Nagihan’ın ardından arkadaşları mücadelesini omuzladı

Nagihan Akarsel’in katledilişinin yıl dönümünde konuşan Jineoloji Dergisi Yayın Kurulu Üyesi Rojda Yıldız, Nagihan’ın ardından geride kalanların çalışmalarını çoğaltarak yollarına devam ettiklerini belirtti.

MEDİNE MAMEDOĞLU

Amed- Kürt gazeteci, hak savunucusu, akademisyen ve Jineoloji Araştırma Merkezi üyesi… Nagihan Akarsel halkı ve kadınlar için deyim yerindeyse gece gündüz çalışan bir kadındı. 4 Ekim 2022 günü Federe Kürdistan’ın Silêmanî kentinde kendisinin de kurucusu olduğu Kürt Kadın Kütüphane, Arşiv ve Araştırma Merkezi’nin açılışına günler kala saldırıya uğradı ve katledildi.

Nagihan Akarsel’in katledilmesinin birçok anlamı ve mesajı vardı. Nagihan Akarsel, Türkiye ve Kürdistan’da susturulmak istenen onlar öncü kadından biriydi. KHK ile 2016 yılında kapatılan Dicle Haber Ajansı’nda (DİHA) uzun süre editörlük yapan Nagihan Akarsel, editörlüğün ardından Silêmanî, Maxmur, Efrin ve Rakka gibi kentlerde Jineoloji çalışması yürüttü. Nagihan Akarsel, uzun süredir Silêmanî’yede yaşıyordu. Topladığı kadın öyküleri ve verdiği Jineoloji dersleri ile herkes tarafından tanınıyordu. İnkar ve imha edilmeye çalışılan Kürt halkının tarihini bilen bu mücadeleye çalışmalarıyla katkı sunan, Jineoloji dergisinin kurucusu, Jineoloji Akademisi’nin birçok projesine öncülük eden Nagihan Akarsel katliamıyla aslında bu çalışmalar da durdurulmaya çalışıldı. 

Kimse yargılanmadı

Nagihan Akarsel’in katledilmesinin ardından hukuk ve adalet adına hiçbir adım atılmadı. Silêmanî güvenlik güçleri, olaydan birkaç saat sonra Hewler’e kaçmaya çalışan faili yakaladı.

Basına yansıyan haberlere göre; Nagihan Akarsel’in faili İsmail Peker’di. Türkiye’den gelen ve MİT adına çalıştığı belirtilen İsmail Peker’in yargılanması ya da suikastın arkasındaki güçlerin açığa çıkmasıyla ilgili bir çalışma yapılmadı.

Çalışmalarını arkadaşları devraldı

Nagihan Akarsel’in katledilmesinin üzerinden bir yıl geçti. Yazıları, şiirleri, emeği ve duruşu ile kadınlara ilham olan Nagihan Akarsel, kadınlar tarafından unutulmazken, yazdığı yazılar ve yaptığı söyleyişiler hala birçok yerde yayınlanıyor. Üzerinde en çok düşündüğü ve yazdığı ‘Jin Jiyan Azadi’ felsefesi bugün dünyanın birçok yerinden yankılanırken, büyük emeklerle hayalini kurduğu ‘Kürt Kadın Kütüphanesi’ de yoldaşları tarafından hayata geçirildi.

‘Mücadeleden bir an olsun geri durmamış bir kadın’

Nagihan Akarsel’i Jineoloji Dergisi Yayın Kurulu Üyesi Rojda Yıldız’dan dinledik. Kendisiyle yüz yüze hiç çalışmamış olmasına rağmen Jineoloji Dergisi’nin kendilerini buluşturduğunu ve yazılarını okuduğunu söyleyen Rojda Yıldız, Nagihan Akarsel’i; “Bütün ömrünü mücadelenin birçok alanında çalışmakla ve emek vermekle geçirmiş bir Kürt kadınıydı” sözüyle anlatıyor. Nagihan’ın Kürt kadını olması ve mücadeledeki kararlılığı nedeniyle devlet tarafından hedef alındığını belirten Rojda Yıldız, “Nagihan, bir toplum nasıl olmalı, Kürt kimliğinin yaşam tarzı nasıl olmalının büyük mücadelesini veren kişilerden biriydi.  Basın alanında, kadın özgürlük alanında çalışmış ve sonra da sürgünle yüz yüze kalmış. Buna rağmen gittiği yerde de bir an olsun bu mücadeleden geri durmamış bir kadın. Bu mücadelesini sürdürürken aslında sadece bireysel çıkışları değil, bütün parçalarda mücadeleyi örgütleyen bir kadın. Bütün bu kriterleri birleştirdiğimizde aslında hem kapitalist modernite hem de erkekliğe karşı verdiği mücadele sizi toptan bir hedef haline getiriyor” dedi.

