‘Kadınlar ataerkil sistemin duvarları arasına hapsediliyor’

Divandere’de kırsal kesimde yaşayan kadın ve kız çocukları neredeyse yaşamın kendilerine sunduğu tüm doğal haklarından mahrum bırakılıyorlar. Zaqe Köyü’nün tek öğretmeni Fateme Derxor, kadınların yaşadıklarını anlattı.

Agrin Hoseyni

 

Divandere – Köylerde sürdürülen ataerkil yönetim kültürü kadınları toplumsal yaşamdan koparmaya devam ediyor. Kadınlar ile ilgili “her türlü zorluğa karşı göğüs geren, durmaksızın çalışan, karşılıksız hizmet eden, ailenin birliğini koruyan” gibi ve daha birçok tanımlama kadınlar ve kız çocuklarının yaşamlarını duvarlar arasına hapsediyor. Eğitimden yoksun bırakılan, erken yaşta evlendirilen, şiddete maruz kalan, sağlık hakkından mahrum bırakılan kadınlar ve daha fazlasını Rojhilat’ın Divandere şehrine bağlı Zaqe köyü öğretmeni olan Fateme Derxor ile konuştuk.

‘Şiddet ve ataerkillik kalksın’

3 yıldır Zaqe köyünde öğretmenlik yapan Fateme Derxor, konuşmaya başlamadan önce özellikle köydeki tek öğretmen olduğunu vurgularken köyde hakim olan ataerkil kültüre de işaret etti. Fateme Derxor, “Aynı sınıfta bulunan tüm eğitim kademelerine tek başıma ders veriyorum. Öğretmen olarak Divandere'den bu köye geliyorum. Köyün kadınları ve çocukları ile arkadaş oldum. Omuzlarıma binen bu yük, aile içinde her türlü şiddete maruz kalan kadınların sözleri ve gönül yarasıdır. Dilerim bir gün bu toprakların güneşi insanların yüreklerinde parıldasın, birbirlerinin güzelliklerini görebilsinler, şiddet ve ataerkillik ortadan kalksın" Söyledi.

Kız çocukları eğitimlerine devam edemiyorlar

Çocuk yaşta evlendirmelere dikkat çeken Fateme Derxor, bu evliliklerin artması ile bu topraklarda şiddet, kadın katliamı, şüpheli ölümlerin arttığını söyledi. Kız çocuklarının evlendirilmesi ile ilgili son birkaç yıldır istatistiklerin hızla arttığını dile getiren Fateme Derxor, “Ergen kızlar genellikle evlendirildikten sonra okulu bırakmak zorunda kalır. Kızların küçük bir yüzdesi eğitimlerine devam ediyor ve bu da sonunda lise diplomasıyla sonuçlanıyor. Buradaki kızlar yasal haklarına dair hiçbir şey bilmiyorlar. Örneğin eşlerinden şiddet görmeyi, dayağı normal karşılıyorlar. Yani bu onlar için garip ya da şaşırtıcı bir şey değil ve onlara şiddeti eşinin hakkı olarak görmeleri öğretildi" dedi.

Medya kadınları görmüyor

Köyde çok fazla ev içi şiddet vakasının yaşandığını belirten Fateme Derxor, konuşmasına şöyle devam etti:

"Burada çok fazla aile içi şiddet vakası var. Şiddet çoğunlukla genç yaşta yaşanıyor. Geçen yıl aynı köyde bir kadın kocası ile anlaşmazlıktan dolayı kendini ateşe vermiş ve hayatını kaybetmişti. Bahsettiğim kadın 19 yaşındaydı ve kendisi çocuk yaşta evlilik mağduruydu. Köyde çok sayıda cinayet ve kendini yakma olayı yaşanıyor ancak bunlar aile itibarının zedelenmesi korkusu nedeniyle medyaya yansıtılmıyor. Özellikle Divandere kenti ve çevre köylerde, kentin seyrek nüfuslu olması ve çevre köylerin çok yoksun olması nedeniyle kadına yönelik suçlarla ilgili haberler medyada yer almıyor." "Divandere çevresindeki küçük köylerde kız çocuklarının evlenmesi çok yaygın. Bazı durumlarda yoksul aileler evlensin diye kızların eğitimine devam etmesine engel oluyor" diye konuşan Fateme Derxor, “Ulaşılması zor bölgelerde yaşamak, göçebe olmak, okul malzemesini temin edememek, yabani hayvan saldırısı riski gibi doğal tehlikeler, uzun ve geçilmesi zor yollarda yabancı insanların tarafından rahatsız edilme korkusu kız çocukların eğitiminin önündeki engellerden bazıları" dedi.

