Lübnanlı gazeteci Nada Ayoub: Gerçeğe ışık tutmak istiyorum

Lübnanlı kadınların birçok zorluk yaşadığını ve bu zorluklar arasında varlıklarını kanıtlamaya çalıştıklarını belirten Lübnanlı gazeteci Nada Ayoub, ülkenin durumuyla yüzleşerek sokağın sesi olduğunu anlattı.

FADİA JUMAA

Beyrut- Lübnan'da siyasi iktidarın yolsuzluklarını haberleştiren ve halkın sesi olan Lübnanlı gazeteci Nada Ayoub, ülkesinde özellikle dikkat çekmek istediği konuları dile getirirken aynı zamanda mücadele ederek sağladığı mesleki deneyimi ajansımıza anlattı. 

Lübnan Üniversitesi'nde Siyaset Bilimi bölümü mezunu olan Nada Ayoub, hedefinin her zaman gazetecilik yaparak gerçekleri açığa çıkarmak olduğunu söyledi ve “Hedefim gazetecilik alanında çalışmaktı çünkü her zaman gerçeğe ışık tutmak istiyordum. Bu tutkuyla mesleğe başladım, ancak gerçekler gazetecilik dünyasındaki hayallerden çok uzak. Acı bir gerçekle çarpıştım. Medya profesyonellerinin büyük bir yüzdesi iktidarın pelerini altında” dedi.

‘Yerimin sokak ve sokağın nabzı olduğunu biliyordum’

Yaşadığı hayal kırıklığına rağmen inançlarını referans alarak tüm olumsuzluklarla yüzleştiğini anlatan Nada Ayoub, “Doğal yerimin sokak ve sokağın nabzı olduğunu biliyordum. Litani Nehri'nin kirlilikten kurtarılması gibi çevre dosyaları, baraj yapımı için yıkım tehdidiyle karşı karşıya olan Bisri Marj dosyası, büyük ölçüde içi boşaltılmış ve hala özelleştirilmekte olan bir sektör olan telekomünikasyon dosyasının yanı sıra gündemden düşmeyen kadın dosyaları, Lübnanlı kadınların çocuklarına vatandaşlık verme hakkı ve velayet haklarını elde etme mücadelesi de dahil olmak üzere birçok dosyaya ışık tuttuk. Gazetecilik çalışmalarım sayesinde bazı dosyaların ayrıntılarını görebildim ve önemini takdir edebildim. Anladığım kadarıyla gazeteciliğin ve sokak mücadelesinin kamu yararına olduğu sürece çelişkili olmadığını gördüm" şeklinde konuştu.

‘Kadınlara yönelik birçok kısıtlama var’

Nada Ayoub, Lübnanlı kadınların dini, mezhepsel, toplumsal gelenek ve normlarla yönetilen bir ülkede siyaset sahnesinde varlıklarını ortaya koyup koyamadıkları konusunda ise, şunları söyledi: "Lübnan'da siyasi yaşam hala büyük ölçüde erkeklerin tekelinde. Bunun nedeni Arap kültüründen kaynaklanıyor. Parlamentoda yer alan kadınlar var ancak burada siyasi partilerin, siyasi çalışmalara katılmaları için erkekleri kendi içlerinde ileri pozisyonlara getirdiğine tanık oluyoruz. Aynı adımlar kadınlar için atılmıyor. Lübnanlı kadınlar toplumlarını daha açık hale getirmek için mücadele eden komşu ülkelerdeki kadınlardan daha iyi durumda olabilirler, ancak şiddet ve cinsiyete dayalı ayrımcılık da dahil olmak üzere zamanın hala kıramadığı birçok kısıtlama var."

Lübnanlı kadınların medyadaki rolü hakkında da konuşan Nada Ayoub, "Medya profesyonellerinin daha önce görülmemiş seviyelere ulaşan siyasi, entelektüel, ahlaki ve kültürel gerilemenin ışığında gidişatın yeniden belirlenmesine ve daha adil bir ülkeye katkıda bulunmasını arzu ediyorum. Kişisel düzeyde, gazetecilik ve yazarlık çalışmalarıma devam ediyorum en azından şimdilik siyasi arenaya girme arzum yok” ifadelerinde bulundu.

‘Kayda değer bir gelişme yok’

Lübnanlı kadınların durumunun son yıllara kayda değer bir gelişmeye tanık olmadığına dikkat çeken Nada Ayoub, “Özellikle de yasaların Lübnan'daki kadınlar için daha eşitlikçi hale getirilmesine yönelik mevzuat düzeyinde kayda değer bir gelişmeye tanık olmadık. Öte yandan toplum özelde kültürel açıdan, genelde ise yaşamın çeşitli yönlerinde gelişmedi. Bu süreç uzun yıllar sürecek bir mücadeleyi gerektiriyor. Aksine kriz ve savaşlarda kadınlar da erkekler gibi baskı altında kalıyor ve en zayıf halka olarak bu baskılar daha şiddetli oluyor ve kadınlar ülkenin içinde bulunduğu ekonomik krizin yükünü ve çatışmanın zorluklarını taşıyor” dedi.

Lübnanlı kadınların engelleri aşma çabalarıyla birçok alanda değerlerini ve varlıklarını kanıtlama mücadelesi verdiğine dikkat çeken Nada Ayoub, sözlerine şöyle devam etti: “İstemedikleri mesleklerde çalışmaya ya da maruz kaldıkları şantajlara sessiz kalmaya zorlanan kadınlar var, çünkü kriz onların işsiz kalmamalarını gerektiriyor. Yerinden edilmenin kötüleşen koşulları nedeniyle sığınaklarda yaşayan ve aileleriyle aynı evi paylaşan kadınlar var, bu da mahremiyetlerini kaybetmelerine ve tacize maruz kalmalarına neden oldu."

‘Kolektif bir başarı yok’

Devrime katılımlarının bir sonucu olarak kadınların siyasi duruşları nedeniyle şiddetli saldırıya maruz kaldığını dile getiren Nada Ayoub, “Ancak sorun şu ki, saldırı içerik olarak siyasi değildi ve bir fikir tartışması değil, kişiseldi. Onları karalamak, davranışlarını sorgulamak, onlara isim takmak ve ataerkil bir toplumda kadınlara saldırmanın en kolay yolu olan onurlarına saldırmak… Lübnanlı kadınlar tüm zorluklara rağmen başarılar elde etse de bu kolektif değil bireysel başarılardır. Projelerinde başarılı olan kadınlar var, belirli dosyalarda varlıklarını kanıtlayanlar var ve belirli alanlarda öne çıkan kadınlar var ancak birleşik bir kişisel statü yasasının kabul edilmesi, velayet yaşının yükseltilmesi ve kadınları ilgilendiren diğer konular gibi tüm Lübnanlı kadınların yararlandığı söylenebilecek kolektif bir başarı yok" şeklinde konuştu.