‘Son yazısı ‘Jin’ üzerineydi’

Katledilen isimlerin tesadüfi bir şekilde seçilmediğini anlatan Rojda Yıldız, “Devlet aklı asla tesadüfle çalışmıyor” diyerek Nagihan’dan sonra yaşanan katliamlara da dikkat çekti. Nagihan Akarsel’in son yazısında da ‘Jin’ kelimesinin anlamı ve bütünlüğüne dikkat çektiğine işaret eden Rojda Yıldız, “O katliamın ardından ‘Jin Jiyan Azadi’ sloganı her yerde yankılandı. Bu slogan hakkında belki de en çok çizen ve konuşan isimlerden biri de Nagihan’dı. Dünya kadın hareketlerinin bu kadar ivme kazandığı bir dönemde bu felsefenin doğrudan hedef alınması mücadele eden kadınlara verilmek istenen bir mesaj da aynı zamanda. Nagihan son yazısını Jina Mahsa Amini’ye dair yazmıştı. Orada, ‘Çağın arkaik, eskil bir sese ihtiyacımız var. Enerjimizi bütünleyen, evrende yalnız olmadığımızı hissettiren bir ses o ses de Jin’ demişti. Bunun hem etimolojik hem de felsefik kökenlerini anlatmıştı. Kuru bir sloganın ötesinde aslında Jin’ın ne olduğunu bütün toplumlar için kadın sesinin nasıl bütünleyici bir kavram olabileceğini bilimsel bir temele dayandırarak tartışmıştı” şeklinde konuştu.

‘Özgür kadın kimliği hedef alındı’

Yaşanan katliamın arkasında tek bir aklın olmadığının altını çizen Rojda Yıldız, Nagihan Akarsel şahsında özgür kadın kimliğinin hedef alındığını söyledi. Sistemlerin bu kimliği her daim kendilerine bir tehlike olarak gördüğüne yer veren Rojda Yıldız konuşmasının devamında şunlara yer verdi: “Nagihan’ın bu sistem karşıtlı mücadelesinin sonucu olarak hedef alındı. O dönem Süleymaniye’de vurulduğunda orada bir kadın kütüphanesi çalışmasında bulunuyordu. Bu çalışma için dışarı çıktığında katledildi. Kürt kadın kütüphanesinin oluşturulmaya çalışıldığı bir dönemde, kadın mücadelesi için koştururken katledildi. Yaşanan katliamın arkasından ne sadece devlet ne erkeklik ne de kapitalist akıl yok. Bunları birlik içerisinde görmek gerekir. Yine Güney Kürdistan’da yaşanan suikastlar üst üste gelen cinayet haberleri Kürdün kendi evinde öldürülmesinin politik bir akıl olduğunu da bizlere gösteriyor. Çünkü oradaki insanlar her şeye rağmen pes etmeyen insanlar. Nagihan o özgür kadın kimliği ile belki de en çok hedef olarak gördükleri, kendilerine tehlike olarak gördükleri kadınlardan biriydi. Bu yüzden de katledildi.”

‘Kadınların hayatında hep var olacak’

Yaşanan katliamın asla amacına ulaşamadığını belirten Rojda Yıldız, Jineoloji Dergisi’nin bu mirası daha da büyüterek yoluna devam ettiğini söyledi. “Bizlerin Nagihan’a verdiğimiz bir sözümüz var” diyen Rojda Yıldız, “Onun mücadelesini omuzlarımıza aldığımız bir süreç var. O anlamıyla elbette ki ket vurulan bir durum olmadı. Aksine dünyanın birçok yerinde yankılanan ‘Jin Jiyan Azadi’ sloganı Nagihan’ın ölümünden sonra da her yerde çok gür bir sesle söylendi. Bizler Jineoloji Dergisi olarak Nagihan’ın yazılarından ona özel bir sayı hazırladık. Yine şiir kitaplarını yazdığı şiirleri okuyucu ile buluşturacağız. Bu ayki sayımızda da Bakur tartışmalarını ele aldık ve bunun içerisinde Nagihan’ın daha önce yaptığı bir söyleyişi de var. Ölümünün yıl dönümünde yazısı yeniden dergide yer alacak. Fikirleri, ürettikleri ve söyledikleri ile Jineoloji dergisinde olmaya devam ediyor. Söyledikleri ve yazıları ile de kadınların hayatında hep var olmaya devam edecek” diye konuştu.

‘Çalışmalarımız büyüyüp, çoğalarak devam edecek’

Rojda Yıldız konuşmasına şu sözlerle son verdi: “Kadınlara yönelik erkek devlet şiddetinin bu boyutlara gelmesinin elbette ki son süreçle de çok yakından alakası var. Dünya öyle bir noktaya gitti ki kadın özgürlüğünü ve haklarını geriye çekmeye çalışan bir yaklaşım var. Kadınların iradesinin sokaklara ve evlere sığmadığı bir mücadele döneminden geçiyoruz. Böylesi bir dönem içerisinde böylesi bir katliamın olması aslında geride kalanlara bir mesaj, onun yolundan gidecek olanların en temelde inandığı şey tam da böylesi bir şey. Katledilen kadınlar için mücadele ederken içimizden biri katledildi diye bunu durdurmak değil, tam tersi inancımızı bileyen bir noktaya geliyor. Bu süreç içerisinde de Jineoloji, yaptığı çalışmaları büyüterek ve çoğaltarak yoluna devam etti. “