'Kadınlar için sığınaklar hapishaneye dönüyor'
Türkiye’de artan şiddet karşısında var olan sığınma evlerinin yetersiz ve sosyal çalışma anlamında niteliksiz olduğunu ifade eden Mor Çatı gönüllüsü Ezgi Çelik, “Kadından yana bir bakış açısının yerleşmesi için mücadele ediyoruz” dedi.

MEDİNE MAMEDOĞLU
Amed - Türkiye’de toplam 145 sığınma evi bulunuyor. Sığınma evlerinin toplam kapasitesi ise 3 bin 482. Belediyeler Kanunu’nun 14. Maddesi, “Büyükşehir Belediyeleri ile nüfusu 100 binin üzerindeki belediyeler, kadınlar ve çocuklar için konuk evi açmak zorundadır” hükmü ile nüfus kriterine bağlı olarak sığınma evi açmayı bir zorunluluk olarak saymasına rağmen birçok şehirde sığınma evi sayısı biri geçmiyor. Şiddetin gün geçtikçe arttığı bu ortamda sığınma evlerinin az olduğuna dikkat çeken Mor Çatı gönüllüsü Ezgi Çelik, sığınaklarda kadınlar için yürütülen politikaların da yetersiz olduğunu ifade etti. Ezgi Çelik, sığınma evlerine giden kadınların çoğu zaman kötü muameleye maruz bırakıldığı için şiddet gördüğü eve geri dönmek zorunda kaldığını aktardı.
'Artan şiddet karşısında var olan sığınakların kapasitesi yetersiz”
Sığınakların kadınların ev içi ve dışında cinsiyetlerinden dolayı maruz bırakıldıkları şiddetten uzaklaşmak için oluşturulan yerler olduğu tanımını yapan Ezgi Çelik, sığınma evleri yerine sığınak kelimesini kullanmanın da kendileri için politik bir anlam ifade ettiğine yer verdi. Kadınların gittiği sığınakların bir konuk evi ya da kadınların misafir oldukları bir yer değil de şiddetten uzaklaşmasını sağlayan yerler olduğunu kaydeden Ezgi Çelik, şuan bağımsız örgüt olarak sadece Mor Çatı’nın bir sığınağı olduğu bilgisini paylaştı.
Onun yanı sıra ülkede belediye ve bakanlığa ait sığınakların da olduğunu belirten Ezgi Çelik, artan şiddet karşısında sığınakların yeterli olup olmadığına dair ise şu ifadeleri kullandı:
“Sığınaklar yeterli mi diye baktığımızda, 80 milyonluk bir ülkede 140’a yakın bir sığınaktan bahsediyoruz. Şiddetin çok yoğun olduğu bir ortamdan bahsedersek eğer bunların yetersiz olduğunu söyleyebiliriz. Yine var olan sığınakların kapasitesi de çok kısıtlı. Bazı sığınaklar çok can riski olan kadınları almakla ilgili endişe yaşıyorlar, içeride ki çalışma kadınlar için yeterli olmayabiliyor.”
'Sığınaklarda nitelikli bir sosyal çalışma yürütülmüyor'
Hem kapasite sorunu hem de sığınaklara bir yaştan sonra erkek çocuk alınmaması sorununun kadınların evden çıkıp şiddetten uzaklaşmasını engelleyen politikalar olduğuna değinen Ezgi Çelik, sığınaklar içerisinde yapılan çalışmaların verimliliğinin de çok önemli olduğunu aktardı. Ezgi Çelik, kadınların hem haklarını öğrenip hem de ihtiyaç duyduğu kaynaklara ulaşıp hızlıca bir yaşam kurması yönünde çalışmaların yürütülmesi gerektiğini vurguladı.
“Sığınaklar bu anlamda geçici yerler, ama baktığımızda özellikle devlet sığınaklarına baktığımızda kadınların zaman geçirmekten öteye gidemediği alanlar oluyor. Çünkü orada nitelikli bir sosyal çalışma yürümüyor. Ama çoğu zaman kadınlardan ne bir sosyal çalışma ne de haklarına dair bir bilgi alamadıklarını görüyoruz. Oraya giden kadınlar sık sık çok kötü muameleye maruz bırakılabiliyorlar. Böyle olunca da kadınların şiddetten kurtulmak için gittikleri yerlerde kendileri için hapishane ortamına dönüşüyor. Bu politikaların sonucunda da gidilen sığınaklar sadece zaman geçirilen ve sonrasında yeni yaşama dair hiçbir adım atılamayan yerler oluyor. Her şeyin sonunda kötü muamele ve bir destek alamayan kadınlar tekrar eve ve şiddet failine dönmek zorunda kalıyor.”
'Kadından yana bir bakış açısı için mücadele veriyoruz'
Kadının yaşının yine etnik kökeninin kadının evden uzaklaşıp sığınaklara yerleşmesine etki edebildiğine dikkat çeken Ezgi Çelik, son olarak şu sözlere yer verdi:
“Yasaya baktığımız zaman yüz bin ve üzeri nüfusu olan her belediyenin sığınak açması zorunlu. Ama gerçekliğe baktığımızda dediğim gibi 140 küsur sığınma evinden bahsediyoruz. Bizler feminist kadınlar ve kadın örgütleri olarak yapmaya çalıştığımız şey kadından yana bakış açısıyla, kadını yargılamadan ve kadının kararına saygı duyarak yapılan çalışmayı önemsiyoruz. Ve bunu devlet sistemine oturtmak için önerilerde bulunuyoruz.”