‘Tarımın ana iş gücü haline geliyorlar’

Kız çocuklarının çok erken yaşlarda ‘anne’ olduklarını ve birbiri ardına hamile kalmalarının bedenlerinde yarattığı tahribata da değinen Fateme Derxor, kadın ve kız çocuklarının hak ettikleri sağlık hizmetlerinden de faydalanamadıklarını kaydetti. Fateme Derxor, kadınların ‘anne ve işgücü’ olarak görüldüklerini vurguladı ve şöyle konuştu:

"Yoksulluğun ve kırsal yaşamın zorlu koşulları, kadınlar için genç yaştan itibaren hayatı cehenneme çeviriyor. Büyüyüp 15 ve 16 yaşlarında evlenen kız kardeşlerinin akıbetini yaşamaktan korkan kızlar, o kadar şevkle ders çalışıyorlar ki, bazen aynı okul ödevini birkaç kez yapıyorlar. Bu bölgelerin kızlarının yeteneğine ve çabalarına kendi gözlerimle şahit oldum. Ancak bu kızların aileleri, ilköğretimi tamamladıktan sonra onları eğitimden mahrum bırakıyor. Bu yetenekli kızlar, okula gitmeme, kente gönderilmeme ve eğitimlerine devam etme bahanesiyle tarımın ana işgücü haline geliyorlar ve birkaç yıl içinde de evleniyorlar."

‘Hayatın çoğu yükünü kadınlar taşıyor’

Fateme: "Köylerde hayatın yükünün çoğunu kadınlar taşıyor. Tarımsal işlerin ve kırsal ekonominin ana yükünü taşımanın yanı sıra aile ve evle ilgili tüm işleri de yapıyorlar. Kırsal kesimde yaşayan kadınlar, büyük ve küçükbaş ve kümes hayvanlarının bakımı, yakacak odun hazırlamak, su getirmek, çadır ve yaşam alanlarının bakımı, halı dokumak, süt ve yoğurt üretmek, ekmek pişirmek, süt sağmak, ev temizliği, yemek yapmak ve hazırlamak, ev temizliği yapmak, çocuk bakmak ve … gibi görevleri yerine getirerek, çok zor bir hayat koşulları ve köle gibi yaşamı yaşıyorlar" dedi.

Okuldan önce ve sonra tarlada çalışmaya gidiyorlar

Köylerde erkeklerin daha çok tarımla uğraştığını şehirlerde ise daha çok kazanç getiren işlere yöneldiklerini söyleyen Fateme Derxor, kadınların da tarım iş kolunda çalıştıklarından söz etti. Kadınların gelirlerinin erkeklere göre düşük olduğunu kaydeden Fateme Derxor, kadınların gelirlerine eşler ya da babalar tarafından el konulduğunu anlattı. Tarlada çalıştırılan çocukların çoğunlukta olduğunu vurgulayan Fateme Derxor, “Sınıfımın çocukları sabah okula geldiklerinde, okula hevesli olmalarına rağmen onların gözlerinde ve çatlamış yara olan o küçük ellerinde çok fazla yorgunluk ve acıyı görebilirsiniz. Bu çocuklar okullar kapandıktan sonra eve gittiklerinde ailelerine tarım ve ev işlerinde yardım etmek zorunda olduklarını söylüyorlar. Birçoğu güneş doğmadan saatler önce işe başlıyor ve ailedeki en son yatanlar oluyor" dedi.

Kadınları güçlendirecek politikalar yok

Fateme Derxor, konuşmasının sonunda şunları söyledi:

"Eğitimlerine devam etmeleri engellenen kırsal kesimdeki kızların zengin yetenekleri evde heba ediliyor. On yaşından itibaren baba, erkek kardeş ve ailenin diğer erkeklerine hizmet etmek, çocuk bakmak, yemek pişirmek, çamaşır yıkamak, hayvan sağmak, yakacak odun hazırlamak, su taşımak, hayvancılık ürünleri hazırlamak ve benzeri işleri yapmak zorunda bırakılıyorlar. Eğitim olanaklarına erişim eksikliğinin yanı sıra, kadın düşmanı kültür ve yasaların egemenliği ve her alanda erkeklerin önceliği, kırsal kesimdeki kız çocuklarının mahrumiyetini artırıyor. Bu yoksun kadınlar, insan haklarını bilmemeleri ve genellikle köylerde daha güçlü olan ataerkillik kültürü nedeniyle en ağır şiddetlere maruz kalıyorlar. Her ne kadar kırsal kadınlar ülkenin kırsal ekonomisinde çok önemli bir rol oynasa da onların istihdam edilmesini sağlayacak güçlenme hâlâ kenarda duruyor."