‘Göreceğiz’ diyerek umutla beklemek gibi bir lüksümüz yok: Kadınlar derhal harekete geçmeli
Kuzey ve Doğu Suriye’deki kadınların kazanımları tehlikededir. Bu nedenle, “bunu göreceğiz” diyerek umutla beklemek gibi bir lüksümüz yok. Kadınlar derhal harekete geçmeli ve elde ettikleri hakları savunmak için demokratik güçlerle iş birliği yapmalıdır.
MEDÎHA ABDULLAH MUHAMMED KHİR*
Gazze, Sudan, Lübnan ve Suriye, demokrasi ve istikrar için mücadele eden halklara karşı şiddetli ve kanlı siyasi ve sosyal olaylara tanıklık ediyor. Bu olanlar, öncelikle, dini ya da ideolojik olarak erkek egemen temellere dayanan siyasi güçlerle, demokrasi ve vatandaşlık hakları isteyen sivil güçler arasındaki içsel çatışmaların bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bu güçlerin hedefinde ise kadınlar bulunmaktadır.
Egemen güçlerin, halk isyanlarını bastırmak için tek seçenek olarak savaş ve şiddet araçlarını kullanmak dışında bir alternatifleri kalmamıştır. Bu durum, ülkeleri ekonomik ve sosyal açıdan zayıf bir hale getirmiş, bu da yabancı müdahalelere zemin hazırlamıştır. Yabancı güçler, kendi çıkarlarını bu diktatörlüklerin varlığı sayesinde gerçekleştirmiştir. Çünkü bu diktatörlükler, halkları baskı altında tutmaktadır.
Bugün, savaşlar ve çatışmalar nedeniyle paramparça olmuş ülkelerle karşı karşıyayız. Halklar; ölüm, göç, açlık ve özellikle de kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve hastalar büyük tehlikelerle karşı karşıya. Ekonomi çökmüş, sosyal krizler derinleşmiş ve yabancı müdahale, askeri araçları ve teçhizatlarıyla açık bir şekilde devam etmektedir. Aynı zamanda işgalci güçlerin otoritesi pekişmektedir, bu durum şu anda Gazze ve Suriye’de gözlemlenmektedir.
Sivil demokratik güçlerin yapması gereken güçlerini birleştirmektir
Bu koşullar altında, diktatörlükler kendi içlerinden çöküşe uğramıştır, örneğin Suriye’de olduğu gibi. Bazıları ise Sudan’da olduğu gibi yıkılmaya doğru ilerliyor. Ancak demokrasi ve istikrar yolunda hala çok uzun bir yol var. Sivil demokratik güçlerin yapması gereken tek şey, başlangıçtaki zayıflıklarını aşmak ve güçlerini birleştirmektir. Bu ülkelerdeki eğitimli bireylerin, özellikle kadınların, değişim için mücadele etmeleri ve tüm zorluklara rağmen bir araya gelmeleri gerekmektedir.
Suriye’deki rejimin düşmesi, dünya çapında en yeni örneği temsil etmektedir. Zayıf iç yapıya sahip diktatörlükler, halklarına karşı güçlü görünmekte, dış güçlerle ittifaklar kurmaktadırlar. Despotlar, tarihten her zaman ders almayı unutur ve diktatörlüklerin er ya da geç düşeceğini göz ardı ederler. Ancak Esad’ın, Türkiye tarafından açıkça desteklenen Tahrir El-Şam’a karşı düşmesi, endişe vericidir ve temkinli olunması gerektiğini gösteriyor. Suriye’de demokratik bir değişim olacağına inanmıyorum, çünkü Tahrir El-Şam, dini aşırılık geçmişine sahip ve çok başlı yapısıyla, hala değişim için demokratik bir vizyon sunmuş değil. Suriye’nin çeşitliliğine ve mezheplerine saygı gösterileceği yönünde genel bir konuşma yapılmasına rağmen, bu saygı dini temellere mi dayanacak yoksa vatandaşlık hakları temelinde mi olacak? Bu, bugün sorulması gereken önemli bir sorudur.
Dini, geleneksel ya da mezhebi bir müdahaleye izin verilmemeli
Kadınların hakları hakkında bir şeyler konuşulacaksa, kadınların etkin bir şekilde varlık göstermesi gerekir. Suriye’de kadınların hakları konusunda konuşulmadan önce, kadınların toplumsal ve siyasi düzeyde etkin bir şekilde yer alması gerekir. Bu sadece kadın haklarıyla ilgili değil, aynı zamanda Suriye’de kurulacak olan devletin, yönetim şeklinin ve demokratik sivil kurumların doğasıyla ilgilidir. Bu yapılar, tam anlamıyla vatandaşlık haklarına dayalı olmalı ve dini, geleneksel ya da mezhebi bir müdahaleye izin verilmemelidir.
Vatandaşlık haklarının kabul edilmesi, kadın haklarının teminatı olacaktır. Bunun için sivil demokratik güçlerin, kadınların öncülüğünde, halk arasında medeni haklar konusunda farkındalık yaratmaları gerekmektedir. Böylece, halkın çıkarına olduğuna inanan sosyal bir taban oluşturulabilir ve herhangi bir dini veya mezhebi diktatörlüğün bu haklara müdahale etmesi engellenebilir.
Kuzey ve Doğu Suriye’deki kadınların elde ettikleri kazanımların tehlikeye girmesi, insan hakları, özellikle kadın haklarına karşı olan dini grupların denetiminin artmasından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, “bunu göreceğiz” diyerek durmak ve umutla beklemek gibi bir lüksümüz yok. Kadınlar derhal harekete geçmeli ve elde ettikleri hakları savunmak için sivil demokratik güçlerle iş birliği yapmalıdır. Suriye’de, her Suriyeliye ve kadın ile erkek arasındaki eşitliğe dayalı bir demokratik vatandaşlık devleti kurmak için çalışılmalıdır.
*Sudanlı Gazeteci