uygulama 2018 Eylül ayından beri uygulanan bir durum” dedi. 

‘Ciddi hak kayıpları ile karşı karşıyayız’

Avukatların görüşme başvurularının cevapsız bırakılması nedeniyle İnfaz Hakimliği’ne şikâyette bulunduklarını aktaran Newroz Uysal, “Şikâyetin ardından yaptığımız başvuruların neden yasaklandığını öğrendik. İtirazlarımızı süresinde yapıyoruz ancak mahkeme kalemi ya da hâkimlik bu talebimizi bekletiyor ve sonrasında, ‘avukatlar belirlenen sürede başvuru yapmadı’ diyerek başvurularımızı reddediyor. Hukuken çok küçük oyunlar gibi görünen ama çok ciddi hak kayıplara sebep olan bir durumla karşı karşıyayız. Ve bizler bu durumu hukuksal tecrit olarak betimliyoruz. Evet, Sayın Öcalan’la görüşen avukatlar türlü türlü baskılara maruz kalıyor, bundan önce de tutuklama ve gözaltılarla karşı karşıya kalmışlardı. Ancak Sayın Öcalan’ın ya da adada bulunan diğer üç müvekkilimizin bir hak öznesi olarak başvurularının yanıtsız bırakılması ya da verilen cezanın örneklerini bile alamamamız bunun hukuksal bir tecrit olduğunu bizlere gösteriyor. Maalesef ki bu süreç uzun bir süredir bu şekilde devam ediyor. Halen başvurularımıza herhangi bir yanıt alabilmiş değiliz” sözleri ile yaşanan hukuksuzluklara dikkat çekti.

‘CPT’nin özel görüşme yapma yetkisi var’

CPT’nin İmralı'ya yaptığı ziyarete değinen Newroz Uysal sözlerine şöyle devam etti: “CPT’nin iki türlü önemi var; birincisi Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmenin sorumluluğu olarak denetimini yapan bir komite ve konsey üyesi olan devletlerin ülkelerindeki kapatılma mekânları ziyaret etme, başvurularla özel görüşme yapma yetkisine sahip. Bu görüşmeler sonrasında hazırlanan raporlarda aynı zamanda uluslararası bir kaynak halini alıyor, hem konsey hem de benzer mekanizmalar için. Bu nedenle CPT’nin hem sorumluluğu hem de yetkisi bakımından İmralı’da doğrudan bir muhatabiyet durumu söz konusu oluyor. Bu yönüyle biz birçok kere CPT’nin ziyaret yapmasını aynı zamanda bu ziyaretler sonucu hazırlanmış olan raporların etkili bir şekilde yerine getirilmesini talep ediyoruz.

‘Oluşturulmuş sistem her geçen gün derinleşiyor’

CPT geçmiş dönemlerde de ziyaretlerde bulundu ve bu ziyaretlerin hemen hemen tamamında avukat ve ailelerin önündeki görüş engellerinin kaldırılması, Sayın Öcalan’ın havalandırma süresinin artırılması ve diğer tutuklular ile iletişimin daha yoğunlaştırılmasına dair birçok tavsiyesi oldu. En nihai 2019 ziyaretinde de mevcut sürecin tamamını ağırlaşmış müebbet infaz rejimini tamamen sonlandırılması gereken bir rejim olarak tarifledi. Sayın Öcalan’ın mutlak iletişimsizlik halini de bizzat CPT’nin kendisi tarifleyip kabul etmek zorunda kaldı. Bunun aksini göstermek veya gerçekliği çarpıtmak gibi bir şey mümkün değil artık. Tüm dünyanın gözü önünde oluşturulmuş bir sistem var ve bu sistem her geçen gün daha da derinleşiyor. CPT’nin bu nedenle sorumluluğundan kaynaklı olarak hem bizlerin hem de uluslararası hukuk kurumları ve siyasetin yoğunca taleplerde bulunduğu bir kurum.”

