VIYAN AMED

Qamişlo- Mereş merkezli yaşanan iki büyük depremin üzerinden 15 gün geçerken, depremler Türkiye, Kürdistan ve Suriye kentlerinde çok sayıda can ve mal kayıplarına neden oldu. Kongra Star Koordinasyon Üyesi Nesrîn Doku, ajansımıza depremle ilgili değerlendirmelerde bulundu.

‘Bu depremden sonra Türk devletinin politikaları ortaya çıktı’

Öncelikle yaşamını yitirenlere başsağlığı ve yaralılara acil şifalar dileyen Nesrîn Doku, 6 Şubat’ta Mereş merkezli depremde on binlerce yurttaşın yaşamını yitirdiğini belirterek, “Bu yaşanan depremde on binlerce insan hayatını kaybederken, on binlercesi de yaralandı ve şuanda da binlerce insan enkaz altında. Türk devleti ve Şam hükümetinin izlediği siyasetin sonucu bu dönemde görüldü. Deprem doğal bir şey ama bu deprem doğal değil, Türk devletinin yozlaşmış politikalarının sonucuydu. Kuzey Kürdistan'da ve Türkiye'de deprem riski olan çok yer var ama Türk devleti deprem hattında binalar yaptı. Bu deprem, Türk devletinin politikalarının sonucu yaşandı. Türk devleti fay hatlarını bilmesine rağmen fay hatlarına yakın yerlerde yerleşim alanları kurulmasına izin veriyor. Fay hatlarına yakın su barajları yapıyor, ağaçları kesiyor, doğada kimyasal silah kullanıyor. Bütün bunların sonucunda doğal bir afetler yaşanıyor” dedi.

 ‘Türk devleti ve Şam hükümeti insanları ölüme terk etti’

Türk devletinin ve Suriye rejiminin depremzedelere yönelik yardımları engellediğini sözlerine ekleyen Nesrîn Doku, konuşmasına şöyle devam etti: “Böylesine bir felaket yaşanmasına rağmen Türk devleti çıkarlarından vazgeçmedi. Bir insanlık dramı ortaya çıktı, fakat Türk devleti her zaman çıkarlarını göz önünde tuttu. Depremin olduğu ilk gün, işgalci Türk devleti elindeki tüm imkanları kullansaydı bu kadar insan hayatını kaybetmezdi. Hatta birçok insan bu felaketten kurtulurdu. Günlerce insanlar enkaz altında kaldı, bu insanlara yardımların ulaşmasına izin vermediler. Özellikle Özerk Yönetim depremzedeler için birçok yardım topladı. Fakat Suriye rejimi ve işgalci Türk devleti bu insanlara yardımların ulaşmasına izin vermedi. Bu yapılanlar egemen devletlerin kirli yüzünü ortaya çıkarıyor. Türk devleti ve Suriye rejimi insanları ölüme terk etti.”

‘Halktan alınan vergiler halk için kullanılmadı’

Halktan yıllarca deprem vergilerinin alındığını fakat bu vergilerin depremzedeler için kullanılmadığını söyleyen Nesrîn Doku, “Kuzey Kürdistan’da deprem yaşayan halk şuan çok kötü bir durumda. Depremin üzerinden 15 gün geçmesine rağmen hala halk soğukta zor yaşam koşulları altında mücadele etmek zorunda bırakılıyor. Bu insanlardan bazıları yaralı, bazıları aç ama bütün bunlar Türk devletinin umurunda bile değil. Ayrıca Türk devletine yakın olan medya kuruluşları bu gerçekleri halka göstermiyor. Devletin halkı için seferber olduğunu gösteriyorlar ama ne yazık ki öyle değil. Türk devleti halkı ölüme terk etti. Böyle bir felaket bekleniyordu. Yıllarca uzmanlar bu fay hattına karşı uyarılarda bulunuyordu ancak devlet yetkilileri hiçbir önlem almadı. Bunun sonucunda binlerce insan hayatını kaybetti. Türk devleti deprem için halktan çok vergi aldı. Bu alınan vergiler halkı katletmek ve yok etmek için kullanıldı. Türk devleti o vergileri halkına kullanacağı yerde, halkın aleyhine kullandı. Depremin ardından OHAL ilan ederek bu ayıplarını gizlemeye çalıştı” şeklinde konuştu.

 ‘Birlik olursak yapamayacağımız şey yok’

Halka birlik ve beraberlik çağrısında bulunan Nesrîn Doku, konuşmasını şöyle sonlandırdı: "Kuzey Kürdistan'da meydana gelen depremin ardından Kürdistan'ın dört parçasında ve yurt dışında bulunan Kürt halkı depremzedelere yardım amacıyla dayanışma içinde bulundu. Bu depremde halkın birlik ve beraberlik içinde bulunması göze çarpan şeylerden biri oldu. Ayrıca bu depremde halkın dayanışma içinde yer alarak devleti beklemeden yardıma koşması toplumu çok etkiledi. Halk kendi imkanları çerçevesinde depremzedeleri enkaz altından çıkardı, depremzedeler için yardımlar yaptı. Kongra Star olarak Kürt, Arap ve Türk halklarının birlik ve beraberlik içinde Türk devletinin kirli siyasetine karşı çıkmalarını istiyoruz. Birlik olursak yapamayacağımız şey yok.”