Mısır’da ‘kadın sünneti’: Suç devam ediyor

Sünnet uygulamasının (genital sakatlanma) sadece kadının bedenini değil hayatını da tehdit ettiğini belirten Mısırlı kadınlar, suça ortak olanlara caydırıcı cezaların verilmesini istedi.

ASMAA FATHI

Kahire- Mısır’da her yıl 14 Haziran’da “Kadın Sünneti ile Ulusal Mücadele Günü” kapsamında etkinlikler düzenleniyor. Kadınlar ve toplum bu etkinlikler ile kadın sünneti (genital sakatlanma) hakkında bilinçlendiriliyor. 

Dünya üzerinde yaklaşık 150 milyon kadının genital sakatlanmaya maruz bırakıldığı tahmin ediliyor. BM Çocuklara Yardım Kuruluşu UNICEF'in verilerine göre, her yıl bu rakama yaklaşık 3 milyon yeni vaka ekleniyor. Bu, her gün yaşları 5 ile 9 arasında değişen 8 bin kız çocuğunun, çoğu zaman hijyen koşullarından tamamen uzak bir şekilde, bıçak ve jiletlerle ‘sünnet edildiği’ anlamına geliyor. Tıbbi olmayan nedenlerle yapılan ‘kadın sünneti’ veya kadın genital mutilasyonu Mısır'da yasak olmasına rağmen uygulanmaya devam ediyor.

‘Bu zulmün adı neydi?’

Gerçek ismini açıklamak istemeyen Mısırlı bir kadın, yaşadıklarını şu sözlerle anlatıyor:

"O anın acısını ve korkularını hiçbir zaman unutmadım ve aynı şekilde kızıma da uygulanmasına engel olamadım. O günü çok iyi hatırlıyorum. Bana büyüdüğümü ve Nil Nehri'nden aşağı inip banyo yapmama izin vereceklerini söylediler. Bana mahrum kalacağım yiyecekleri yedirdiler ve sünnetin ardından iyileştikten sonra sokağa çıkıp oynayabileceğimin sözünü verdiler. İlkokuldan sonra aynı yaştaki 6 kadar kızın orada bir arada toplanmasına şaşırmıştım. Sünetçi kadın, benim çığlıklarım, annemi gözyaşları ve babamın garip sevincini umursamıyordu. Vücudumdan bir parçanın kesilmesi neden onları mutlu ediyordu? Ben bugüne kadar bunu henüz anlamış değilim. Kalplerini ele geçiren bu zulmün adı neydi? Çektiğim acıya rağmen çocuğumu da kurtaramadım bu durumdan. Boşamakla tehdit ettim ancak yine de başaramadım.”

‘Suç devam ediyor’

Konuyla ilgili ajansımıza konuşan Avukat Aya Hamdi, Mısır’da uygulama oranının çok yüksek olduğunu ancak son dönemde göreli bir düşüş yaşandığını söyledi. Ancak hedeflerinin ‘kadın sünnetinin’ tümden ortadan kaldırılması olduğunu kaydeden Avukat Aya Hamdi, düşüş yaşanmasının talepleri karşılamadığını dile getirdi. Aya Hamdi, “Suçun devam etmesi kadın cinsel organını tahrip eden bu sürecin arzulanan dini ve ahlaki yönüyle ilgilidir. Sünnet kararını anne, baba veya ikisi birlikte veriyor. Sünnet edilen kız çocukları veya kadınlar psikolojik sorunlar yaşıyor” şeklinde konuştu.  Bu uygulamaya bizzat maruz kalmadığını ancak çevresindekilerin gerçek acılarını hissettiğini kaydeden Aya Hamdi, bazılarının dönemler boyunca acılarını gizlediklerini, bazen olayın üzerlerindeki etkisini inkar ettiklerini ancak zamanla bu acıları hissettiklerini anlattı.

Medya gerekli sorumluluğu almıyor

Assiut'taki Amna Girişimi Hukuki Destek Bürosu’ndan sorumlu avukat ve hukuk araştırmacısı Fatima Al-Awamry ise, bu suçun sonuçları hakkında bilgi sahibi olunduğunu ancak farkındalığın kız çocukların yaşadığı gerçeği değiştirmek için yeterli olmadığını ifade etti. Medyanın gerekli bilinci oluşturmadığını da söyleyen Fatima Al-Awamry, “Kız çocuklarının sünnet edilmesiyle ilgili basın-yayın gerekli farkındalığı yaratmıyor ve kadın sünneti bu haliyle toplumda normal karşılanıyor. Kadınların çocukken maruz kaldığı sünnet uygulaması psikolojik sorunlar yaşatırken, öte yandan evlilikleri de büyük ölçüde etkileniyor” sözlerine yer verdi. 

Kadınların cinsel organlarının kesilmesi nedeniyle boşanma oranlarına da yansıdığına dikkat çeken Fatima Al-Awamry, “Yukarı Mısır’daki evli erkekler yaşanan boşanmaların nedeninin kadınlar olduğunu söylüyor ancak gerçek nedeni açıklamaktan kaçınıyor. Assiut Valiliği'ndeki dernek ve girişimlerin rolüne ilişkin ise Fatima Al-Awamry, “Kadınlar arasında bir farkındalık yaratmaya ve özellikle sünnet uygulaması kararlarının ihbar edilmesi için çalışıyoruz. Evet çok zaman gerekiyor ancak çözümün mümkün olduğunu düşünüyoruz” diye kaydetti.

Sünnet uygulama kararının ihbar edilmemesinin bir nedeninin de suçun faillerinin genellikle aileden biri olması olduğunu belirten Aya Hamdi, son olarak şöyle konuştu: “Sünneti yapan doktorlarla ilgili kız çocukları suçu ihbar etme ehliyetine sahip değil. Toplumsal bilinçlenme oluşturulmalı ve bunun için çok çalışılmalı. Özellikle doktorlar tarafından işlenen ve kadınların sadece bedenlerini değil hayatlarını da tehdit eden suçlarda daha ağır cezalar gerektiriyor. Caydırıcı cezaların yanı sıra suçun ihbar edilmesi de önemli.”