‘CPT etkin adımlar atmalı’

Son telefon görüşmesinin ardından CPT’ye defalarca başvuru yaptıklarını ancak konuya dair CPT’nin herhangi bir adım atmadığına dikkat çeken Newroz Uysal, son yapılan ziyareti de avukatlar olarak kamuoyundan öğrendiklerini kaydetti. Uzun süredir mutlak bir haber alamama hali olan İmralı’ya yapılan bu ziyaretin çok önemli olduğuna yer veren Newroz Uysal, ziyaret ve raporların yanı sıra CPT’nin tecride karşı daha etkin ve işlevsel adımlar atması gerektiği çağrısında bulundu. Newroz Uysal, “Bu yönüyle bizler CPT’nin klasik prosedür de ‘gittik, gördük, rapor yazdık’ değil aslında tam da kamuoyunun merakını daha tatmin edici bir açıklama bekliyorduk. Bu açıklama gerçekleşmediği gibi bizlerin yüz yüze yaptığı görüşmelerde de içerik, sağlık koşulları, fiziki koşulları ya da genel olarak durumları ile ilgili ne bizle ne de kamuoyuyla bir şey paylaşılmadı. Biz en son Sayın Öcalan’ın görüşmeye çıkmadığına dair bir duyum aldık. Bunu açıklamamıza rağmen bizler şuana kadar ne CPT’den bir açıklama ne de tespit göremedik. Çok bürokratik kısmen soğuk ve teknik yaklaşan bir komite var karşımızda. Tabi ki bu ne insan hakları alanına ne de koşullara dair yeterli bir durum değil. CPT bugün adaya giden tek kurum. Adayı ziyaret eden ve kamuoyuna açıklama yapacak tek kurum CPT. O nedenle CPT’nin ziyaret etmesinin önemli olduğu kadar raporu paylaşması bunun öncesinde de geçmiş raporlarına sahip çıkarak tecridin sonlandırılması noktasında daha etkin daha işlevsel ve mevcut durumu değiştirebilecek adımlar atmasını istiyoruz” çağrısında bulundu.

‘Komplocu aklın oluşturduğu siyaset devam ediyor’

Son olarak 15 Şubat 1999 uluslararası komplonun yaklaşan yıl dönümüne dair konuşan Newroz Uysal, komplocu aklın ve bu aklın oluşturduğu siyasetin devam ettiğine dikkat çekti. Bu aklın en büyük uygulayıcısının da bugünkü iktidar olduğuna yer veren Newroz Uysal, “Sayın Öcalan’a dönük geliştirilen uluslararası komplo sürecinden sonra cezaevinde kurulan tecrit sistemi bilinçli bir politikanın sonucu olarak ortaya çıktı. Ve bu politika salt hukuki ceza infaz kanunundan kaynaklanan bir politika asla değildi. 24 yıllık tecrit tarihi de bizlere bunu gösterdi. Bu tecrit halinin durumu aynı zamanda Türkiye devletinin ya da uluslararası güçlerin Kürt halkının mücadelesini ya da Kürt sorununun çözümüne dönük perspektifini de belirliyor” sözlerine yer verdi. 

'Abdullah Öcalan çözüm için muhatap arıyor’

Abdullah Öcalan’ın Kürt sorunundaki demokratik çözüm ve barış konusundaki ısrarına değinen Newroz Uysal, “Abdullah Öcalan öncesinde bir halk lideri olarak tarif ediliyordu. Ancak Sayın Öcalan’ın çözüm ve barış konusundaki ısrarı, İmralı’daki duruşu da Türkiye barışı için bir mesaj olarak algılanmaya başlandı. Sayın Öcalan tüm tecrit koşullarına rağmen bu tavrının ve duruşunu devam ettirdi. Türkiye devletinin gardiyanlığını yaptığı İmralı Cezaevi’nde oluşturulan sistemin güçleri bugün hala dünyada var olan sistemi yöneten güçlerle aynı. Bu karşılıklı diyalektik ilişki kimi zaman Sayın Öcalan’ı unutturmaya dönük, kimi zaman Sayın Öcalan’ın ortaya koyduğu çözümü unutturmaya dönük, kimi siyasi manevra ve oyunlara kadar gidebilmiştir. Tüm bu örnekleri sıraladığımızda bile şu bir gerçektir; Sayın Öcalan en son görüşmelerde de şunu çok net ifade etmiştir. Kendisi İmralı duruşu noktasındaki tavrından, umudundan ve inancından bir adım geriye gitmemiştir. Aksine bu çözümü gerçekleştirebilecek muhataplar aramaktadır” diye kaydetti.