Kadın mücadelesi daha kapsamlı hale geliyor

Kadın mücadelesi baskılar arttıkça daha kapsamlı bir şekilde büyüyor ve kitleleri etkileyen bir biçim alıyor. Tunuslu kadın hak savunucuları kadınların sınırları aşan bir mücadele yürüttüklerine dikkat çekiyor.

İHLAS HAMRUNİ

Tunus- Yaşanan hızlı siyasi, sosyal ve teknolojik değişimler, kadın mücadele biçimlerini de değiştiriyor ve farklı boyutlar kazandırıyor. Kadın mücadelesi Arap dünyası bilincinde derin dönüşümleri yansıtırken aynı zamanda dayanışma daha da büyüyor ve kapsamlı bir örgütlülük hali gelişiyor. 

Tunuslu aktivistler, kadın mücadelesi ve dayanışmasının boyutlarını ajansımıza değerlendirdiler. İnsan hakları aktivisti Mounira Bouazizi, iki tür kadın aktivizmi olduğunu belirtirken bunun kimi zaman belirli günlerle sınırlandığını ancak çoğu durumda da devam eden bir süreci kapsadığını anlattı. Sınırlı yürütülen çalışmaların bir değişim yaratmadığına inanan Mounira Bouazizi, kalıcı değişim için sürekliliğin olması gerektiğine dikkat çekti.

‘Haklar sembolik günlerin konusu olmamalı’

Mounira Bouazizi, konuşmasına şu sözlerle devam etti: “Devam eden aktivizm esnekliğiyle öne çıkıyor. Zamana, sınıfa veya mekana bağlı değil. Aksine, koşullara bağlı olarak kendiliğinden ortaya çıkıyor, ihtiyaç duyulduğunda gelişiyor ve daha uzun vadeli hedeflere ve daha geniş bir etkiye sahip, bu da onu toplum ve siyaseti etkilemede daha etkili kılıyor."

Devam eden kadın mücadelesi biçimlerinin gerçeklikten beslendiğini anlatan Mounira Bouazizi, "Coğrafya ve siyasetin ötesinde insani bir mesele olarak gördüğüm Filistin davası, devam eden dayanışmanın en önemli örneklerinden biri. Bu dava etrafındaki feminist aktivizmin tesadüfi veya ara sıra ortaya çıkamayacağına, kalıcı ve sürekli olması gerektiğine inanıyorum. Kadınlar büyük meselelerle ilgilenmek veya ezilenleri savunmak için belirli bir zamanı beklemek zorunda değiller. Bu, genel olarak kadın hakları için de geçerli. Haklar özel günlerin veya sembolik günlerin konusu olmamalı, günlük çalışmanın ve kolektif farkındalığın bir parçası olmalıdır” şeklinde konuştu.

‘Mücadele kapıları açtı’

Kadın sorunlarının belirli tarihlere sınırlandırmanın yanlış olduğunu ısrarla anlatan Mounira Bouazizi, “Kadınlar her gün ötekileştirilme, şiddet ve ihmale maruz kalmaktadır. Bu nedenle, hakları için verilen mücadele, ertelenme veya seçim yapılmadan, sürekli ve tüm zamanlara açık olmalıdır" dedi.  Kimi sorunların "anlık" ortaya çıktığını ve acil eylem gerektirdiğini dile getiren Mounira Bouazizi, beklenemeyeceğini ifade etti. Mounira Bouazizi, kadınlar arasındaki dayanışmanın son yıllarda değişimi etkileyebilecek gerçek bir güce dönüştüğüne işaret ederek şöyle devam etti:

"İster eğitimli ister eğitimsiz, ister geleneksel ister modern olsun, kadınlar hakları hakkında yüksek sesle konuşmaya ve birbirleriyle somut bir dayanışma göstermeye başladılar. Bu dönüşüm, biriken mücadele çabalarının ve yıllarca süren farkındalık ve örgütlenmenin sonucudur. Kadın dayanışması, baskıyı güçlü bir mücadele gücüne dönüştürebilmiş ve kadınlara daha önce ulaşamadıkları kapıları açmıştır."

