Kadınlar ayrışan değil bir araya getiren bir mücadele örüyor
İran’da özellikle hak savunuculuğunun önüne geçmek için ayrıştırıcı politikalar uygulandı. Kadınlar, bu ayrışmaya karşı ‘birlikte mücadele’ çağrısını bir kez daha dile getirdi.

MARÎA KADÎMÎ
Sine- İran’da devlet politikası halklar arasında derin bir ayrımcılığa neden oldu. Bu politika insan ilişkilerini törpülerken aynı zamanda hak savunucularını da hedefine aldı. Bir süre sonra ilerleyen ayrımcı politikalar insanların birlikte mücadele etmelerinin de önüne set oldu.
Hak savunucusu Aso Şehabi, yaşanan bu süreci ajansımıza değerlendirdi.
Aile üyelerinden birini ‘Jin Jiyan Azadî’ ayaklanmaları sırasında kaybeden Aso Şehab, “Onun şehadetinden sonra birçok kişiye güvenimiz kalmamıştı. Söylentiler çoktu, biz de yaralıydık. Bir yandan hükümetin tehdit baskısı altındaydık, öte yandan herkese güvenemiyorduk. Binlerce insan bizimle dayanışma gösteriyordu, ama dost ile düşmanı ayırt edemiyorduk” sözleri ile yaşanan güvensizliğin bir örneğini kendi deneyimiyle anlattı.
‘Tamamen hükümetin planıydı’
Yaşanan güvensizliğin devletin bir planı olarak ilerlediğine dikkat çeken Aso Şehabi, konuşmasına şu sözlerle devam etti:
“Bu güvensizlik tamamen iktidarın planıydı. Bizi birbirimizden korkutmuşlardı ama çevremize biraz daha dikkatle baktığımızda gerçek düşmanın aramızda olmadığını fark ettik. Biz genellikle birbirimize benziyorduk: yaralı ve acı çeken insanlardık. Hakkında kötü söylentiler çıkan ve bizim, şehit ailelerinin korktuğu kişiler aslında her zaman yanımızda duran, tüm protesto ve eylemlerde bulunan, etkili insanlardı. Fakat biz, bu söylentiler yüzünden onlarla iletişimde tereddüt ediyorduk. Daha sonra hem onları hem de hükümetin amaçlarını daha iyi tanıyınca bu şüpheler ortadan kalktı. Böyle bir işi ancak hükümet yapabilirdi; çeşitli yollarla söylentileri yayar, insanlar da inanırdı.”
Son yıllarda halk arasındaki bu güvensizliğin kırıldığını ifade eden Aso Şehabi, “İnsanlar, karşı tarafı derinlemesine tanımadan söylentilere kapılmamak gerektiğini fark etti. Hepimiz birbirimizin onurundan sorumluyuz, birbirimizi kollamalıyız ve aynı zamanda düşmanın hilesine kanmamalıyız” dedi.
‘Birçok kişi ayrıştırıcı politikalar yüzünden bedel ödedi’
Sine kentinden bir diğer hak savunucusu Rızvan Qudsi de, bu yıpratma politikasının mağdurlarından biri olarak kendisini tanımladı. Rızvan Qudsi şunları dile getirdi:
“Bu meseleye değinmek çok önemli ama ne yazık ki çok az gündeme geliyor. Toplumumuzda pek çok insan, hükümetin ayrıştırma politikaları yüzünden bedel ödedi. Yıllar süren mücadele, fedakârlık ve hapis cezasının ardından yıpratıldılar, toplum tarafından dışlandılar. Bazıları, telafisi mümkün olmayan ağır psikolojik krizler yaşadı. Kendi deneyimimden bahsedeyim: İki yıl hapis cezası çektikten sonra serbest bırakıldım. İlk zamanlar insanların bakışlarını ve fısıldaşmalarını duyuyordum ama önemsemiyordum. Sonra durumun ciddiyetini fark ettim. Açıkçası büyük bir şok yaşadım. Bu, yalnızca benim değil, hapisten çıkan pek çok siyasi tutuklunun yaşadığı bir durumdu. Hapisten sonra uzun süre toplumun güvenini kazanamıyorsunuz zamanla kendinizi ispatlamak zorunda kalıyorsunuz. Ben de bu yolu seçtim. Zordu ama durumun farkındaydım.”
‘Mücadelede en büyük ilke güvendir’
Kendisi gibi dışlanan birçok insanın varlığından haberdar olduğunu dile getiren Rızvan Qudsi, “Bu güvensizliğin kaynağı belliydi. Maalesef hâlâ bunun farkında olmayan ve aynı tuzağa düşen çok kişi var. Hükümet, bu güvensizliği kabul ettirmek için çeşitli yollar kullanıyordu. Cezaevinde, sorgu sırasında bizi arkadaşlarımıza ve yakınlarımıza karşı kışkırtmaya çalışırlardı. Onlar için ‘ajanımız’ gibi sözler söylerlerdi. İlk seferinde belki inanır ve şüpheye düşersin. Aynı taktiği hapishane dışında da, halk arasında uyguluyorlardı. Bu taktiklere karşı direnmeliyiz. Yıllarca mücadele tecrübesine rağmen hâlâ, bir insanın onca emeğini tek bir söylentiyle sorgulamayacak bir bilinç seviyesine ulaşamamamız üzücü. Unutmayın, mücadelede en büyük ilke güvendir” diye konuştu.
“Ortak çalışma, ortak akıl ve ruh gerekli” diyen Rızvan Qudsi, “Amacımız birbirimizi ortadan kaldırmak değil, birbirimizi derinlemesine tanımak ve siyasi bilincimizi geliştirmek olmalıdır. Daha sonra bana iftira atanların bir kısmı gelip özür diledi ve hatalarını kabul etti. Ama biz, hükümetin amaçlarına hizmet etmemeliyiz; akıllı olmalıyız” şeklinde konuştu.