HTŞ saldırılarına karşı çağrı: Uluslararası toplum sorumluluk alsın

Cihatçı HTŞ’nin Aleviler ve ardından Dürzi ve Hristiyanlara yönelik devam eden saldırılarına karşı uluslararası toplumu sorumluluk almaya çağıran İnsan hakları savunucusu Rakiya Al-Şar, Dürzilerin Suriye’nin bütünlüğünü talep ettiklerini belirtti.

ROCHELLE JUNİOR

Süveyda- Cihatçı Heyet Tahrir El-Şam (HTŞ) geçici yönetimine bağlı silahlı gruplar, 6 Mart’ta başlattıkları ve hala devam eden Alevilere yönelik soykırım saldırılarının ardından 28 Nisan’dan bu yana da Dürzi ve Hristiyan topluluklara yönelik saldırılarını yoğunlaştırdı. Dürzi öğrencilere yönelik saldırılarla başlayan olaylar yer yer karşılıklı çatışmalara dönüşse de saldırıların artması soykırım endişesi yaratıyor.

Dürzi halkın yoğun yaşadığı Süveyda kenti ise bu saldırılar sonrası HTŞ tarafından kuşatma altına alındı. Kente tek ulaşım noktası olan Şam- Süveyda yolunu kesen HTŞ’liler kente gıda, ilaç, yakıt gibi temel ihtiyaçlarda dahil birçok şeyin girmesini engelliyor. Kent kuşatma ve ambargo altında.

‘Saldırılar halkın iradesine dönüktür’

Hastane ve eczanelerin ciddi sıkıntı yaşadığını, dükkanların kapalı olduğunu belirten İnsan Hakları Savunucusu Rakiya Al-Şar, “Bugün yaşananlar, halkın iradesini kırmayı ve sözde geçiş hükümeti tarafından temsil edilen fiili otoriteye boyun eğmeye zorlamayı amaçlayan ekonomik bir savaştır” dedi. Rakiya Al-Şar, bu saldırıların HTŞ’nin kendi yönetimini meşrulaştırmak ve kabul ettirmek için kullandığı siyasi baskı aracı olduğunu kaydetti. Rakiya Al-Şar, “İnsanların geçim kaynaklarının siyasi bir kart olarak kullanılması ve Süveyda halkının seslerini yükselttikleri, özgürlük ve adalet talep ettikleri için kuşatılması utanç vericidir” dedi.

Rakiya Al-Şar, yaşanan süreci şöyle özetledi: “Dürzi toplumunun ruhani lideri Şeyh Hikmet El Hicri'nin, geçici yönetimi tanımadığımızı açıklaması ve ardından imzalanan anayasa taslağını kabul etmediğimizi belirtmemizden, Suriye’nin kıyı kentlerindeki Alevilere dönük katliamları kınamamızdan sonra her şey başladı. Medya aracılığı ile bir savaş yürütüldü önce. Şeyh Hikmet El Hicri başta olmak üzere bize ait semboller şeytanlaştırıldı. Sonra HTŞ’ye ait istihbarat tarafından hazırlanan bu kentin evladına ait olduğu söylenen Muhammet peygambere hakaret içeren video yayınlandı. Bunlardan sonra da saldırılar başladı.”

‘Biz parçalanmaktan yana değiliz’

Uluslararası kurum ve toplumlara saldırılar karşısında sessiz kalmamaları çağrısında bulunan Rakiya Al-Şar, konuşmasını şöyle sonlandırdı:

“Bu gerçeklik, konuyla ilgilenen uluslararası kurumların müdahalesini ve sadece Süveyda değil, bu kontrolsüz çetelerin kontrolü altındaki tüm Suriye topraklarında yaşadığımız soruna çözüm bulunmasını gerektiriyor. Süveyda izole bir ada değil, biz bu ülkenin bir parçasıyız ama şiddet ve milisler tarafından yönetilmeyi reddediyoruz. Bizler ayrılma ya da bölünme taraftarı değiliz; biz halk devleti, hukuk devleti, dinin devletten ayrılması ve herkesin eşit olduğu bir devlet talep ediyoruz. Bugün karşı karşıya olduğumuz şey sadece Süveyda için değil, tüm dünya insanlığı için bir sınavdır. Cebel El-Arap'tan gelen ses duyulacak mı, yoksa karanlığın içinde bastırılmaya mı terk edilecek?”