‘Kadınlar dijitalle güçleniyor’

Kadın dayanışmasının yalnızca sokaklara çıkıp gösteriler düzenlemekle sınırlı olmadığını ifade eden Mounira Bouazizi, dayanışmanın açıklama yapma, dernek ve ağlar kurma gibi çeşitli biçimlerde gerçekleştiğini söyledi. Mounira Bouazizi, “Bunların hepsi kadınları destekleyen ve güçlendiren araçlardır. Günümüzde bu araçların en önemlisinin, kadınlara özgür bir ifade alanı sağlayan, sayısız adaletsizliği açığa çıkaran ve çoğu zaman politika ve yasalarda gerçek bir değişim için bir başlangıç noktası olan dijital alan olduğunu görüyoruz. Dijital kampanyaların doğrudan bir sonucu olduğunu ve bu platformların, mücadele alanı kadar önemli olduğunu biliyoruz. Kişisel görünürlüğünün ve insan hakları aktivizminin büyük ölçüde bu ağlar aracılığıyla elde edildiğini, dijital dünyayı ifade, etki ve kamuoyunu şekillendirme aracı bulan birçok kadın için önemli buluyoruz” dedi. Mounira Bouazizi, son olarak kadın mücadelesinin özellikle Arap dünyasında dikkat çekici bir şekilde büyüdüğüne vurgu yaptı.

‘Dayanışma Gazze’de somutlaştı’

İnsan hakları aktivisti Hind Omari ise, kadın dayanışmasının daha geniş insan hakları mücadelesinden ayrı tutulamayacağına inanıyor. Ona göre kadın mücadelesi, özgürlük, onur ve adalet gibi temel evrensel ilkelerin savunulmasında, farklı milletler ve kimlikler arasında dayanışmanın doğal bir uzantısı. Hind Omari, bu dayanışmanın günümüzdeki en belirgin tezahürlerinden birinin, kadınların Gazze'ye yönelik ablukayı kırmak için yürüttükleri çalışmalarda somutlaştığın söyledi. Gazze’ye yönelik çalışmaların çeşitli kesimlerden birçok insanı bir araya getirdiğini savunan Hind Omari, “Erkek ve kadın aktivistler, insan hakları savunucuları, doktorlar ve hemşireler, Kızılay'dan kadınlar ve daha önce hiçbir örgütsel bağlılığı olmayan, tamamen insani amaçlarla hareket eden bağımsız Arap kadınları ortak noktada buluştular. Gazze Konvoyu Tunus'tan yola çıktığı sırada ona katılan Israa Al-Awady ve yolculuğun bir kısmında ona eşlik edip ardından geri dönen Medine şehrinden Fatima Al-Jamal gibi birçok isim, fikrin başlangıcından itibaren sürece dahil oldu. Bu dayanışmanın gerçek örneğidir” dedi.

‘Dayanışma ve mücadele örnekleri çeşitli’

Dayanışmanın yalnızca siyasi veya insani krizlere karşı geçici bir tepki olarak değil, aynı zamanda Arap kadınlarının mücadelesinin devamı şeklinde görülmesini isteyen Hind Omari, “Arap kadın hareketleri, bir deneyim olarak, homojen değildir. Bu hareketler, tüm grupları veya bölgeleri eşit şekilde temsil etmez. Bazı hareketler belirli adaletsizliklere odaklanır ve belirli bir grup için diğerlerinden daha çekicidir, bu da dayanışmada bir tür seçicilik yaratır. Bazı kadın hareketleri yaşam, özgürlük ve onur gibi temel insan haklarını savunma sloganını öne sürerken, diğerleri eşitlik, sosyal adalet, çalışma hakkı, üreme sağlığı ve diğerleri gibi daha spesifik konulara odaklanır. Bana göre bu çeşitlilik olumsuz değil, yerel özelliklerin doğal bir yansıması. Arap dünyasındaki her bölgenin, ihlallerin niteliğini belirleyen kendine özgü siyasi, sosyal ve ekonomik koşulları var ve bu nedenle ortaya çıkan dayanışma çalışmasının niteliği bunlara bir tepkidir” şeklinde konuştu.

Hind Omari, niteliği ne olursa olsun herhangi bir ihlalin, medyanın dikkatini çekip kolektif dayanışmayı tetiklerse, yalnızca Arap dünyasında değil, belki de küresel çapta bir kamuoyu sorunu haline gelebileceğini vurguladı. Hind Omari  ancak yaygın bir desteğin kazanmaya katkıda bulunabileceğini belirtti.

Genel olarak, Arap kadın dayanışma hareketinde kaydedilen kayda değer gelişmelere rağmen, iki aktivist de bu hareketin henüz emekleme aşamasında olduğunu ve daha fazla örgütlenme, açıklık ve kapsayıcılığa ihtiyaç duyduğu konusunda hemfikir. Kadınların bazı kamusal alanlarda, özellikle de sivil ve insan hakları çalışmalarında sınırlı varlığı, bu dayanışmanın etkinliğini sınırlamaya devam ediyor ve bazen onu dolaylı veya seçkinci tepkilerle sınırlıyor.